islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,7367
EURO
36,5541
ALTIN
2.951,51
BIST
9.827,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
11°C
İstanbul
11°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
12°C
Perşembe Çok Bulutlu
14°C
Cuma Az Bulutlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C

15 Temmuz Hain Darbe Kalkışmasının Düşündürdükleri

15 Temmuz Hain Darbe Kalkışmasının Düşündürdükleri
15 Temmuz 2024 09:45
A+
A-

15 Temmuz Hain Darbe Kalkışmasının Düşündürdükleri

Bilindiği gibi 15 Temmuz 2016 akşamı hain Fetö darbe kalkışmasıyla Türkiye, yeni bir ihanetle karşılaştı. Devletin kılcallarına kadar sızmış olan, küresel güçlerin kullandığı din baronu Fethullah ve haşhâşîleri; yargı, eğitim, polis teşkilatı ve askeriye gibi stratejik kurumlara zaten hâkimken devleti tümden ele geçirmeye yeltendi.  Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile millet meydanlara akın etmiş, haftalarca bayram havası içinde -252 cana mal olsa da- haklarına sahip çıkarak darbe müteşebbislerinin heveslerini kursaklarında bırakmıştı.

Bu yazımda, bu melun yapının maddi olarak devleti ele geçirme planını, konunun uzmanı başka yazarlara bırakıp inançları üzerinde durarak, paralel din anlayışlarının bugün başka gruplarca nasıl hortlatılıp temsil edildiği ile ilgili tespitlerimi sunacağım.

Bu Fetö denen alçak örgütün özellikle üst katmanlarındakiler, ailelerinden kopardıkları gençlerin beyinlerini Fethullah’ın video ve kitapları ile yıkayarak mankurtlaştırmıştı. Gençler, anne-babalarına rest çekip bu fitne yuvasını kutsayarak tercih ediyordu. “Kâinat imamı” olarak gördükleri ve “Hocaefendi hazretleri” diye dillerinden düşürmedikleri din baronu Fethullah’ın salyalı ağzından çıkanlar onlar için tartışılmaz nass hükmündeydi. Çünkü “Hocaefendili” hiçbir çalışmada cemaat içinden bir fert çıkıp da “Hocamızı severiz ama hakikati daha çok severiz” diyerek hocaya muhalif fakat hakikate uygun bir sözü söylemek mangal gibi yürek ister. “Hocaefendi” hazretlerine muhalif düşünenler de çabucak harcanır. Ama şunu da unutmayalım ki Muhalefeti olmayan her hareket, haşhâşî üretir. Böyle yapılanmalarda cemaate bağlı elaman değil “cemaat bağımlıları” yetişir. “Bağımlılık” ise bir hastalıktır. Bunlar da hakikate karşı kör ve sağırdırlar. Onları hoca efendilerinin dedikleri bağlar. Ayet ve hadis okursun ama o “Hocaefendi bu konuda farklı düşünüyor” diyerek senin söylediğin ayet ve hadis, “Hocaefendi” hazretlerinin sözünün yanında bir anlam ifade etmez.

Dolayısıyla farklı görüşlere yer vermeyen ve “hocaefendinin” ağzından çıkana tartışmasız teslim olan her cemaat, kontrolsüz gelişme sayesinde güç kazandığında FETÖ’leşecektir.

Fetö’nün çökertilmeye başlandığı 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana sekiz sene geçmiştir. Bugün birçok insanımızın inanç dünyası ile Fetö’cülerin inanç dünyasını ayırmak güçtür. Aynı noktada buluşmaktadır. Mesela: Fetö lideri, “Küçük Dünyam” adlı eserinde, Medine’yi ziyaretinde Rasûlullah’ın, tecessüm ederek karşısında göründüğünü ve kendisine kutlu görev olarak dünya liderliğini tevdi ettiğini, dünyanın manevî olarak imarıyla sorumlu kıldığını söylemektedir. Bundan dolayı da “Dinler arası Diyalog” girişimiyle bütün dinleri “İbrahimî dinler” adı altında bir araya getirmeye girişmişti. Fakat 15 Temmuz’dan sonra bu hevesi kursağında kalmıştı. Yine terörist Fethullah, zaman zaman peygamberimizin ruhaniyeti ile istişare ederek kararlar aldığını da haşhâşilerine yutturuyordu. Haşhâşileri: “İçeri girmeyin. Hoca efendi, Peygamberimizin ruhaniyeti ile istişare halindedir” diyerek ziyarete gelenleri durduruyorlardı.

Hatta o da ne ki!!! Allah ile görüşüyor ve “Âlemleri Muhammed’im için yarattım ama senin için devam ettiriyorum” dediğini, yaklaşık kırk yıl ikinci adamı olan Latif Erdoğan ve üst düzey yöneticilere açıklıyordu. Onlar da “Hoca efendi bunu istiğrak halinde söylüyor” diye üzerinde durmuyorlardı.

Gelelim işin bugünkü cephesine: Nakşibendi tarikatının şeyhlerinden Mahmut Ustaosmanoğlu vefat ettiğinde cübbesiyle meşhur müridi, şeyhinin ölümünün arkasından yaptığı programda aynen şöyle dedi: “Mahmut Efendi hazretleri ölmüş mü şimdi? Efendi hazretleri bizi terk etmemiştir. Bırakmayacağını rüyalarımda da görmekteyim. Ali Haydar Efendi ona ‘Evladım ben ölünce kabrimi bırakmayın, oradan da okutacağım sizi’ demişti. Bütün ulema ve evliyanın gavs dediği koca Ali Haydar Efendi böyle dedi. Efendi hazretleri de kar-kış demeden tam iki sene her gün kabrine giderek kalan ilmini oradan tamamladı. Kabirde okuyup okutma var mı? Var. Koskoca Mahmut Efendi hazretleri anlatıyor görmüyor musunuz? Öyleyse o da bizi kabrinden okutur mu? Okutur. Ziyaret edenlere himmet eder mi? Eder. Bunda hiç şüphe yok. Öyleyse Mahmut Efendi hazretleri bizi bırakmamıştır…”

Ayet-hadis ne ise Ali Haydar Efendinin ve Mahmut Efendi hazretlerinin sözü de odur. Çünkü Allah dostları boş konuşmaz. Onların sözleri bizim için nastır.”

Görüldüğü gibi, Fetö lideri Fethullah’ın paralel dini ile bunların dinî anlayışında bir fark yok. İkisi de ölenlerin ruhaniyetleriyle işi götürüyor. Ayrıca bunlarda “Yaşayan veli, kınındaki kılıç gibidir. Ölünce kınından çıkmış kılıç gibi olur” inancı da hâkimdir. Yani ölen veli, hayatta olan veliden daha aktiftir. Darda kaldığınızda “Yetiş yâ gavs!” demeniz yeterlidir. Hemen işleriniz halledilir. Bu konuda da hadis uydurarak müritlerini ümitlendirmişlerdir. Hiçbir hadis kitabında geçmeyen ve İbn-i Kemal’in “Erbaîn” adlı eserinde kaynağı belirtilmeden zikredilen; “Hayrete düştüğünüzde/sıkıntılarla karşılaştığınızda kabir ehlinden yardım isteyin” sözüne de hadis diye sarılırlar. Ama namaz kılarken “İyyake n’abüdü ve iyyake nestaîn/ancak sana ibadet eder ancak senden yardım isteriz” derler. Namazın dışında da, Allah’tan istenmesi gereken yardımı ölülerden isterler. Bu yaman çelişkiyi görmeyecek kadar da basiretleri bağlıdır.

Bazı din kisveli kişiler normal hayatlarında da insanları Allah’ın Kitabına ve Rasûlullah’ın (sav) Sünnetine değil de peşine takıldığı zatlara ve kendi yorumlarına çağırırlar. Bunlardan bir zat da, Konya Mevlana meydanında: “15 Temmuz gecesi F-16 uçaklarının köşe-bucak arayıp da bulamadığı Cumhurbaşkanımızın uçağını, Cebrail (a.s) başkanlığındaki melekler ordusu ve Konya’dan giden evliyaullahın ruhaniyeti kurtarmıştır” demiştir.

Efendiler! Eğer ruhların bir tasarrufu olsaydı, başta “âlemlere rahmet olarak gönderilen” peygamberimizin ruhu tasarrufta bulunurdu. Bilindiği gibi Cemel ve Sıffin savaşlarında, Kerbela’da binlerce sahabe kanı dökülmüştür. Eğer Rasûlullah’ın ruhu tasarrufta bulunsaydı, ruhaniyeti ile tecelli edip istişareler yapmaya gelerek, “Ey damadım Ali, eşim Aişe, ne yapıyorsunuz? Ben sizi bu hale düşün, bir birinize kılıç çekin diye mi dizimin dibinde eğittim? Haydin kılıçları kınına sokun, kardeşler olun” derdi.

Evet, Fetö çökertilirken onun paralel dini diri kalmaya devam ediyor. Fetö gitti ama onun yerini şimdi Metolar, Çetolar, Ahmo’lar, Sülo’lar aldı. Allah bu ümmeti onların şerrinden korusun.

Rabbim, Yüce İslam’ı hurafe ve bidatçıların sultasından kurtararak Kur’an’ı ve Peygamberini, nasıl doğru anlamamız gerekiyorsa öyle anlamayı ve doğru olarak yaşamayı bizlere nasip etsin. Doğru anlayan hocalarımızın sayısını çoğaltsın.

Musab SEYİTHAN

YAZARIMIZIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN BURAYA TIKLAYINIZ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.