ZEKÂT MALI KORUYUCU VE ARTIRICIDIR
Zekât bir toplumda yardım edebileceklerle yardım alacaklar arasında kaynaşmayı sağlayacağı için sosyal sınıfların oluşmasına engel olur. Bir diğer anlatımla ve Peygamberimizin diliyle ifade edersek; mallarımızı koruma altına almış oluruz. –Salât ve Selâm üzerine olsun- O şöyle buyurur:
“Zekâtla mallarınızı koruma altına alınız.”
Rabbimizin toplumun sosyal yardıma muhtaç kesimleri için Hak olarak belirlediği zekât, hak sahiplerine ulaşırsa sosyal yardım bekleyen insanların nefreti değil saygısı kazanılır? Sevgi ufukları açılır. Onlar Yaradan’ın belirlediği Hakkı alıyoruz rahatlığı içinde davranırlar ve isyana hakları olmadığını, servet düşmanlığına mahal bulunmadığını idrak ederler.
Devrimizde ferdi mülkiyet düşmanlığının artmasında, haset duygularının gelişmesinde ve sınıflaşmaların teşekkülünde zengin müminlerin fakirlere, âcizlere, işsizlere hakları olan zekâtları vermemelerinin, böylece cemiyeti fiilen iki kampa ayırmalarının büyük rolü olmuştur, olmaktadır ve olacaktır. Bu netice kaçınılmazdır. Bakınız Peygamberimiz bizleri nasıl uyarıyorlar:
“ Zekât ve nafaka gibi dinî nitelikli malî vazifeleri yapmamak olan Şuhh’tan aman sakının. Zira dînî nitelikli malî vazifelerden kaçınma, sizden önceki toplulukları helak etmiş, onları birbirlerinin kanını akıtmaya, haram olan can ve mal dokunulmazlığını helâl görmeye sevk etmiştir.”
Benim yaşımda olanlar ülkemizde servet düşmanlığının nasıl boyutlandığını, servetleriyle mağrur olan insanların tebdil-i kıyafetle dolaşmak gereksinimini duyduklarını gördük ve bildik. Eğer müstahak olursak Allah u Zülcelal’in kullanacağı ceza kamçıları her zaman olur ve olacaktır. Ama biz zekâtlarımızı verirsek hem dünyamızı güvenli ve mutlu hem de âhiretimizi mesut etmiş oluruz.
Zekâtı Olmayanın Kabul Edilir Namazı da Yoktur
Sevgili Okuyucum! Burada önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Sık sık değiniyoruz:
“Namaz, olmazsa olmaz ibadettir. Namaz yoksa İslâm’ı bir bütün halinde yaşama enerjisi ve vicdanî zevkini sağlayamazsınız.”
Aziz Peygamberimiz bizi uyarmakta ve “Zekâtı olmayanın kabul olunur, namazı da yoktur,” buyurmaktadır.
Bu hadisi çok uzun dönemler anlayamadığımı itiraf etmeliyim. Rabbim ufkumuzu açınca idrak edebildim. Zekât Rabbimizin belirlediği haktır. Biz bu hakkı vermediğimiz zaman helâl olan malımıza haram katmış oluruz. Sevgili Peygamberimiz “Haramla beslenen kişinin duası ve diğer ibadetleri kabul edilmez.”buyurmakla değindiğimiz gerçeği açıklamış olmaktadır.
Zekât Verilecek Mallar ve Oranları
Bazı önemli hususiyetlerini açıklamaya çalıştığımız zekât ziraî mahsuller, hayvanlar, madenler, ticaret malları, hisse senetleri, altın ve gümüşler, fabrika ve apartman gelirleri üzerinden değişik yüzdelerle verilir. Mesela sermaye kazanç ikilisinden kırkta bir, kira gelirlerden yirmide bir, toprak ürünlerinden onda bir ve madenlerden beşte bir nispetlerinde verilir.
Dinimizde zekâtın büyük ölçüde artışa konu her bir cins maldan ve değişik yüzdelerle verilmesi her türlü malda fakirlerin ve âcizlerin de hakları olduğunu göstermektedir.
Zenginin kullandığı her mal da fakirin de hakkı vardır. Buna göre gömlek üretiyorsak gömlek; ayakkabı üretiyorsak ayakkabı; tarım ürünleri üretiyorsak üretimlerimizden veririz. Özetlersek hangi bir malı üretiyorsak, zekâtımızı o maldan veririz. Konuyu biraz daha açalım:
Bazı kardeşlerimiz örneğin şöyle diyorlar:
Mesela ellimizde yüzlerce elbise var, binlerce ilmi-dîni kitap var, pek çok litre zeytinyağı var ama verilecek para yok. Bu sebeple zekât veremiyoruz.
Paranın olmasına gerek yok. Bu durumda elbise, kitap ve zeytinyağı olarak zekât verilir. Zaten asıl olan üretilen maldan zekâtın verilmesidir. İslam âlimleri fakirler lehine kolaylık olsun diye zekâtın parasal karşılıklarla da verilebileceği içtihadında bulunmuşlardır.
Devam Edecek
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi