islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

HAYVANLARA KARŞI TUTUM

HAYVANLARA KARŞI TUTUM
31 Mayıs 2024 10:00
A+
A-

Şimdilerde başıboş dolaşan sokak hayvanları ama özellikle köpeklerle ilgili yapılması düşünülen yasal düzenleme gündemdedir.

Bir yasal düzenleme gerekli ise de, belki öncelikle biz müslümanlar hayvanlara nasıl bakarız veya bakmalıyız soruları üzerinde yoğunlaşmak gerekir.

Yeryüzü gezegeninde hayatı mümkün kılan unsurlardan biri hayvanlardır. Hava, su ve bitkilerle birlikte hayvanlar tabiattaki canlı hayatın bir parçası ve devam ettiricisidirler. Allah, kucağında yaşadığımız tabiatı ve tabiattaki hayvanları başka hikmetler yanında insanın yararına yaratmıştır. Kur’an-ı Kerim, bunu “teshir” kelimesiyle ifade etmektedir. (Bkz. 16/Nahl, 5, 66)

Açıkça gözlemlenebileceği üzere hayvanların bir bölümü yaratılışları itibariyle evcil, bir bölümü yabanidir. Yabani olanları ya zararlarından korunmak veya onlardan yararlanmak üzere evcilleştiririz. Böylece biz insanlar hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından, derisinden, boynuzundan, tüyünden-yününden, gücünden yararlanarak dünyadaki varlığımızı devam ettiririz.

Böyle olmakla beraber insan hayvan ilişkisi belli bir mesafeye dayanır. İç içe geçmiş bir ilişki her iki türe bazı zararlar getirir. Bu çerçevede insanın tarih içinde gelişen kültüründe hayvan bakımı, barınması ve ondan yararlanma biçimi önemli bir yer tutar. İnsanlar hayvanlardan ya açıkta veya ahırda, kümeste, ağılda yararlanırlar. Denebilir ki son tahlilde, hayvanın fıtratı –üzerinde yaratıldığı temel yasa- tabiatın kucağında yaşamaya dayanır. Tabiat hayvanın ana vatanıdır. Hayvan varoluşunu kendi asli vatanında gerçekleştirir. Hayvanı tabii ortamından ayırmak yaratılışına aykırıdır. Bülbül altın kafese konsa kendini hapiste hisseder. Villalarda tutulan hayvanlar için durum aynıdır.

Hayvanı tabiatın kucağından ayırmak onun melekelerini, yetenek ve reflekslerini zayıflatmaya, fonksiyonlarını azaltmaya, belki zamanla köreltmeye yol açar. Dilediğince serazat dolaşmaya kodlanmış bir hayvanı 100 metrekarelik eve hapsetmek onu sınırlandırır.

Kapalı mekanda insan-hayvan arasında kurulan daimi ilişki sonucunda hem insanın hem hayvanın bazı güdüsel davranışlarında birtakım değişiklikler ortaya çıkar. İnsan evde beslediği hayvanların bazı hasletlerinden etkilendiği gibi, hayvan da onun bazı hasletlerinden etkilenir. Bu her ikisinin fıtratlarının değişmesine yol açar. Mesela normalde köpek insanı korur, ama bu köpek bahçede beslendiği sürece öyledir, yıllarca evde beslenen köpek, hastalanıp da veterinere götürüldüğünde, veterinerden korktuğu için sahibinin arkasına gizlenir, sahibinin onu korumasını bekler.

Modern dünyada her geçen gün biraz daha evlerde hayvan beslenmeye başlanmıştır. 1990’larda Hollanda’nın nüfusu 15 milyondu, evde 23 milyon hayvan besleniyordu. Hayvan temelli muazzam bir sektör kurulmuştur. “Piyasa” hayvanı da sömürü ve suistimal dolaşımının içine katmış bulunmaktadır.

Cevabı merak edilen soru şu:

İnsanlar niçin evde hayvan besler? Yalnızlık; koruma-şefkat duygusunun tatmini; çocuk ihtiyacını ikame etme; hükmetme, empoze etme hissi vs. Modern özentiyle hayvan besleyenlerin de sayısı az değil. Diğer insanlarla iletişim bağı kopanlar, bir canlı ile iletişim ihtiyacını hayvan üzerinden kurma isteyebilirler. Ancak bu insanlarla muhtemel iletişimi zayıflatır, iletişimin kendisini güdüsel düzeye indirir.

Sorun bununla bitmez. Gelişen yeni işlem biçimleri, ev hayvanının fıtratını değişikliğe uğrattığı gibi fizyonomisini de değiştirir. İlk bakışta ev hayvanı ile sokak hayvanını ayırt etmek mümkündür. Öyle ev hayvanları türer ki, ucube yaratıklara dönüşmüşlerdir.

Modern bağlamında insan-hayvan ilişkisi tabii, fıtri değildir. Ev ortamında sürekli hayvanlarla yaşayan insanların tutum ve davranışlarında naiflik gözleyebiliriz.

Kısaca insan, hayvanı eve hapsettiğinin farkında değil, ona iyilik yapayım derken hakikatte zulmediyor; hayvanı biçimlendiriyor, özgürlüğünden yoksun bırakıyor. Bunun sonucunda insan ve hayvan karşılıklı olarak birbirlerinin fıtratlarını değiştiriyorlar. Bana göre, insanın seyirlik zevki için hayvanat bahçeleri de aynı zulmün ürünü açık hapishaneleridir. Hiç kimsenin bir hayvanı doğal ortamından koparıp seyirlik malzeme olarak kullanmaya hakkı yoktur.

Hayvanların üzerimizdeki hakları, onları “ilahi nimet” görmek; tabiatın kucağında yaşamalarını sağlamak,  zalimane muamelelerden korumak ve onlardan hüsn-ü muameleyle yararlanırken Allah’a şükretmektir. Atlara pek düşkün olan Hz. Süleyman’ın duası bu şükürdür.

Bu konuda yol gösterici hadislerden biri şudur: “Allah merhamet edenlere merhametle muamele eder. Şu halde sizler de yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebu Davud, 58; Tirmizi, Birr, 16.)

ALİ NALBANTOĞLU

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.