islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4868
EURO
36,2376
ALTIN
2.961,79
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Demokratik Düşüncenin Etkinliği

Demokratik Düşüncenin Etkinliği
15 Mayıs 2019 12:20
A+
A-

Türkiye, birçok olumlu ve olumsuz gelişmelerin etkisiyle oldukça dinamik bir toplum olma yolunda görünüyor. Bir yanda toplumsal duyarlılık son derece ileri seviyelere ulaşırken; diğer yanda da Siyasi sistemin mekanikliğinden kaynaklanan suni ve yapmacık tutumlar, eski siyasi kavgalar dönemlerini hatırlatacak şekilde katılaşma eğiliminde.  Bütün bu olayları değerlendirirken, halkın yönetimi diye kısaca ifadelendirilen yönetim ideali üzerinde tartışmakta faydası olacaktır.

Demokrasi, batı’da gündeme gelmiş bir kavram. Aslında halka tanınan yönetim hakkının, seçim ve kontrol mekanizmasına yansıması olarak özetlenebilir. Ama, batı’daki uygulama, bu hakkın herkese eşit bir şekilde dağıtılmadığını ve demokrasilerde seçimlere katılma konusunda çeşitli adaletsizliklerin yapıldığı olaylarla karşılaşılmış. Bu yüzden batı siyaset bilimcileri, demokrasinin sadece seçimle bitmediğini, yöneticilerin haklarına halkın sahip olunması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Bu arada, demokratik sistemdeki bazı kurum ve kuruluşların çeşitli şekillerde halkı etkilediği ve onların tercihlerini yönlendirdiği de, demokrasiyi etkisiz hale getiren bir başka özellik olarak görülmüştür.

     Buradan varmak istediğim nokta şu: Hakikat, elbetteki bir tanedir. Siyasi literatürde gerçek hakikat ise, halkın hak ve yetkilerini en iyi şekilde kullanabildiği adaletli bir sistemin varlığıdır İşte böyle bir noktada, hakikati sadece Batı’nın bulduğunu kabul edemeyeceğimiz gibi, siyasi sistem açısından en ideal şeklin de demokrasi olduğunu veya bu adın sürekliliğinin olacağını kabul etmek mümkün gözükmemektedir. Çünkü uzun siyasi tarih içinde demokrasi kavramına değişik eklemeler yapılması, demokrasi’nin ideal işlerliğe kavuşmasını engelleyen durumlar olduğunu kabul etmenin sonucudur.

 Tabii burada, insanın temel hak ve hürriyetlerinden vazgeçmek gibi bir niyet ve düşünce olamayacağı gibi, uluslararası demokratik haklar olarak gündeme gelen literatüre de karşı çıktığımız da anlaşılmamalıdır. Bununla birlikte, batı’daki tüm problemleri ve bu problemlere cevap mahiyetinde gelişen batılı demokrasiyi, tüm kurumları ve mantığı ile almak gibi sosyal kanunlara zıt bir olayın mümkün olamayacağını belirtmek gerekir. Tek kelime ile,  kelimelerin büyülü yapısına herşeyi bağlamak şeklindeki ilkçağ inançları,  günümüz problemlerine cevap verememektedir. Kaldı ki, Türk-Islam medeniyetinin uzun hayat dönemlerinde, yönetimde danışma’ya, adalat’e, bilgi ve maharet’e önem veren bir geleneğimiz bulunmaktadır. Yönetimin halka, kendini ifade etmesiyle ilgili, köklü ve derin bir hukuk tecrübemiz de  vardır.

Aslında meseleyi bu noktada bırakırsak, yine herhangi bir yere varamayacağız. Çünkü, konu bir doktrinin felsefi tartışmasından ziyade; o doktrine ait uygulamaların ne ölçüde gerçekleşebildiğidir. Yukarıdaki tartışmayı, ayrıca bir siyasi felsefe konusu yapabiliriz. Ama bu durum, problemin toplum hayatındaki olumsuz  sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

Demokrasi, batılı dünyada  toplumsal hakların yaygınlaştırılması için  bir çözüm öngörmeyi hedeflemiştir. Fakat, toplumsal hakların ihlali; bazı  kural ve hukuk normlarının eksikliğinden kaynaklanmıyor. Daha çok; insanın kendini kontrol edecek ve ona, insani ve medeni bir dünya hazırlayacak değerlerin işlerlik gösterememesi sebebiyle  gerçekleşemiyor.

Yani, olayı sadece  bilgi veya sistem eksikliği olarak görüp, onu demokrasi veya bir başka ideoloji ile çözmeye çalışmak, sosyal problemleri dinamik yapısından uzakta çözmeye çalışmaktan başka bir sonuç vermemektedir.

Aslında, dünyanın en iyi sistemi bile olsa, ona işlerlik kazandıramadığınız zaman problemleri çözebilme imkanınız yoktur.  Çünkü, asıl olan insanı  “iyi niyet” ile donatabilmektir.  Eğer insan iyi niyeti oluşturacak ahlaki ve dini değerlere sahip değilse, onu iyiye yöneltecek hiçbir güç ve otorite yoktur. Bu yüzden, çeşitli doktrinlerle birçok meselenin çözüleceğini düşünmek, yeterli bir çıkış yolu olmamaktadır.

Prof. Dr. Sami ŞENER

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.