İSMAAİN
Abdülhadi Raci al Mecali
… Ne yazacağımı bilemiyorum, ama biz her zaman şehitlerimizle gurur duyarız… Yas tutmaz veya üzüntüye kapılmaz, boyun eğmeyiz. Hele ki şehitlerimiz, lider seviyesinde ve (İsmaain) hacminde olursa… (İsmail) demek istemiyorum, çocukluğumuzda ismi nasıl telaffuz ettiysek öyle hitap edeceğim: (İsmaain) ..
Haberlerde okudum ki, (İsmaain), naaşını Tahran’dan defin için Cuma günü öğlende Doha’ya getireceklermiş. Sen Gazze’de deniz kenarında yaşama fırsatı buldun .. şimdi denizin yakınında gömülmek için bir fırsat daha oldu .. Gazze cenazene katılacak .. Şehitler, çocuklar ve yıkılmış evler, tüm gücü ve vakarı ile cenazeye katılacaklar. Son dinlenme yerine ulaşmadan önce başını biraz sağa çevir, çünkü toprağının her zerresine vefa gösterdiğin Gazze seni, senin onu sevdiğin kadar sevdi.
Bu münasebetle, Doha ve Amman, Şam, Bağdat, Kahire, Beyrut, Hartum ve Sana’daki insanlara zayıflığın, ezikliğin yenilgi anlamına geldiğini gösterme fırsatıdır. Sakın zayıf ve ezik olmayın .. Filistin’in şu anda zayıflığa, ezikliğe, moral sarsıntısına ihtiyacı ve tahammülü yok; hepimizin zafer gülümsemesi sergilemesi gerekiyor .. çünkü şehadet, inanan insanlar için zafer, (haramzadeler) için mağlubiyettir ..
Şimdi sen büyük kapılarından geçip tarihe yürüdün .. Güneşin altında tek başına, kimsenin gölgesine girmeden, yürüyerek gittin; içeri girdin .. Zamanı gelip tarih yazıldığında, senin hakkında, mütevazi bir lider olduğunu, eli boş olarak bu dünyadan ayrıldığını, ailenin yarısının şehit olduğunu .. Bu dünyadan sadece Gazze’de yıkılmış bir evle çıktığını, Avrupa başkentlerine hiç dinlenmek için gitmediğini, gittiğin başkentlerde ise sürgün gibi kontrol ve takip edilerek yaşadığını .. Hayatını ya mücadele ederek, ya secde ederek, ya da savaşarak geçirdin .. Bu nasıl bir hayat tercihi .. Sözlerimin yanlış anlaşılmasından korkmasaydım, senin bizim zamanımızdan farklı bir zamandan gelme olduğunu söylerdim .. Sen bize (Ebu Zer el-Gıfari) zamanından kaldın .. Onun elinde zühdü öğrendin; kılıcın, vatanın, gururun ve onurun sözünü de ondan öğrendin.
Onunla burada Amman’da buluşmuştum ve Doha’dan bana selam göndermişti ..
Rahat uyu ey Filistin’in aziz evladı, Arap toprağının kucağında yattığını hatırla .. Tarih mezarının yanından geçecek ve mezarın toprağıyla harflerini süsleyecek, Gazze’de yıkılan her eve, yeniden inşa edilirken, senin resmini asacaklarını hatırla, bütün şehitlerin sana Fatiha okuyacaklarını unutma, semaya çıktığında oradakiler seni omuzlarında taşıyacaklar .. Belki de Şucaiye’den bir çocuk, okullarına yaptığın ziyareti ve onu kucağına alıp alnına Filistin’in incirinden daha tatlı bir sevgi öpücüğü kondurduğun anı hatırlayacak .. Sana öpücüğü geri verecek ve seni kucaklayacak .. Semaya çıktığında, bedenin yükselirken, geride gül, kehribar ve misk kokusu bırakacak, tüm kuşlar ve bulutlar teberrük için yükseliş yolunu takip edecekler ..
Bu sabah ağladım (İsmaain), elini tuttuğumu hatırladım .. Avucunun sıcaklığını ve Amman’da paylaştığımız öpücükleri hatırladım .. Bu sabah, resmin ve gülüşün kalbime geri döndü…
Şükürler olsun (İsmaain), şükürler olsun .. Doha’da mezarını ziyaret etme fırsatım olursa .. Mezarına çiçek koymayacağım, barutu tanıyan sen, çiçeği tanımazsın .. Bunun yerine mezarının yanına biraz Filistin yağı dökeceğim .. Ve şüphesiz, şehit bedenini kucaklayan toprağa değerse o yağ bizi aydınlatacaktır .. Allah rahmet eylesin.
Abdülhadi Raci al Mecali
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
MİRATHABER.COM