Cumhurbaşkanımızın konuşmaları dahil bir çok yazar çizerimiz ve dış politika yazarımız yalnızca Netanyahu’ya odaklanıyor. Oysaki Gazze’deki soykırımın sorumlusu sadece Netanyahu değil, aynı zamanda İsrailli seçmenler yani İsrail toplumudur.
ABD’li Foreign Policy dergisinde, İsrailli araştırmacı Mairav Zonszein’ın kaleme aldığı bir yazıda, İsrail halkının temelde Gazze’deki savaşa karşı olmadığına ve bilakis onay verdiğine dikkat çekilmektedir.
Yazıda, ülkedeki Netanyahu karşıtı eylemlerin esasında savaşa karşı olmadığına, başbakanın yolsuzluktan yargılanması ve savaşı yönetiş biçimine dair olduğunun altı çiziliyor.
Filistin söz konusu olduğunda, birçok İsraillinin geniş ölçüde Netanyahu ile aynı fikirlere sahip olduğu artık biliniyor. Çünkü on binlerin katıldığı mitingler, Netanyahu’ya değil de savaşa karşı yapılsaydı, ateşkes çoktan sağlanmış, esirler özgürleştirilmiş ve binlerce Filistinli de şehit edilmemiş olurdu.
İslam ve dolayısıyla Hamas açısından önemli olan savaşı destekleyen İsrailli sivil erkeklerin ve kadınların da asker olarak görülebileceğidir. Daha açık bir anlatımla çocukların korunması için azami gayret gösterilir ama savaşı oylarıyla destekleyen Yahudilerin tümü hedef alınabilir.
İslam’ın savaş ahlakı vardır; Aziz Peygamberimizin savaşa ilişkin talimatlarında kadınların, çocukların, din adamlarının ve sivillerin öldürülmesi yasaklanmıştır. Ama öldürülmeleri yasaklananlar doğrudan ve dolaylı olarak savaşa katılmayanlardır.
Zamanımızda savaşı yürüten yönetimleri seçen ve onları oylarıyla, mitingleriyle ve sosyal medya yayınlarıyla destekleyen kişiler savaşa bizzat katılıyor demektir. Dolayısıyla onlar savaşa karşı olanlar gibi görülemezler.
Yukarıda değinilen durum İsrail’e gidip savaşa katılan Türk vatandaşı Yahudileri de içine alır. Yapılan katliama bile bile katılıp savaşa katkı verenler diğer Musevi vatandaşlarımız gibi görülemezler. Onlar da İsrail askerleri gibi savaşçıdır.
Türk hükümeti, – ticaret malları dolaylı olarak gidiyorsa da – ticari malların İsrail’e doğrudan gidişini engelliyoruz, diyor. Malların İsrail’e doğrudan gidişi engellenirken giden savaşçıların görmezlikten gelinmesi, mazur görülebilir bir politika değildir. En hafif ifadesiyle katliama sessiz kalınmasıdır.
Hükümeti göreve davet ediyoruz.
Son olarak değineceğimiz husus da şudur: Savaşı destekleyen İsrail toplumu, İsrail oğullarının kâfirleri olan Yahudilerdir. Kur’ân’ın bize düşman olarak gösterdiği de bu kâfir Yahudilerdir:
“İnsanlar içerisinde Müslümanlara düşmanlıkta en şiddetli olanların, öncelikle Yahudiler ve onların ardından, putperest müşrikler olduğunu göreceksin.
İnsanlar arasında Müslümanlara sevgi ve şefkat bakımından en yakın olanların ise, “Biz Hristiyan’ız!” diyen ve Allah’ın varlığına, birliğine, gönderdiği bütün kitaplarına ve elçilerine içtenlikle iman eden gerçek muvahhitler olduğunu göreceksin.
Çünkü onların içinde, ilim ve ibadetle meşgul olan dürüst din âlimleri ve kendilerini Allah’a adamış zahitler vardır ve onlar, kendilerine tebliğ edilen Kur’an karşısında asla kibre kapılmazlar. “ (Maide 82)
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-