Çocuklar doğaları gereği yetişkinlere kıyasla çok daha enerjik, küçük insanlardır. Aslında normal olan bu hareketlilik çocukları yeterince tanıyamayan insanlar ve ebeveynler gözünde sorun olarak değerlendirilebilir. Bazı çocuklar normalin üzerinde hareketlidirler. Sınırlandırılması gereken bu halleri onların çocukluğu ile açıklanıp aile tarafından görmezden gelinebilir. Bazı çocuklar ise çok hareketliliğe değil hiperaktiviteye sahiptirler. Fark edilmedikleri zaman yaramazlıkla, saygısızlıkla suçlanırlar ve bu durumda çok sıkıntı yaşarlar. Çocukların enerji kapasitelerini bilmek onlara nasıl davranacağımız konusunda bize ışık tutar.
Çocukların yetişkinlere kıyasla çok daha fazla enerjiye sahip olmaları onlarda daha çok hareket etme ihtiyacı doğurur. Çocuklar her gün uyumaya, yemek yemeye ihtiyaç duydukları gibi koşmaya zıplamaya da muhtaçtırlar. Ancak özellikle büyük şehirlerde, apartmanlarda yetişen çocuklar enerjilerini boşaltma imkanı bulamazlar.
Okullarda uzun dersler boyunca çocuktan oturması istenir. Okul çıkışı yürüyerek koşarak değil okul servisi ile dönmesi mecburidir. Eve geldikten sonra yine masa başında yemek yemesi ve sonrasında odasında ders çalışması beklenir. Günümüz çocuğuna vakit geçirsin diye yine oturarak oynayacakları oyuncaklar ve bilgisayar verilir. Gezme dolaşma yeri olarak da büyük AVM’ler sunulur. Günlük koşma ve zıplama ihtiyacı karşılanamayan çocuk, enerjisini boşaltmak için ebeveynler tarafından yaramazlık olarak isimlendirilecek hareketler yapmak zorunda kalır. Oysaki hareketlilik, çocuğu çocuk yapan bir özelliği ve karşılanması gereken önemli bir ihtiyacıdır. O halde bir ebeveyn, çocuğum bugün yeterli beslendi mi diye düşündüğü gibi, bugün yeterince enerji harcayabildi mi diye de düşünmek zorundadır.
Anaokulunda Nurhan öğretmen çocukların dikkat becerilerini geliştirecek bir masabaşı etkinliği hazırlamıştı. Etkinliğin yarım saatten fazla süreceğini ve 5 yaşındaki bir çocuk için bu sürenin fazla olabileceğini bildiğinden, etkinlik öncesi çocukları bahçeye çıkardı. Bahçede enerjilerini boşaltabilecekleri hareketli oyunlar oynattı ve sonrasında çocukları etkinlik masasına yönlendirdi.
Hareketlilik çocuğu çocuk yapan özelliği ve hakkıdır ancak kontrolsüzlük ve saygısızlık demek değildir. Bazı geniş hoşgörülü ya da ilgisiz ebeveyn tutumları çocukları aşırı hareketli olmaya yönlendirir. Bu tür ailelerde çocuklara nerede nasıl davranacakları, ses tonlarını ortamlara göre nasıl ayarlayacakları ve uyulması gereken toplumsal kurallar öğretilmez. Çocuk gürültü yapılmaması gereken ortamlarda bağıra çağıra konuşur, misafir olduğu evin altını üstüne getirir, herkes sıra olmuşken sırayı bozar, istediği hemen olsun ister, sabretmez ama yine de yetişkinleri tarafından uyarı almaz. Her yaptığı hoşgörü ile karşılanan çocuk hareketlerini kontrol etme becerisi kazanamaz. Bu tür çocukların hareketlilikleri enerji fazlalığından değil doğru eğitim almayışlarındandır.
Hiperaktivite denilince aklımıza, yerinde duramayan, çok hareketli ve aceleci olan, yaşına, bulunduğu ortamdakilere göre aşırılık gösteren çocuklar gelir. Daha geniş anlamda ise hiperaktivite, bir öğrenme güçlüğü olmamakla birlikte, öğrenmeye engel olan davranışsal, dürtüsel ve dikkatin sürdürülemediği, genetik kökenli bir beyin fonksiyonudur. Daha anne karnındaki fazla hareketlilik ve bebeklik dönemindeki huzursuzluklarla kendini göstermeye başlar.
Yani hiperaktivite son birkaç yıldır ailelerin hareketli çocuklarına verdiği isim değil, ciddi, tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Hiperaktifler, işine gelmediği için değil, herhangi bir şeyde dikkatini birkaç dakika toplayamayan, dikkat çekmek için değil, dürtülerini kontrol edemediğinden aşırılıklar yapan, kuralları umursamadığı için değil enerji fazlalığı yüzünden sakin duramayan çocuklardır. Hiperaktif bir çocukla normal hareketli bir çocuğa aynı şartları sunmak onlar için çok da adaletli değildir.
Arda, annesi çalıştığı için babaannesinin büyüttüğü bir çocuktu. Babaannesi, Arda’nın arkadaşlarına hırçın davrandığından, oyunlarda kurallara uymadığından ve çok yaramaz olduğundan şikayetçiydi. Arda ile geçirdiğimiz birkaç günün sonunda onun hırçın bir karaktere sahip olmadığını ancak dürtüsellik problemi yaşadığını fark ettik. Görüşmeye davet ettiğimiz anne ise oğlunun bir desteğe ihtiyacı olmadığını, zamanla düzeleceğini, okulların çocuğuyla uğraşmak istemedikleri için onu etiketlediklerini düşündüğünü söyledi.
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
ŞEYMA DEMİRCAN NAMAZCI
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ