Bilgiye bu kadar kolay ulaşılan bir dönem olmuş mudur? Sanmıyorum. Şu sıralar herkesin elinde dünyanın her türlü bilgisine rahatlıkla, birkaç tuşla ulaşılabilen cihazlar mevcut. Bilgi bu kadar yakınken bilinçli insana rastlamak çok uzak maalesef. Zaman zaman özellikle sokak röportajlarında insanlara rastgele sorulan oldukça basit sayılabilecek sorulara doğru cevap verenlerin sayısının azlığı doğrusu bizi üzüyor.
Ezberci eğitim anlayışını terk edelim; araştırmaya, sorgulamaya, uygulamaya yönelik bir eğitim modelini hayata geçirelim derken tam aksi bir durum ortaya çıkmış görünüyor. Tamamen hazıra alışmış bir nesille karşı karşıya kalmış görünüyoruz. El yazısı ile birkaç cümleyi düzgün yazamayan, kabataslak bir Türkiye haritası çizemeyen, şehirlerimizi haritada gösteremeyen insanlar çoktur etrafımızda. Edirne’yi Akdeniz’de, Sinop’u Doğu Anadolu’da arayanların sayısı azımsanamaz. Dünya haritası ile ilgili durumları varın siz hayal edin.
Yukarıdaki durumlar çoğaldığında karşımıza bireyselleşmiş, kendi çevresinin ve çerçevesinin dışına çıkamayan, dolayısıyla dünyada olup bitenlere karşı da duyarsız bir nesil bizi bekliyor. Şu an dünyada sürüp giden haksızlık, zulüm ve diğer olumsuzluklara karşı sesini yükseltenler; bugün pek çoklarına göre lüzumsuz bilgiler ansiklopedisinden bilgi kırıntılarına sahip bireylerdir. Papua Yeni Gine, Bermuda Şeytan Üçgeni, Ümit Burnu nerededir bilen; Kurtuluş savaşını, Kadeş antlaşmasını, Fransız devrimini, Lady Godiva’nın asil davranışını ayrıntıları ile bilip kavrayanlar bugünün olaylarını daha sağlıklı yorumlayabiliyorlar.
Dünya meselelerine en çok kafa yoranlar yukarıda ifade ettiğimiz lüzumsuz bilgiler ansiklopedisi donanımına sahip olanlardır. Ancak bu ansiklopedi kitabevi ya da kütüphanelerde bulunanlarla alakası yoktur. Hele internette arama motorlarında karşılarına çıkanlarla alakası yok söylediklerimizin. Bu, o neslin okuma ve araştırma serüveni boyunca edindikleri bilgiler bütünüdür. Yani bir ömrün hülasasıdır, diyebiliriz.
Şimdi tuşların ucunda olan bilgiler kalıcı değildir. O an ona ulaşılır, sonra unutuluverir. Zihinde ondan geriye kalan pek bir şey olmaz. Çünkü bir emek sonucu elde edilmemiş bir bilgidir. Tuşlar kadar yakın ve hızlı, bir o kadar da çabuk unutulan bir bilgidir. Üniversite sınavlarında ders başarılarının zaman içinde çok aşağılara düşmesinin bir sebebi de bu hazır bilgiye hızlı ulaşma olabilir mi? Uzmanlara bir araştırma konusu olsun.
Ezberinde bir şiir hatta şiirden bir dize ya da bir vecize olan çocuklarımız var mı? Hesap makinesi olmadan basit işlemleri yapamayan tanıdıklarınız yok mu? Analitik düşünce becerimiz nasıl gelişecek? Duyarlılıklarımız nasıl artacak ve bunca bilgi bolluğu içinde bunca bilinçsizlik nasıl izah edilecek?
Sorular, yeni bir yol bulmamıza yardımcı olur umudunu taşıyoruz. Daha çok okuma, daha çok araştırma ve öğrenilenleri hayata geçirme çabası içinde olmalıyız ki bilinç sahibi bireyeler dönüşelim. O zaman çağın sorunlarına kalıcı çözüm arayanların sayısı artacak ve belki çözüm de bulunacaktır. Bütün okumalarımızın bir kitabın anlaşılmasına zemin hazırlaması da önemlidir tabii ki.
O zaman belki buzulların erimesine, caretta carettaların neslinin korunmasına, sokak hayvanlarının durumuna üzüldüğümüz kadar savaş alanlarında paramparça olmuş bedenlere, çocukların çığlıklarına, kadınların feryatlarına karşı üzülürüz ve duyarlılığımız artar. Fok balıkları ve balinalar için kendini devasa gemilere zincirleyen Greenpeace üyeleri aylardır Gazze’de, yıllardır Doğu Türkistan’da yapılan zulüm için bir İsrail uçağına, bir Çin sarayına neden kendilerini zincirlemezler. Yoksa onlar bu ülkeler ve yandaşları tarafından fonlandıkları için mi sesleri çıkmıyor? Onlara ezberletilen/öğretilen ‘hak’ kavramının içine çocuklar ve masum insanlar girmiyor mu? Çocuklar ve masum insanlar onların algıladığı ‘çevre’ kavramının içinde değil mi? Her fırsatta barıştan söz edenler, savaş sizin topraklarınızdan uzak olduğunda neden sesiniz çıkmıyor? Yeryüzünün savaş baronları şunu bir yere not edin:
Mazlumun ahı aheste çıkar! CaferTuraç’ın ‘’Kalbim Sizin Olsun’’ şiirinden bu bölüm, duygularımızın yansıması olsun:
Kudüs’ün dokuz kapısına da astım sesimi
gözlerim bağlı
on dört yaşındayım
adımı unuttum, sustum dünyaya
Kalbim sizin olsun.
Yeni ve hayata, insana dair lüzumlu bilgiler edinmenin vakti gelsin.
EYYUP YÜKSEL
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ