islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4868
EURO
36,2376
ALTIN
2.961,79
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

KUR’ÂN VARKEN, MESİH’E/MEHDİ’YE İHTİYAÇ YOKTUR

KUR’ÂN VARKEN, MESİH’E/MEHDİ’YE İHTİYAÇ YOKTUR
21 Haziran 2024 10:30
A+
A-

Zamanın sonlarında gelecek bir kurtarıcı beklentisi, Hristiyanlığın da bir anlamda kaynağı durumundaki Yahudiliğin temel inançlarından birisidir. Mesih’in geleceği inancı aynı zamanda Yahudiliğin iman şartlarından biri olarak tespit edilmiştir. İbn Meymûn[1], 13 maddelik iman esasları arasında Mesih’in geleceğine iman etmeyi zikretmektedir.[2] Mevcut dönemin kötü görülmesini ve geleceğe umutla bakarak kurulacak yeni bir düzen beklentisini içeren bu inanç, İsrailoğullarını kurtarıp kutsal topraklarda dini ve siyasi bağımsızlıklarını sağlayacak bir mesih-kral beklentisini ifade etmektedir. Geleneksel Yahudi düşüncesindeki bu Mesih beklentisi uzun tarihi süreç içerisinde özellikle zor ve sıkıntılı dönemlerde canlılığını korumuş ve mesihî hareketlerin kaynağını teşkil etmiştir. Mesih düşüncesi tarihte yaşanan sıkıntılı olayların bir sonucu olup erken dönemlerden itibaren bu sıkıntılardan kurtuluş beklentisi var olmuştur. Musa peygamber, İsrailoğullarını Mısır’daki sıkıntılı hayattan kurtaran ve dini tesis eden en önemli şahsiyet olmakla birlikte sonraki dönemde şekillenen mesih beklentisinin asıl prototipi Hz.Davud’tur. Geleneksel Yahudi düşüncesinde Hz.Davud, ideal kral ve tüm zamanlar için mesih prototipidir.

Geleceğe dönük beklentilerin yoğun olduğu bir dönem ve coğrafyada ortaya çıkan Hristiyanlık, Yahudi mesih düşüncesinin kavramlarını kullanarak, Eski Ahit’te öngörülen mesih beklentisinin Hz.İsâ’da gerçekleştiğini iddia eder. Mesih kelimesi Yunanca’ya “Christos” olarak tercüme edilerek Hz.İsâ’nın temel unvanı olarak kullanılır. Bununla birlikte Hristiyan teolojisindeki kristolojik anlamda Mesih ile Yahudilikteki Mesih düşüncesi farklılık gösterir. Hristiyan Mesih doktrininde Hz.İsâ, Allah’nın gönderdiği Mesih olmakla birlikte Allah’nın oğlu ve kelamının bedenleşmiş halidir. Özellikle Yuhanna İncil’inde ortaya çıkan bu inanca göre Hz. Îsâ, varoluş öncesi bir varlıktır. O, yeryüzüne insânları günahlardan arındırmak için gelmiş, çile çekerek çarmıhta öldürülmüş, ölümünden üç gün sonra dirilmiş, Havarilerine görünmüş, akabinde göğe, Allah’nın katına yükselmiştir. İlk gelişiyle başlattığı krallığı tamamlamak üzere tekrar gelecek ve insânları yargılayacaktır. Buna göre Hz. Îsâ, hem mesihî beklentilerin kendisinde gerçekleştiği kişi hem de ikinci gelişi ile kurtuluşu tamamlayacak olan ilâhî kurtarıcıdır.

Apokaliptik[3] metinlerde beklenen Mesih, mitolojik bir karakter arz eden eskatolojik[4] bir kurtarıcıdır. Yahudi apokaliptik metinlerinde Mesih, Davud gibi bir kral olup askeri bir kişiliğe sahiptir. O, kötülük güçlerini yenecek efsanevî bir kahraman olarak tasvir edilir. Ayrıca bu metinlerde Mesih’in cennetten geleceği veya onun yaratılış öncesi var olduğu şeklinde beşer üstü tasvirler de yer alır. Apokaliptik metinlerin mesihi ifade etmek üzere kullandıkları temel kavramlardan biri “insanoğlu”dur. Mesih öncesi dönem kötülüklerin, adaletsizliklerin, sürgünlerin yoğunlaştığı bir dönem olarak tasvir edilir. Gelecek kurtarıcı Mesih ise bu kötülükleri ve felaketleri ortadan kaldıracak bir figür olarak değerlendirilir. Geleceğe dair bu beklentiye göre Mesih, kötülük güçleriyle mücadele edecek bir kahramandır. Mesihin karşısında da kötülük güçlerinin lideri, insanları saptıran bir figür olarak tasavvur edilir. Yahudi apokaliptisizminde bu figüre “Belial[5] gibi isimler verilmekle birlikte ejderha, yılan gibi bazı sembolik ifâdeler de kullanılmaktadır.

Söz konusu Mesih karşıtı figür daha belirgin bir şekilde Hristiyan geleneğinde “Antichrist[6] olarak karşımıza çıkar. Söz konusu düalist mücadele düşüncesini oluşturan kaynak, sadece Yahudi geleneği değildir. Bu kurtarıcı ve karşısındaki kötü güçlerle mücadele tasavvuru başta İran mitolojileri olmak üzere pek çok dinî gelenekte varlık göstermektedir. Özellikle Babil mitolojilerinin bu bağlamda Yahudi apokaliptisizmini etkilediği kabul edilmektedir. Bu tasavvura göre kurtarıcı Mesih, zamanın sonlarında ortaya çıkıp bu kötülük güçleriyle mücadele ederek onları yok edecektir. Apokaliptik gelenek bu mücadeleyi gerçekleşecek bir son savaş olarak tasvir eder.

Yahudi ve Hristiyan kurtarıcı düşüncesinde mesihî dönem mutlak bir iyilik ve mutluluk çağıdır. Yahudi geleneğinde İsrailoğulları ve Kudüs merkezli bir siyasî ve sosyal kurtuluş düşüncesi yanında evrensel bir şekilde tabiatın işleyişinde, dinî ve ahlâkî yaşamda mükemmellik tasavvuru da söz konusudur. Hristiyan geleneğinde de Mesih merkezli bir kurtuluş ile iyilik ve mutluluğun hâkimiyeti öngörülmüştür. Apokaliptik düşünce düalistik bir tarih anlayışına sahip olup mevcut dönem ile gelecek dönemin ayrımını temel alır. Gelecek mesihî dönemde ise bir altın çağ tasavvuru söz konusudur. Bu dönem her türlü iyilik, mutluluk ve bereketin zirvede olduğu bir devirdir. Siyasî ve sosyal bakımdan acı, sıkıntı ve musibetler yaşayan toplumların bir üretimi olması bakımından apokaliptik literatürde gelecek mesihî dönem adaletsizliklerin, sürgünlerin, acı ve felaketlerin olmadığı; barış, huzur, refah ve bereketin yaşandığı bir devir olarak tasvir edilir. Mesihî dönemde öncelikle dinî ve ahlâkî bakımdan mükemmellikler yaşanacaktır.[7]

Biraz uzun olsa da buraya kadar yazdıklarımız Mesih/Mehdi inancının Yahudi ve Hristiyan geleneğinin önemli temel unsurlarından bir olduğunu göstermek içindi. Ama ne var ki; Kur’ân’da, yukarıda anlatmaya çalıştığımız şekliyle yeryüzünde gerçekleşecek bir altın çağ tasavvuru olmadığı gibi bir kurtarıcı beklentisine de kesin bir şekilde yoktur. Sözünü ettiğimiz önceki dinî metinlerin aksine ilahî mesajı getiren peygamberin nübüvvet zincirinin son halkası olduğu bildirilir. Ama buna rağmen Mesih/Mehdi beklentisi İslâm mirası içerine sokulmuş ve “Mehdî-i Muntazar[8] yâni “beklenen mehdî” deyimiyle Şiî toplumda bir iman şartı hâline getirilmiştir.[9] Bunun bir benzeri olarak Hz. Îsâ’nın geri geleceğini tekrar eden söylem Sünnî topluma aktarılmış ve Müslüman kitleye kabul ettirilmiştir.

Hâlbuki Mehdî[10] kelimesi “hidâyete eren, hidâyete erdiren” anlamındadır ve “doğruya ve güzele kılavuzlamak” demek olan hidâyet Kur’ân’a göre yalnızca Allah’ın elindedir. Allah bu yetkisini peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullanır. Peygamberlerin getirdiği ilkelerle hidâyete çağıranlara ise “mübelliğ/tebliğci”, “daî/çağrı yapan”, “nezîr/uyarıcı” denir. Bu hidâyet yolcularının hiçbirinde tebliğ dışında bir amaç ve beklenti yoktur. Mehdî ise; siyasal liderlik, devlet başkanlığı, maddesel önderlik talepleri olan bir “kurtarıcı” portresine sahiptir. Nitekim tarih boyunca tüm mehdî adayları, yönetimi bir şekilde ele geçirmeyi esas almış kişilerdir. Bunu bazen açık, bazen de örtülü biçimde ifâde ederler. Ama hepsinde kitleyi, bir önder sıfatıyla siyasal ve askeri hareketleri de kullanarak kurtarma iddiası vardır. Bunun içindir ki, İslâm literatüründe mehdî kavramı, hemen daima “imamet/devlet başkanlığı” kavramı ile yan yana veyâ bağlantılı olarak ele alınmıştır. Hattâ adaletli, güven verici bir devlet başkanı görüldüğünde ona mehdî denebilmiş, en azından böyle bir devlet başkanının mehdî beklemeye gerek bırakmadığı dile getirilmiştir. Kısacası, aklını ve eylemini vaktinde kullanmadığı için ezilen kitleler, iyice bunaldıklarında ütopik bir kurtarıcı beklerler.

Mehdî inancı, gerekeni yapamayan veyâ yapmayanların avunmasını sağlayan bir ütopyadır. Bu inançta beklemek esastır. Eskiden ezildiğinin farkında olamadığı veyâ ezilmeye karşı çıkacak imkân bulamadığı için kahır çeken kitle, mehdî inancıyla, kahır çekmeyi, aldatılmayı bizzat kendi eliyle imanlaştırmış olmaktadır. Bunun içindir ki; mehdî inancından, daha doğrusu mehdî hayal ve aldanışından kurtulamayan kitlelerin kalkınması, ilerlemesi mümkün değildir. Mehdî inancı, atılım, üretim, gelişim rûhunu felce uğratan bir hurafedir. Mehdîden maksat, ilâhî aydınlık ve bu aydınlığın önderi ise o bugün için Kur’ân’dır. Artık kişilerden hidayet bekleme devri bitmiştir, çünkü peygamberlik devri Kur’ân’la kapatılmıştır. Dolayısıyla bir kez daha mehdîden maksat, kitlesel/siyasal kurtuluş ve bağımsızlık ise bunun yolu basiretli aktif siyasettir. Bu değerlerde başarılı olamayanlar, hayal ve efsunun derin ve uyutucu sularında ömür tüketmeye devam ederler.

Konuya Kur’ân vahyi açısından bakarsak, mehdîlik/mesihlik diye bir inancın varlığını kabul etmek, Hz. Peygamberin son peygamber olduğunu kabul etmekle yan yana duramaz. Bunlardan biri doğruysa öteki yanlıştır. Biz Hz. Peygamber’in son peygamber olduğunu kabul ettiğimizdendir ki, bir mehdî geleceğine asla ihtimal vermeyiz ve böyle bir şeye inanmayı Kur’ân’a aykırı buluruz. Esasen Kur’ân, kişilerin hidayet önderi olma devrini kapatmış, ilkeleri öne geçirmiştir. İlkelerin kaynağı ise Kur’ân’dır. O hâlde Kur’ân’ın gelişinden sonra mehdî beklemek, ancak Kur’ân’ı yetersiz ilân etmekle mümkün olur. Kur’ân’ı yeterli bulanlar için bir mehdîye ihtiyaç yoktur. Ne yazık ki; Müslümanların tarihi boyunca hemen her coğrafyada bir veyâ birkaç mehdî çıkmış ve halkı peşine takabilmiştir. Ancak bunların tümünün sonu felâket ve hezimet olmuştur.

NECMETTİN ŞAHİNLER 

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

[1] Ebû İmrân Mûsâ b. Ubeydillâh (Meymûn) el-Kurtubî el-İsrâîlî (ö. 601/1204) Yahudi din âlimi, filozof ve tabip.

[2]  Bütün imanımızla inanırız ki Davud soyundan Mesih gelecektir. Gecikmesine rağmen geleceği günü bekleriz.

[3] Apokaliptik kelimesi kıyametle ilgili olan demektir. Distopya sözcüğü ile yakın anlamlı olan bu kelime, son ve önlenemez felaket anlamında da kullanılır.

[4] Eskatoloji “son” anlamına gelen teoloji terimidir. İnsanlığın nihai kaderi veya dünya tarihini sonuçlandıran olaylar, daha kaba bir tabirle dünyanın sonu ile ilgilenir

[5] Belial, İbrani Kutsal Kitabı’nda bahsi geçen, daha sonra ise Musevi ve Hristiyan metinlerinde şeytan ile bağdaşlaştırılan bir terimdir.

[6] İslâm inanışındaki deccal’in Hristiyanlardaki karşılığı.

[7] Fadıl Ayğân, Geleceğe Dönük Kurtarıcı Beklentisinin Apokaliptik Temelleri: Mesih/Mehdî Tasavvuruna İlişkin Bir Analiz s. 225-229 Siirt Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi.

[8] Gâib İmam/gizlenen imam.

[9] Mehdi kavramı terimsel anlamıyla Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesinden sonra hilafetin Hz. Ali’nin soyundan gelenlerin hakkı olduğunu iddia eden Şii gruplar arasında ortaya çıktığı kabul edilir. Buna göre Hz. Hüseyin şehit edildikten sonra Muhtar es-Sakafî ve Keysâniyye’den bir grup Hz. Ali’nin oğullarından Muhammed b. Hanefiyye’yi Müslümanların halifesi ilan etmiş, vefatından sonra ise onun ölmediğini, Radva dağında bulunduğunu, ahir zamanda geri gelerek yeryüzünde adaleti hâkim kılacağını iddia eder. Böylelikle İslâm geleneğinde mehdilik düşüncesi hicri I. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya atılmış ve diğer Şiilere intikal ederek Müslümanlar arasında yaygınlaşmaya başlamıştır. Mehdilik düşüncesi öncelikle ilk Şii gruplar arasında ortaya çıkmış, daha sonra İmamiyye Şia’sının temel inanç esaslarından olmuşsa da tarihî süreçte Sünnîler arasında da kabul edilen bir inanç haline gelmiştir.

[10]Bu kavram terim anlamıyla “İmam Malik, Buhârî, Müslim ve Nesâi” gibi hadis âlimlerinin eserlerinde yer almazken “Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, Ebû Davûd ve İbn Mâce” bu konu ile ilgili rivâyetleri nakletmişlerdir. Kelâm âlimlerinin çoğunluğu da eserlerinde bu inançtan söz etmemiş, inanılması gereken bir akide olarak değerlendirmemişlerdir.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Elif Özyelkenci dedi ki:

    Kuran en güzel Mehdi dir 🫶