(Sağdan Sola: Ali Seyyar, Recep Tayyip Erdoğan; Kadir Mısıroğlu; Yıl: 1996)
Ünlü tarihçi ve yazar Kadir Mısıroğlu, tedavi gördüğü Acıbadem Altunizade Hastanesinde 86 yaşında hayatını kaybetti. Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı Genel Sekreteri Ali İhsan Bahadır, hastanede açıklama yaptı. “Üstadımız bir saat önce çoklu organ yetmezliğinden Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi ikindi namazından sonra Çamlıca Camisi’nde kılınacaktır. Sevenlerine ve dostlarımızın bilgisine. Vakfımızın Üsküdar’daki Nasuh Mehmet Efendi Camisi’nin haziresine defnedilecek” dedi.
Bir Dönem Birlikte Olduğum Üstat Kadir Mısıroğlu Hakkında
Almanya’da 26 yıllık gurbet hayatımın önemli bir kısmı, Kadir Mısıroğlu ile birlikte geçmiştir. Şöyle ki Mannheim Üniversitesine 1982’de girmiştim. Sonra Kadir Mısıroğlu, komşu şehir Ludwigshafen Âlem-i İslâm Cemiyeti camii imamı Enver Töre’nin davetlisi olarak konferans vermek üzere bu camiye gelmişti. Almanya’da büyümüş, herhangi bir Türk okulunda okumamış olduğumdan dolayı kendi tarihimize ilgi duymuşumdur. Yakın tarihimiz ile ilgili elime geçen kitapları hep okurdum, ancak kafamda birçok soru işareti vardı. Konferans, ufkumu açar ve kendisiyle tanışmak düşüncesiyle camii sohbetine katıldım.
Bitmez tükenmez bir enerjiye sahipti. Belki de üç saat devam eden konferansın sonunda tam aksine zihnimdeki sorular daha da artmıştı. Konferans sonrası kendisiyle tanışma fırsatı buldum. Daha önce Türkiye ziyaretimde satın aldığım ve güzelce ciltlettirdiğim Harp Mecmuası’nı incelettirmek üzere kendisine uzattım. Kitabı gösterince bana karşı ilgisi arttı. Bu ilk görüşmemizden sonra başka vesilelerle birçok kez kendisiyle Almanya’da hususî görüşmelerim olmuştur. Hatta o kadar ki Almanya siyaseti ile ilgili olarak elde ettiğim en mahrem bilgileri kendisinin de haberdar olması ve ilgili Türk mercilerine iletmesi maksadıyla paylaşmışımdır.
Kadir Mısıroğlu, o yıllarda 12 Eylül 1980 ihtilalinden dolayı Türkiye’den kaçmıştı. Ve Almanya’nın Frankfurt kentine gelmişti. Arkasında otuzdan fazla ağır cezalık dava bırakmıştı. Çoluk çocuğuna Almanya’da oturma izni alamayınca İngiltere’ye yerleşmişti. Ama ticarî işlerini yine Almanya üzerinden yürütmekteydi. Eylül 1983’de T.C. vatandaşlığını kaybetti. Almanya’dan değil aslında tarihî hadiselerden dolayı mesafeli olduğu İngiltere’den siyasî iltica hakkı talep etti. 1991 yılına kadar Londra ile Frankfurt arasında mekik dokurdu.
Türk Ceza Kanunundan 163. madde çıkarılınca 1991 yılında memlekete dönüş yaptı. Sebil Yayınevi çalışmalarına devam etti ve yeni kitaplar basmaya başladı. Kuleli Askeri Lisesine yakın Boğaza nazır arsasına Askeri darbe sebebiyle el koyuldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sayesinde geri aldı. Ve buraya lüks bir restoran inşa etti.
1993 yılında ben de memleketime temelli dönüş yaptım. Doktoramı yapmak için İstanbul’a geldiğimde Kadir Mısıroğlu bana serbest zamanlarımda yayınevinde mütercimlik yapmamı önerdi. Beraberliğimiz burada daha yoğun olarak devam etti. Dr. Salzmann’ın velilere yönelik yazmış olduğu çocuk eğitim kitabını Türkçeye bu dönemde cevirdim. Tercümesi bana ait olan ilk yayınlanan kitabım böylece Sebil Yayınlarından çıkmış oldu. Daha sonra onun inisiyatifi ile Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfı kuruldu. Üsküdar’da bulunan merkez binada vakfın ilk müdürlüğünü yaptım. Doktora tezimi bu binada gece gündüz çalışarak, yedi aç içinde tamamladım.
Osmanlılar Vakfında müdürlük yaptığım dönemlerde Kadir Bey’in bazı olumsuz gelişmeler karşısında üzülürdü. Hatta sinirlenir ve şekere bağlı olarak sık sık öfkeli çıkışları olurdu. Bundan dolayı sert davranışlarından ötürü etrafında kırılan insanlar da olurdu. Buna bağlı olarak da kendisine teskin edici yaklaşımlarım olmuştur. Kadir Bey, uyarılarımı samimî bulduğu için, bana pek kızmazdı. Ve hatta zaman zaman da beni dinlerdi. Öyle ki bir keresinde kendiliğinden daha evvel ele aldığımız özel bir konuyu açmıştı. Bana hak verircesine “Biliyor musun o uyardığın şeylerden artık uzak duruyorum” demişti. Ne var ki alışkanlıklarını öyle kolay kolay terk edemediğini sonradan yine öğrenecektik.
Bu soruna çare bulmak ümidiyle kendisini birkaç kez muayene eden hekim arkadaşım Dr. Andaç Argon, bugün TBMM Başkanı olan (Prof. Dr.) Mustafa Şentop ve eski Adalet Bakanı İsmail Müftüoğlu ile görüştüm. Ancak kendisine en yakın arkadaşları dahî bunun rahatsızlık olduğunu ve giderilmesinin kolay olmadığını beyân ettiler. Bunun üzerine Kadir Beyi de böyle kabul etmek gerektiğine inandım.
Zaman ilerledikçe Kadir Bey ile aramızdaki farklılıklar daha çok belirgin olmaya başlamıştı. Belki dünya görüşlerimiz açısından değil ama huy-mizaç açısından. Gerçi taht kavgalarını önlemek adına evlat katlini caiz görmek gibi Osmanlı Hanedanına ait bazı uygulamaları da tasvip edemiyordum. Ama birlikteliğimi sona erdiren asıl mesele, aramızdaki ahlâk anlayışındaki farkımızdı. Kaldı ki bu esnada doktora tezimi tamamlamıştım. Hocam Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş da gönüllü olarak ifa ettiğim vakıf müdürlüğünü bırakmamı ve akademik hayata atılmamı ısrarla istemişti. Kadir Beyden 1997 yılında ayrılmam, o kadar kolay olmadı. Bana epey kızmış olduğunu hatırlıyorum.
Yazmakta olduğum hatıra kitabım için kaynak ararken, Kadir Beye zamanında vermiş olduğum borç para ile ilgili belgeleri bulmuştum. Bunlardan ikisini hatıra olsun diye face sayfama yüklemiştim. 15 Temmuz 2016’de yapılmak istenen o melun darbeden sonra açığa alındıktan sonra üniversitemden haksız yere ihraç edilmiştim. Rektörlük makamında bulunan şahısların bana husumet beslemeleri sebebiyle duyum ve zanna dayanan sözde deliller üzerinde ihracımın gerçekleşmiş olduğunu tam ispatlamıştım ki Odatv haber sitesi, 7 Ocak 2017 tarihinde görevime iade edilmemi engellemek maksadıyla hakkımda bir iftira haberi yaptı.
Aynı haberde FETÖ’ye tâ baştan beri belki de ilk tavır koyanlardan olan Kadir Mısıroğlu ile aramızdaki ilişkiye de yer verilmiş. Face sayfamdaki resim ve borç makbuzunu yayınlayan Odatv haberinden sonra Kadir Mısıroğlu’nun manevî evladı Nurullah Mısıroğlu beni aradı. Nurullah Bey, bana Kadir Beyin ihracıma üzülmüş olduğunu, talebesi olarak benim FETÖ ile iltisaklı olamayağıma inandığını, iftiraya uğradığımı ve birlikte olduğumuz dönemi hatırlayarak, benden memnun kaldığını aktardı. Bu sözler karşısında ben de epey duygulandım. Çünkü mağduriyet yaşadığım böyle bir dönemde belki de kırgın ayrılmış olduğum üstattan manevî destek görmemden ötürü kendisine yönelik hüsn-ü zannım yine ağır bastı.
Odatv’nin niyeti Kadir Mısıroğlu ve asılsız iddialar üzerinden beni karalamak ve görevime iadeyi engellemekti, ama bu haber düşünülenin tam aksine benim lehime oldu. Kadir Mısıroğlu ile yıllarca birlikte olmuş olan bir akademisyenin FETÖ’cü olamayacağını herhalde düşünememişlerdi. Nitekim birçok sebebin yanından bu haber de nihayetinde BERAAT’time vesile olmuştur. Allah, sinsice masum insanlara tuzak kurmak isteyenleri işte böyle mağlup eder.
Her ne kadar hastalığına bağlı bazı tutum ve davranışlarından dolayı bazen ufak tefek anlaşmazlıklar yaşamış isek de Kadir Beyin üzerimdeki hakkını inkâr edemem. Bilhassa FETÖ’den dolayı üniversitemden atılmam karşısında hakkımda hüsn-ü şehadette bulunmuş olması, aramızdaki sırları ifşa etmemiş olması, onun hakperest bir şahsiyet olduğunun bir işaretidir. Onun katkılarıyla Türkçemi geliştirebildim, ilk tercüme eserimi verebildim, tarih şuurunu, Osmanlıcayı, güzel ve etkili hitabeti öğrenmiş oldum. Onun sayesinde Osmanlı Hanedanı mensupları dâhil Şeyh Nazım Kıbrısî, Osman Nuri Topbaş, Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Şevket Eygi, Korkut Özal, Prof. Dr. Salih Tuğ, Prof. Dr. Ayhan Songar ve Prof. Dr. Sefa Saygılı gibi birçok önemli şahsiyet ile tanışma ve(ya) sohbet etme imkânım oldu. Kadir Mısıroğlu’nun Allah’ın mağfiretine nail olmasını diliyorum, yakınlarına sabr-i cemil niyaz ediyorum.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
MİRATHABER.COM – YOUTUBE