Dünya, görünmeyen bir savaşın ortasında, insanlığın kaderini belirleyen karanlık bir planın etkisi altında kaybolmuş durumda. Gazze’deki insani kriz, sadece bir bölgedeki çatışmanın ötesinde, insanların nasıl manipüle edildiğini ve kontrol altında tutulmaya çalışıldığını gözler önüne seriyor. Bu makalede, Filistin-İsrail savaşı bağlamında insanlığa yönelik tehditlerin kökenleri, etkileri ve sonuçları derinlemesine incelenecek; korku ve endişe yaratan kaosun arkasındaki şeytani kontrol planları incelenecektir.
Küresel elitler, insanlığın geleceğini şekillendiren güç odakları olarak, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek savaşlar, ekonomik krizler ve insani felaketler aracılığıyla kaos yaratmakta ve bu durumu kontrol planlarını uygulamak için bir fırsat olarak kullanmaktadır. Gazze’deki çatışmalar, bu karanlık stratejilerin bir parçası olarak, insanları korku içinde tutmakta ve toplumsal bilinçaltını manipüle etmektedir.
İngiltere başta olmak üzere büyük güçler, tarih boyunca birçok soykırımda suç ortaklığı yapmış ve bu karanlık geçmiş, günümüzde de devam eden insan hakları ihlalleriyle sürmektedir. Gazze’nin durumu, bu tarihsel suçların ağır bir yansımasıdır. Elitler, uluslararası ilişkilerdeki çıkarları doğrultusunda insan hakları ihlallerine göz yummakta ve bu durumu halklarından gizlemektedir. Medyanın geçmişle ilgili gerçekleri söylememesi ve halkın bilgisizliği, bu durumu daha da karmaşık hale getirirken, tarihsel cehalet, emperyal hükümet politikalarını sorgulama yeteneğini zayıflatmakta ve elitlerin çıkarlarına hizmet eden bir ortam yaratmaktadır.
Küresel elitler, Filistin-İsrail çatışmasında askeri ve siyasi destek sağlarken, bu durumun daha derin bir stratejik planın parçası olduğunu gösteriyor. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarının ardından, İngiltere’nin tutumu, bu elitlerin gerçek niyetlerini açığa çıkarıyor.
Silah ve Ekipman Tedariki: İngiltere, 2008’den bu yana İsrail’e sağladığı 574 milyon sterlin (727 milyon dolar) değerindeki askeri teçhizat ve silahlarla savaş endüstrisinin karanlık yüzünü gözler önüne seriyor. Bu durum, yalnızca bir ticaret değil, aynı zamanda insanlığın geleceği üzerinde oynanan bir kumar niteliğinde. Elitler, bu silahlarla insanları öldürmekte ve kaos yaratmaktadır.
Askeri Personel ve Görevler: Doğu Akdeniz’e gönderilen Kraliyet Donanması destek gemileri ve askerler, elitlerin bölgedeki çıkarlarını koruma çabasının bir parçası olarak, güvenliği sağlamakla kalmayıp aynı zamanda bölgedeki güç dengesini değiştirmeyi de amaçlıyor. Bu askeri varlıklar, elitlerin insanları kontrol altında tutma hedefinin bir aracı haline geliyor.
İstihbarat Desteği: İngiltere’nin sağladığı istihbarat desteği, askeri operasyonların ötesinde, halkın bilinçaltını manipüle eden bir araçtır. Elitler, bu bilgileri kullanarak insanları korku içinde tutmayı ve kendi çıkarlarına hizmet eden bir toplum oluşturmayı hedefliyor.
Küresel elitlerin siyasi destekleri, aslında bir yanılsamadan ibarettir. İki devletli çözüm gibi kavramlar, halkı oyalamak ve gerçek niyetlerini gizlemek için kullanılan araçlardır.
İki Devletli Çözüm: Elitler, bu çözümü destekleyerek çatışmayı sürdürmeyi ve kendi çıkarlarını korumayı amaçlıyor; Dışişleri Bakanı’nın açıklamaları ise halkı kandırmaya yönelik adımlardır. Bu tür çözümler, aslında elitlerin çıkarlarına hizmet eden birer aldatmacadan başka bir şey değildir.
Uluslararası Hukuk ve İnsani Yardım: Elitler, uluslararası hukuka uyulması gerektiğini savunurken aslında kendi çıkarlarını korumak için bir kalkan oluşturuyorlar; Gazze’deki derinleşen insani kriz karşısında yapılan yardımlar ise yalnızca birer gösterişten ibaret olup, elitlerin insanları kontrol altında tutma çabalarının bir parçasını oluşturuyor.
Kritik Açıklamalar ve Diplomatik Ziyaretler: Elitlerin yaptığı açıklamalar ve diplomatik ziyaretler, genellikle halkta bir güven ortamı yaratma amacı taşırken, aslında elitlerin çıkarlarını koruma çabasının birer manipülasyon aracı olduğunu gösterir.
Hesap Verebilirlik Sorunu: Cezasızlık ve Sorumluluk
Küresel elitlerin insanlığa yönelik tehditleri, hesap verebilirlik sorununu da beraberinde getiriyor. Birleşik Krallık hükümetleri, denizaşırı ülkelerdeki soykırımlarda sürekli olarak suç ortağı olabilmekte, bu durum uluslararası hukuk ve insan hakları açısından ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Hükümet bakanlarının bu suç ortaklıklarından sorumlu tutulmamaları, cezasızlık olgusunu pekiştirerek mevcut bakanlar için caydırıcılığı ortadan kaldırmakta ve uluslararası toplumun, Birleşik Krallık hükümetlerini insanlık suçlarından mutlaka sorumlu tutma gerekliliğini artırmaktadır. Bu cezasızlık ortamı, insanlığın geleceği için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Küresel Elitlerin Ortadoğu’daki Stratejileri ve Büyük Sıfırlama İle İlişki…
Küresel elitlerin Ortadoğu’daki eylemleri, BÜYÜK SIFIRLAMA planının bir parçası olarak, bölgedeki güç dinamiklerini değiştirmekle kalmayıp, dünya genelinde ekonomiyi ve toplumsal yapıyı yeniden şekillendirmeyi hedefliyor. Stratejik konumu ve zengin kaynaklarıyla Ortadoğu, bu elitlerin hedefinde yer alıyor; Gazze’deki insani kriz, insanların nasıl manipüle edildiğinin bir örneği. Elitler, savaşlar ve ekonomik krizler aracılığıyla kaos yaratarak, halkın dikkatini dağıtmakta ve kendi çıkarları doğrultusunda fırsatlar elde etmektedir.
Bu durum, yalnızca bölgedeki insanları değil, tüm dünyayı etkileyen bir kontrol mekanizması haline geliyor. Küresel elitlerin insanlığın geleceğine yönelik tehditleri, sadece Filistin-İsrail çatışmasıyla sınırlı değil; bu, tüm insanlığın onurunu zedeleyen bir gerçekliktir. Eğer bu duruma karşı durmazsak, daha büyük bir kaos ve kontrol planının kurbanı olacağız. Bu nedenle, bu karanlık planlara karşı uyanık olmalı ve insanlığın onurunu korumak için mücadele etmeliyiz.
SADİ ÖZGÜL
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-