Hoş geldin ey Şehr-i Ramazan!
Safalar getirdin. Bereket getirdin. Güzellikler getirdin.
Gönüllere hoşluk, dargınlara barış, katı kalplere yumuşama getirdin.
Ne gizemlisin sen ey Ramazan! Sahurun bir başka, iftarın bir başka neşe.
Akraba, arkadaş, dostlarla sofralar şahane.
Küçük büyük, fırınlar önündeki kuyruklar koyu sohbete dalmış, akşam ezanını sabırsızlıkla beklenmekte.
Tabak tabak pasta börek, kase kase hoşaflar, komşudan komşuya gidip gelmekte.
Selatin camileri dolup taşmakta, her gün bir başka mescitte teravih eda edilmekte.
Zekâtlar bu ayda verilmekte, azda olsa muhtaçların yüzü gülmekte.
Küçüklerin saygısı, büyüklerin duası daha da artmakta.
Sıla-i rahim hatırlanıp yollara düşülmekte.
Telefonlar daha çok çalınıp, hatır gönül yapılmakta.
-Ya Şehr-i Ramazan! Bu güzellikler sana nereden gelmekte?
-Oruç olmazsa senin ne farkın var diğer aylardan?
-Peki orucu sana kim haber vermekte?
-Kuşku yok ki, Kur’an.
“insanlığa rehber olan Kur’an, bu Ramazan Ayında inmiştir.” (Bakara,185)
Demek ki bu ay Kur’an’ın doğum günüymüş.
Doğum günün kutlu olsun ey aziz Kur’an!
Hoş geldin ya şehr-i Kur’an!
Ayan beyan anlaşılıyor ki, Ramazan ayını diğerlerinden kıymetli ve güzel kılan, Kur’an’ın bu ayda inmeye başlamasıymış. Oruç, O’na bahşedilen bir nimet ve Kur’an’ın doğum gününü kutlama vesilesiymiş.
Yıl 610. Yer Hira. Gecelerden Kadir. Aylardan Ramazan. “İkra/oku” diye inmeye başladı Kur’an. O gecenin de bin aydan daha değerli olmasının sebebi vahyin inmeye başlamasıymış. Kur’an’ın inmeye başlamasıyla, Muhammed-ül Emin, oldu Muhammed-ün Nebi.
Kur’an’la oldu Ramazan, ayların sultanı.
Kur’an’la oldu Kadir, gecelerin en hayırlısı.
Kur’an’la oldu Muhammed (as), cihanın iftiharı.
Rasulullah, kalan 23 yıllık ömründe O’nunla yürüdü. O’nun rehberliğinde yol aldı. Arkadaşlarını O’nunla eğitti, yetiştirdi. Katılaşmış gönüllere sevgi aşıladı.
O’nunla engel oldu kız çocuklarının ölümüne.
O’nunla kavuşturdu köleleri özgürlüğe.
Vahşet, zulmet ve kaos asrını, O’nunla eriştirdi saadet çağına.
Bugün Ramazan, oruç, sahur, iftar, bayrama saygı tamam.
Peki nerede kaldı Kur’an’a ikram?
Bugün cahiliye döneminden daha mı iyi? Niye görmezden geliriz o aziz Rehberi?
İnsan yeni doğan çocuğunu sarar sarmalar. Yedirir içirir. Uyutur büyütür. Öper koklar. “Ne diyor” diye gözünün içine bakar. Elini tutar bırakmaz. Gülmesi mutluluğu olur. Ağlaması acısını katlar. Elini tuttuğumuz yavrumuz, büyüyünce bizim elimizi tutar.
Bugün doğum gününü kutladığımız Kur’an, insanoğlunun her zaman elinden tutmakta. Düştüğünde kaldırmakta. Ömür boyu yol gösterip rehberlik etmekte.
O’nu, sarıp sarmalayıp cami avlusuna bırakılan istenmeyen bir bebek gibi, neden sarıp sarmalayıp erişilmeyen en yüksek yere koyuyoruz?
Neden “Ey Rabbim, benim kavmim bu Kur’an’ı kendilerinden uzak tuttular.” (Furkan,25/30) diyen Nebinin şikâyetine muhatap oluyoruz?
Biz niçin Rasulullah gibi davranıp O’nu kendimize rehber edinmiyoruz?
Yaratıcımız, Rabbimiz, Sahibimiz boşuna mı gönderdi Kitabını?
İnsanlık ne zaman tanışacak sözlerin en güzeliyle?
Biz ne zaman el sıkışacak, sohbete dalacak, muhabbetle ve saygıyla karşılayacağız O aziz Kitabı?
İbretlerin, öğütlerin, hikmetlerin yüzlercesi O’nda.
Hem ekonomik, hem de ahlaki yönden insanlığın başına bela olan faiz, kumar, zina/fuhuş, alkol/uyuşturucu bütün dünyada suç kabul edilir. Fertler faizcilik yapamaz. Kumar oynatamaz. İzinsiz fuhuş evleri açamaz. Alkol ve uyuşturucu üretimi yapamaz. Fakat ne büyük çelişkidir ki bütün bu pis işleri devletler kendileri yapar.
Peki Kur’an ne der:
“Sakın, içki, kumar, faiz ve zinaya yaklaşma.” (Bakara, 2/219,275. İsra, 17/32)
Herkesle konuşur, herkese bir cevabı vardır Kur’an’ın:
Tembellere, “Çalışkan ve mücadeleci olun.” der. (Hucurat,49/15)
Ticaretine hile karıştıranlara, “Tartını tam ve adaletli yap.” diye uyarır. (En’am,6/152)
Durmadan çekiştiren ve açık arayanlara, “Kusurları görmezden gelin.” tavsiyesinde bulunur. (Tegabün,64/14)
Burnu havada olanlara, “Yeryüzünde tevazu ile yürü.” ihtarında bulunur. (Furkan,25/63)
Boşanma aşamasında olanlara, “Güzellikle boşanın.” diye hatırlatır. (Bakara,2/229)
Komşuyu görmezden gelenlere: “Komşuya iyi ve güzel davran.” (Nisa,4/36)
Yakınlarını unutanlara: “Akrabana yardım et.” (Nisa,4/36)
“Hep bana, hep bana” diyenlere: “Yoksulu, kimsesizi, muhtacı doyur.” (Nisa,4/36)
Saçıp savuranlara: “Tutumlu ol.” (İsra,17/29)
Cimrilere: “Cömert ol.” (Sebe,34/39)
Görgüsüzlere: “İzinsiz, selamsız eve girme.” (Nur,24/27)
Boşboğazlara: “Boş söz konuşma.” (Furkan25/72)
Hayırlarını boşa çıkaranlara: “Yaptığınız iyiliği başa kakmayın.” (Müddesir,74/6)
Lüks ve şatafat heveslilerine: “Kendine gel, sade yaşa.” (Kehf,18/28)
Büyüklerini huzur evine postalayanlara: “Ana babaya iyilik et.” (İsra,17/23)
Suriyelilere “yeter artık” diyenlere: “Sana sığınanları himaye et.” (En’am,8/72)
Daha binlerce öğüt, kıssa, hisse ve güzellik.
Ne duruyorsun vefasız-şaşkın insan!
Sana gönlünü açmış bekliyor Kur’an…
Mustafa GÜL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi