Rahmeti sonsuz Rabbimiz, namaz, zekât, adalet, af ve sevgi gibi amellerimizi orta dereceli günahlarımızı bağışlama sebebi kılacak- tır. O, şöyle buyurur:
“(Allah’ın emirleri ve yasaklarına uygun) salih ameller yapanların elbette ki kötülüklerini örteceğiz ve onları, yaptıkları işlerin en güzellerini ölçü alarak ödüllendireceğiz.”284
Bağışlayıcılığı sınırsız olan Mevlâmız faiz, işkence, zina, aldatma ve iftira gibi büyük haramlardan sakınıcı davranışlarımız sebebiyle de günahlarımızı bağışlayacaktır:
“Siz yasaklandıklarınızın büyüklerinden kaçınırsanız sizin günahlarınızı örteriz ve sizi değerli bir giriş yeri olan Cennet’e sokarız.”285
Rabbimizi pek büyük bir bağışı da, müminlerin günahları bire bir yazılırken, sevaplarının en az on katı yazılacak oluşudur. Pek tabiî ki bu da çok büyük bir lütuftur:
Allahımız, Kadir Gecesi gibi Ramazan geceleri içinde yer alan ve her yıl bizi kuşatan müstesna bir gecede alınacak sevapları, bin ayda alınacak sevaplardan daha hayırlı kılarak da bize lütuflarını yağdırmaktadır. Böylece günahlarımızdan arınma ve pek çok sevap sağlama imkânları bize verilmiş olmaktadır.
Bütün bu açıklananların üstünde Rabbimiz, hakları sahiplerine ödemek gibi şartlarına uyularak yapılacak yürekten tövbeleri kabul ederek günahlarımızı affedeceğini de müjdelemektedir.
“…Gerçek şu ki Allah, [insanların] kalplerinde olanı tümüyle bilendir. O, kullarının tövbelerini kabul eder, kötülükleri bağışlar, yaptığınız her şeyi de bilir. O, inanıp salih ameller yapanların dileklerini kabul eder. [Üstelik O, Âhiret hayatında] lütfuyla onlara [hak ettiklerinden] fazlasını da verecektir. Hakîkati inkâr edenleri / kâfirleri ise [yalnızca] çetin bir azap beklemektedir.”287
Rabbimiz, -şartlarına uygun tövbe edilmese bile dilediği kişilerin- kendi varlığına ortak koşulması dışındaki bütün günahlarını bağışlayabileceğini de bildirmektedir. Bu da büyük bir kurtuluş ve- silesidir.288 Mesela Nisâ 116’da şöyle buyrulmaktadır:
Bura şu gerçeği de açıklamış olalım: Son Peygamber Hz. Muhammedin ve Onun teblîği ettiği Allah’ın Kitabı Kur’ân’ın tam olarak bilinemediği dönemler ve bölgelerde Allah’a ortak koşmaksızın îman, Cennet’e götürürücüdür. Nitekim Peygamberimiz bu gerçeği şöylece açıklamaktadır:
“Allah’a ortak koşmaksızın ölen kişi mutlaka Cennet’e girer.”289
Kur’ân’ımızın açıklamasına göre, tövbelerimizin ardından îmanımızı pekiştirerek yapacağımız güzel amellerimiz sebebiyle de günahlarımız sevaplara dönüştürülecektir:
“Ancak tövbe edip de inanan ve Salih ameller işleyenler başka. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir / iyiliklerini kötülüklerinin yerine koyar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”290
Allah’ın izni ile başta Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) olmak üzere kendilerine şefâat etme izin verilenlerin şefâati de Cehennem’e girişi engelleyecek nitelikte olacaktır. Bu konuya ileride değinilecektir.
İslâmî îmana sahip olup da açıklanan bütün bu imkânların / amellerin bütününü veya onda bir ölçüsünde olsun bir bölümünü değerlendiremeyecek mümin düşünülemez. Onlar, kısmen de olsa günahlarını eritmiş olacak, onların kuşatıcılığı ve karartıcılığını engelleyerek amel terazilerinin ağır basmasını sağlayabileceklerdir. Bir diğer anlatımla İslâmî îmanlarını koruyarak ölenler Cehennem’e girmeden Cennet’e girebileceklerdir. Kaldı ki Kur’ân yalnızca Allah’a ve Peygamberlerine îmanla da Cennet’e girileceğini bildirmektedir:
“Rabbinizin affına / bağışına ermek ve Allah’a ve Peygamber- lerine îman edenler için hazırlanmış olup genişliği gökle yer genişliği gibi olan Cennet’e girmek için yarışın. İşte bu bağışlanma ve Cennet’e girme, Allah’ın lütfudur. Onu dileyene / layık gördüğüne verir. Gerçekten de Allah büyük lütuf sahibidir.”291
Allah’a ve Resûlü Hz. Muhammed’e îmanın üstelik Cennet’in yüksek derecelerine erdirebileceğini Peygamberimiz de açıklamaktadır:
“… Canım kudret ve tasarrufu altında bulunan Allah’a yemin ederim ki, (sizlere açıkladığım yüksek dereceli Cennet sahipleri) Allah’a îman eden ve peygamberlere inanan mü’min kişilerdir.”292
Sonuç: İmanlı ölüm Cennet’e, Kâfir olarak ölüm Cehenem’e götürür.(Â.İmrân 91)
Tek tek değerlendirilen bazı âyetlere göre Salih amelli müminlerin tartıya girmeden doğrudan Cennet’e girecekleri gibi Kâfirlerin de tartıya girmeden doğrudan Cehennem’e girecekleri ileri sürülebilir. Muhtemelen bu gibiler de olacaktır. Ancak Müminûn sûresinin 101. âyeti ve devamı, Allah’ın âyetlerini yalanlayanların da tartıya gireceklerini göstermektedir. İlgili âyetlerin bütününden hareketle söylenebilecek olan, istisnalar bir tarafa herkesin amelleriyle tartıya gireceğidir.293
Temelde olumlu veya olumsuz yönde tartı sonuçlarını belirleyecek olan îman ve küfür olacağı için tartısı önem kazanacaklar daha çok İslâm’la Kâfirlik arasında gidip gelenler olacaktır. Onların inançları-amelleri, mağdur ettikleri hak sahiplerine ödemeler yapıldıktan sonra tartıya alınacaktır.294 Peygamberimizin açıklamasına göre Kelime-i Şehâdet’in bulunduğu kefe ağır basacağı için îman- larını koruyabilmiş olanların sevapları ağır gelecek, böylece onlar kurtuluşa erecek, Cennet’e gönderilecektir. Peygamberimiz şöyle buyurur:
İslâmî ölçülere uygun îmanlarını koruyamadıkları için tartıları hafif gelecekler de azaba uğratılacaklardır:
“O Gün adalet terazileri mutlaka kurtulacaktır. İslâm’a uygun inançları ve işleri ağır basanlar kurtulacaktır. Tartıya vurulacak (inançları ve amelleri yetersiz olup) hafif gelecekler ise âyetlerimize karşı zalimce tavır koymaları sebebiyle kendilerini zarara uğratmış olacaklardır.”296
İslâm Dîni’nin îman ve yaşam kurallarına tam anlamıyla inanmadıkça ve az da olsa îmanı koruyucu amel yapmadıkça kişi Şirk’ten; kişileri, kurumları, ilkeleri ve sistemleri Allah’a ortak koş- maktan korunamaz. Çünkü kişiler, inandıkları gibi yaşayamazlarsa yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar. Kendisine Şirk koşmaktan korunanları ise Allah, azabına uğratmadan Cehennem’den koruyacaktır:
Bu âyetlerdeki kurtarma, Cehennem’e düşmeden olacaktır. Çünkü âyette kullanılan “Ellezinet-Tekav” formu Kur’ân’da doğrudan Cennet’e gitmeye işaret etmektedir.298
Allah’ın Cehennem’den korumasına, doğrudan Cennet’e girecek babalarını, yalnızca îmanlarıyla tâkib edebilmiş soyların babalarına İlhak edileceğini beyan eden âyetler de işaret etmektedir:
Peygamberimizin bu âyetlere yaptığı açıklamaya göre soyların babalarına ilhakı, Cennet’te alt derecelerden babaların bulunduğu üst derecelere çıkarma şeklinde olabilecektir.300 Çünkü Kur’ân, “Rahman olan Allah’ın kendileri için şefâat izni verdiği ve kendileri için aracılık yapılmasına razı olduğu kullara” şefâat edileceğine yani aracılık yapılabileceğine işaret buyurmaktadır.301
Peygamberimiz de kendisine şefâat izni verileceğini müjdelemektedir. Sunacağımız hadiste görüleceği üzere o, ümmetinden bazı kişilere şefâat hakkı verileceğini de duyurmaktadır:
“Cennet’e girmelerini sağlamak için Ümmetimden bazıları çok sayıda kişiye şefâat eder. Bazıları bir kabileye, bazıları akrabalarına, bazıları da bir kişiye şefâat eder.”302
Doğruları en iyi bilen Allah’tır.303
İlgili âyetler, tartıların ağır veya hafif geleceğini bildiriyor, kefelerin denk gelebileceğinden söz etmiyorsa da sunulacak hadisten hareketle îman ve amel yönünden denkliğin oluşabileceğini kabulü- müze bir engel de yoktur.304 Peygamberimiz tartıları eşit geleceklerin Allah’ın lütfuyla Cennet’e gireceklerini şöylece açıklamaktadır:
– Allah sorgularını bitirince onlara şöyle buyuracaktır:
Sizler kendilerini Cehennem’den koruyan ama Cennet’e girdiremeyen bir topluluksunuz. Sizler benim azatlılarım / Cennet’e girmelerini onayladıklarımsınız. Artık dilediğiniz gibi Cennet nimet- lerinden yararlanınız.305
Ebû Mûsa el-Eş’arî (r.) anlatıyor:
“Aşîretimden bir toplulukla Allah’ın Resûlü’ne (s.) geldim.
Görüşmemiz sırasında şöyle buyurdu:
Sevinin ve sizin dışınızdaki insanlara da müjdeleyin ki; yürek- ten doğrulayarak Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet eden kişi Cennet’e girer.
Müjdeleme görevini alınca Hz. Peygamberin huzurundan ayrıldık ve görüştüğümüz mü’minlere müjde vermeye başladık.
Karşılaştığımız Hz. Ömer (müjdelediğimizi öğrenince) bizi Allah’ın Resûlü’nün huzuruna döndürdü (ve bizim yanımızda) Allah’ın Resûlü’ne şöylece mâruzatta bulundu:
– Ya Resûlellah! Müjde verilmeye devam edilirse insanlar (Allah’ın lütfuna) dayanıp-güvenirler (de ibâdetlere ve güzel amellere rağbet etmezler.)
Allah’ın Resûlü (Hz. Ömer’in görüşünü ne doğruladı, ne de red etti, sadece) sükût etti.”306
“Lâilâhe İllallah” diyerek Allah’tan başka ilâh olmadığına şa- hitlik eden kişilerin Cennet’e gireceğini açıklayan Peygamberimiz, bu açıklamasını Peygamberliğine îman edenlere müjdelemiştir. Aksi takdirde O, kendi Peygamberliğinin gereksizliğini ilan etmiş olurdu. İslâm’a îmanın namaz ve şartları gerçekleştiğinde zekât gibi görevleri yapmadan korunamayabileceği de bir hakikattir.
Hz. Huzeyfe (r.) anlatıyor:
“Allah’ın Resûlü’ne geldim. Amcası Abbas sağında (kızı) Fatıma solunda oturuyordu.
Kızı Fatıma’ya ard arda) üç defa şöylece uyarıda bulundu:
-Ya Fatıma! Allah’ın rızasına ermek için hayırlı ameller Kıyamet Günü’nde ben seni Allah’ın azabından kurtaramam. Allah’ın Resûlü sonra da amcası Abbas’a yöneldi. Onu da üç defa şöylece ikaz buyurdu:
Ebu Huzeyfe anlatımını şöyle sürdürüyor: Allah’ın Resûlü daha sonra bana döndü de:
-Yaklaş ya Huzeyfe! buyurdu. Ben de yaklaştım. Biraz daha yaklaş, Ben de iyice yaklaştım, şu gerçeği açıkladı:
(Ebu Huzeyfe diyor ki; bu müjdeyi alır almaz) sordum:
– Ya Resûlellah!” bu gerçeği gizleyeyim mi, yoksa açıklayayım
mı?
Ebû Zer (r.) rivayet ediyor:
Allah’ın Resûlü’ne (s.a) geldim. Üzerinde beyaz bir elbise vardı ve uyuyordu. (Gittim ikinci defa) gelişimde uyanmıştı. Bana şöyle buyurdu:
– Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı? (Ya Resulallah?)
– Zina etse de hırsızlık yapsa da mı?
– Zina etse hırsızlık yapsa da mı Ya Resûlallah?
– Evet zina etse de, hırsızlık yapsa da (Allah onu Cennet’e koyar.) Ebu Zer istemese ve içine sindirmese de.
Ebu Zer, bu hadisi rivayet ettiği zaman: “Ebu Zer istemese ve içine sindiremese de” derdi.308
Bu hadîsler ve de benzerleri başta “Allah’ın varlığı ve birliğine îman ve o’na hiçbir ortak koşmamak” inancı olmak üzere İslâm Dîni’nin inanç esaslarına îman eden ve bu îmanlarını -günahları ile iç içe de olsa-sürdürdükleri salih amelleri ile ölünceye kadar koruyabilen mü’minlerin, korudukları îmanları sebebiyle Cehennem azabına uğramayacaklarını ve mutlaka Cennet’e gireceklerini müj- delemektedir.
(DEVAM EDECEK)
MİRATHABER.COM
DİP NOTLAR
284-Ankebût 7
285-Nisa 31
286-En’âm 160
287-Şûra 25-26 288
288-Nisa 48, 116.
289-Müslim, îman 151; Müsned, 3 / 145; et-Tac, 1 /
290-Furkan
291-Hadîd, Ayrıca bak. Hadîd 20.
292-Buharî Rikak
293-Kehf 105; Müminuûn 101; Hakka 20-22.
294-Kur’ân’ın müeaddit açıklamalarına göre insanların haklarına tecavüz dahil günahlardan tövbe edilebilmesi için günahların bırakılarak islah-ı nefs edilmesi ve haklar tazmin edilerek veya helâllik alınarak Salih ameller yapılması Çünkü günahlardan ve haklardan arındırıcı tövbe ancak böylece yapılmış olur. (Bakara 160, Âl-i İmran 89, Furkan 70-71) Bunlar yapılmazsa Peygamberimizin açıklamasına göre Kıyamet Günü kişilerin sevaplarından alınarak hak sahiplerine ödemeler yapılır.
295-(Tirmizi Îman 17; İbn Mâce Zühd 35)
296-Â’raf 8-9. Tartıları hafif gelecek kâfirlerin ve münafıkların güzel amelleri olacaktır. Ama îman yoksunluğu bütün amelleri boşa çıkaracağı için bu ameller Amel Terazisi’ne konulmayacaktır.
297-Zümer 60-61. Nebe’ sûresinin âyeti bu kurtarmanın Cehennem’e düşmeden olabileceğine işaret etmektedir.
298-Âl-i İmran 15, 198; Yusuf 100; Zümer 299 Tûr 19-21
300-Zevaid 7 / 114.
301-Taha Peygamberimiz dahil, Allah’ın izni olmadan hiç kimsenin şefâat etme hakkı yoktur. (Bak. Bakara 48, 123, 254)
302Tirmizî, Sıfatül-Kıyame
303-Cehennemden çıkışa işaret eden âyetler için “Cehennem ve Azabı” bölümünün sonuna bakınız.
304-Tartıları denk geleceklerle Ashâbül-A’raf arasında bir ilgi
305-İ. Kesir Â’raf 47-48.
306 Müsned 4 / 402, 411
307-Mecmeüz-Zevâid1 / 49. Benzeri rivayetler için bak. Buharî Vesâya 9; Nesâî Vesâya 6.
308-Mişkâtül-Mesâbîh Hn. 26; Buharî Libas 24; Müslim Îman 154.