İstanbul’un Ambarlı-Mardaş Limanı’nda toplanan vicdan sahibi bir grup, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına tepki gösteren bir eylem için bir araya geldi. İsrail merkezli lojistik şirketi ZIM’in limandaki faaliyetlerini protesto eden bu topluluğa, limanın güvenlik görevlileri tarafından sert bir müdahalede bulunuldu. Müdahale sırasında havaya ateş açılması, protestocuların ve olayın tanıklarının büyük tepkisine neden oldu. İnsanların zihninde “Burası İstanbul mu yoksa Hayfa Limanı mı?” sorusu oluştu. Gazze’de yaşanan zulme karşı duyarsız kalamayan insanların dayanışma ve direniş için çıktığı bu yolda, protestolarına karşı bu şekilde karşılık görmeleri hayal kırıklığı yarattı.
Ambarlı Limanı’nda bulunan İsrailli ZIM şirketi, dünya genelinde birçok ülkede lojistik ve deniz taşımacılığı faaliyetleri sürdürüyor. Ancak İsrail’in Gazze’ye uyguladığı şiddet ve abluka nedeniyle ZIM, birçok kesim tarafından tepkiyle karşılanıyor. ZIM’in Türkiye’de faaliyet göstermesi, İsrail ile ticari ilişkilerin devam ettiğinin bir göstergesi olarak görülüyor. Bu sebeple, özellikle Müslüman toplumlarda, Gazze halkının yaşadığı zulüm karşısında ZIM gibi firmalarla ticaret yapılmasına karşı büyük bir duyarlılık ve tepki var. Ambarlı Limanı’ndaki protestoya katılan kalabalık da bu duyarlılıkla bir araya geldi. Ancak tepki gösteren bu insanların barışçıl protestosuna karşı ateş açılması, olayın geldiği noktayı gözler önüne seriyor.
Protestocuların limana gelmesi üzerine, güvenlik güçlerinin sert müdahalesi büyük bir şaşkınlık yarattı. Kendi halkının vicdanına kulak veren protestocuların üzerine, havaya ateş açacak kadar ileri giden bir tutum sergilenmesi, “orantısız güç kullanımı” tartışmalarını da beraberinde getirdi. Güvenlik görevlilerinin, protesto eden kalabalığın dağılması için bu derece sert bir müdahale yapması birçok insan tarafından kabul edilemez bulundu. ZIM’in tır ve konteynerlerine ulaşımı engellemeyi amaçlayan eylemciler, güvenlik görevlileri tarafından önce fiziksel olarak uzaklaştırılmaya çalışıldı, ardından havaya ateş açılmasıyla bir korkutma girişiminde bulunuldu. Bu olay, protestocuların yanı sıra olayı izleyen vatandaşların da tepkisini çekti.
Gazze’de yaşanan dram, tüm dünyanın gözleri önünde devam ederken, duyarlı insanlar bu zulme sessiz kalmamak için bir araya geliyor. İstanbul’da vicdan sahibi bir topluluğun İsrailli bir şirkete karşı gösterdiği bu protestonun güvenlik görevlilerince sert bir müdahaleye uğraması, insanları derinden yaraladı. Vicdanlarına ses veren, hak ve adalet arayan bu insanlar, Gazze’deki zulme sessiz kalmamak için oradaydı. Ancak karşılaştıkları müdahale, insan onuruna uygun olmayan bir tavır olarak görüldü. Bu durumu yaşayan, Gazze halkıyla dayanışmak isteyen protestoculara yapılan bu uygulama, ne hukuka ne de insan haklarına uygun bulunmadı. Müslüman bir toplumun fertleri olarak, zulme ve haksızlığa karşı tepki göstermenin bir hak olduğu unutulmamalıdır.
Gazze’de yaşanan trajediyi duyup da sessiz kalmak, vicdan sahibi birçok insan için mümkün değil. Zulme sessiz kalmamak adına orada toplanan insanlar, aslında tüm dünyaya onurlu bir duruş sergilemek istiyordu. Ambarlı Limanı’ndaki güvenlik görevlilerinin bu onurlu duruşa karşı gösterdiği tavır ise birçok kişiyi derinden yaraladı. Halkımız, Gazze’de acı çeken masum insanlarla dayanışma göstermek için bir araya geldi. Ancak bu dayanışmayı baltalamaya yönelik her türlü müdahale, sadece vicdanları kanatır. Bu protestoya yapılan müdahalenin ivedilikle araştırılması, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması elzemdir.
Bu nasıl bir akıl tutulması, anlamak gerçekten güç. Orada yalnızca barışçıl bir şekilde protesto eden insanlar varken, eline silah alıp insanları korkutmaya çalışan bir güvenlik görevlisi görüyoruz. Oysaki vicdan sahibi bu insanlar, Gazze’de süregelen zulme karşı bir ses olabilmek adına toplanmış. Protestocuların amacı şiddet değil, sadece seslerini duyurmak. Ne var ki, ellerinde yalnızca vicdanlarıyla bu haklı seslenişi yapan insanlara karşı, ne yazık ki şiddet dilini seçmiş bir zihniyetle karşılaşıyoruz.
Bu olay, İsrail’in Filistin’deki uygulamalarını hatırlatıyor. İsrail askerlerinin Filistinlilere uyguladığı baskı ve şiddet, bir güvenlik görevlisinin silahını kullanarak insanların vicdanını susturmaya çalışmasından çok mu farklı? Her ikisinde de aynı kibir, aynı tahammülsüzlük var: Gücünü insandan değil silahtan almak. Güvenliği sağlamak adına değil, insanları korkutmak adına silaha sarılmak. Farklı seslere tahammül edememek ve zulme karşı susmayanları tehdit etmek, İsrail’in işgal politikalarını meşrulaştıran bir anlayışı andırıyor.
Oysa bu topraklar, zulme karşı duranların vicdanıyla var olmuştur. Bu insanlara reva görülen muamele, yalnızca haksız değil, aynı zamanda onur kırıcıdır. Gazze halkına destek için orada bulunan bu insanları susturmaya çalışmak, zulme göz yummak ve insan onurunu ayaklar altına almak demektir. Bu olayın üzerine gidilmeli ve bu tür müdahalelerin tekrar yaşanmaması için adımlar atılmalıdır…
MİRATHABER.COM