Hz. Yûsuf kıssası, her bir ayetiyle insana farklı bir bakış açısı kazandıran ve bizi hayatın içindeki hikmetlere davet eden bir hayat hikâyesi. Onun kıssası, sadece bir peygamberin değil, âdeta insanoğlunun yolculuğunu anlatıyor. Hırsızlık suçlamasına maruz kalan Yûsuf’un kardeşleri, suçsuzluklarını kanıtlama çabası içinde adaletin ve dürüstlüğün önemini bir kez daha hatırlatıyor bizlere. Bu kıssa ile ilgili yazılarımızda bu kıssanın bir noktasına değinirken aslında hepimizin içinde yankılanan bir daveti duyuyoruz: Kendi yolculuğumuzda Hz. Yûsuf gibi sabırlı, güçlü ve erdemli olabilmek. Bu yazıda Yûsuf 12/73.-75. ayetleri incelerken Hz. Yûsuf’un yaşadıklarını ve onun üzerinden bize sunulan dersleri birlikte keşfedelim.
Hırsızlık suçlamasıyla karşı karşıya kalan Hz. Yûsuf’un kardeşleri, böyle bir suça karışmadıklarından emin oldukları için şaşkınlıklarını yemin ederek dile getirdiler: “Dediler: Allah’a yemin ederiz ki bizim bu toprakta bozgunculuk yapmak için gelmediğimizi bilmişsinizdir. Ve bizler hırsızlar değiliz.” (Yûsuf 12/73). Hz. Yûsuf’un kardeşleri, önceki gelişlerinden herhangi bir asayiş sorununa yol açmamışlardı. Hem haklarındaki hırsızlık iddiasını reddettiler hem de bu konuda Mısır yönetiminin bilgisini şahit tuttular. Onların “bozgunculuk yapmak için” gelmediklerini söylemeleriyle kastettikleri şey, hırsızlık için gelmedikleridir. Bu vesileyle hırsızlık da dâhil diğer fesat unsurlarından da kendilerinin uzak olduğunu ifade etmiş olmaktadırlar.
Melikin su kabını çalmadıklarını söylemeleri karşısında Hz. Yûsuf’un kardeşlerine ülkelerindeki hırsızlık suçunun cezası soruldu: “Dediler: Eğer yalancılarsanız onun cezası nedir?” (Yûsuf 12/74). Hz. Yûsuf’un adamları “yalancılarsanız” derken “onun cezası” şeklindeki sözleriyle hırsıza verilen cezayı da hırsızlığa verilen cezayı da sormuş olabilirler. Bu soru, aralarından suçlu biri çıkarsa Mısır yasalarına göre değil, kendi ülkelerinin kanunlarına hatta özelde belki de Hz. Ya’kūb’un şeriatına göre cezalandırılacağına işarettir.
Hz. Yûsuf’un kardeşleri, “hırsızın” değil “yükünde çalıntı mal bulunanın” ülkelerinde alacağı cezadan şöyle söz etmektedir: “Onlar da ‘Onun cezası, kimin yükünde bulunursa cezası da odur. Biz zalimleri böyle cezalandırırız.’ dediler.” (Yûsuf 12/75). Hz. Yûsuf’un kardeşleri, her ne kadar “yükünde çalıntı mal bulunanın” ülkelerinde alacağı cezadan söz etmişlerse de kastettikleri hırsızlığın cezasıdır. Yoksa bir kimse sırf yükünde çalıntı mal olduğu için cezalandırılmaz. Onların “zalimleri” diyerek hırsızları nasıl cezalandırdıklarından söz etmeleri, kendilerinde suç unsuru bulunmadığından emin oldukları içindir. Hz. Ya‘kūb’un şeriatına göre hırsızın “cezası” köleleştirilmesidir, denilmiştir. Bunun bir yıl süren bir kölelik olduğu da söylenmiştir. Son şeriatta ise hırsızın cezası elinin kesilmesidir (el-Mâide 5/38).
Hz. Yûsuf kıssasında kardeşlerin hırsızlık suçlaması karşısında kendilerini savunmaları, adalet arayışında ve suçsuzluk iddialarında bir kararlılık sergiliyor. Kardeşlerin suçlamalar karşısındaki duruşları, insanın kendine güvenini ve haklılığını koruma çabasını gözler önüne seriyor. Onlar, önceki gelişlerinde bir olumsuzluğa sebep olmadıklarını hatırlatarak dürüstlüklerine vurgu yaparken, hırsızlık ithamı karşısında kendilerini savunuyorlar. Yûsuf kıssası, adaletin ve dürüstlüğün toplum düzeni için ne kadar önemli olduğunu hatırlatırken, masumiyetimizi korumanın ve savunmanın değerini de bize gösteriyor.
MURAT KAYACAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-