Bu Acı Hepimizin: Filistin’in Çığlığını Duyan Var mı?
7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de insanlık tarihine kara bir leke olarak kazınan bir trajedi yaşanıyor. İsrail’in saldırılarında 50 bin insan hayatını kaybetti, bunların yarısı çocuk. Bu, vicdan sahibi her insanı dehşete düşürecek bir istatistik. Fakat, bu istatistiğin ötesinde, her bir rakamın ardında yitip giden hayatlar, parçalanan aileler, çocuklarının cansız bedenlerini kucaklayan anne babalar var. Bu, sadece Filistin halkının değil, tüm insanlığın ortak bir dramı.
Bir Filistinli baba, katledilen çocuklarının cansız bedenlerini kollarında tutarken, İslam dünyasına ve aslında bütün insanlığa bir çağrıda bulundu: “Neredesiniz? İslam’dan bahsediyorsunuz, namazdan bahsediyorsunuz. Yalancısınız, suçlusunuz.” Bu sözler, duyulmayan ve duyulmadıkça daha da derinleşen bir çaresizliğin, yalnızlığın, insanlıktan umudunu yitirmiş bir halkın haykırışıdır. Ne yazık ki, dünya bu feryadı duymakta hala çok geç kalıyor.
Müslüman ülkeler, İsrail’in saldırıları karşısında genellikle kınama mesajlarıyla yetiniyor. Oysaki Filistin’de her bombanın altında bir çocuğun sesi, bir annenin gözyaşı var. Mescid-i Aksa, Kudüs, Gazze… Bunlar sadece Filistin’in değil, tüm Müslüman ümmetin değerleridir. Ama ümmetin liderleri, Filistin’in mazlum halkına bir nefes bile olamıyor.
Birçok İslam ülkesi Filistin için harekete geçmekten imtina ederken, milyonlarca insan bu durum karşısında kalplerinde bir burukluk, gözlerinde yaşlarla bakıyor. Gazze’den yükselen feryatlar, sokaklarda yürüyen kalabalıklarda yankılanırken, devletler düzeyinde bu sese karşılık verilememesi, İslam dünyası adına utanç verici bir tablo ortaya koyuyor. Müslüman ülkelerin bu hareketsizliği, vicdanları yaralıyor ve mazlumun gözünde onları “yalancı” ve “suçlu” kılıyor.
Bu durum sadece Müslüman dünyasının değil, tüm insanlığın ortak bir ayıbıdır. Gazze’de, çocukların öldürüldüğü, evlerin yıkıldığı, hastanelerin bombalandığı bu trajediye sessiz kalmak, hangi inançtan ya da hangi milletten olursa olsun vicdan sahibi her insanın ruhunda derin bir yara açmalıdır. Bu saldırılar, din veya ırk gözetmeksizin herkesi ilgilendirir çünkü insanlık onuru ayaklar altına alınıyor. Filistin’in mazlum halkına karşı yapılan bu zulmün karşısında sessiz kalmak, onları yalnız bırakmak aslında her insanın kendinden, vicdanından vazgeçmesi demektir.
Her bir insanın, ölen her bir çocuğun vicdanlarda bir iz bırakması gerekiyor. Filistin, insanlığın vicdanında bir sınavdır ve bu sınavda sessiz kalan herkes, insanlık onuruna karşı işlenen bu suça ortak olmuş sayılır. Elimizde kalan sadece kınamalar olmamalı; aksine, insanlık olarak bu adaletsizliğe karşı somut adımlar atabilmek için daha cesur olmalıyız.
Bu dram karşısında sessiz kalan, harekete geçmeyen devletlerin de bireylerin de sorumluluğu ağır olacak. Filistin’de ölen her bir çocuk, vicdanlara işlenmiş bir yara, kalplere kazınmış bir acı olarak kalacak. Bu dünyada da, ahirette de bu haksızlığa, zulme sessiz kalanların ağır bir hesapla karşılaşacağı aşikardır. Filistin halkı, sadece kendi hakları için değil, tüm insanlığın adaleti ve vicdanı için de mücadele ediyor. Bu insanlık sınavında Filistin halkının yanında durmamak, ahiret gününde de bunun hesabını vermek anlamına gelecektir.
Artık vakit, yalnızca kınamalarla yetinme vakti değil; Filistin halkına, mazlum coğrafyalara gerçek bir destek sağlama vakti. Herkes, gerek kendi ülkesinde gerek uluslararası platformlarda Filistin için, adalet için harekete geçmeli. Filistin halkı haklı; onlar onurları, toprakları ve çocukları için mücadele veriyorlar. İnsanlığın onuru Filistin’de; onların çığlıklarına duyarsız kalmak, insanlığımızdan vazgeçmek anlamına geliyor…
MİRATHABER.COM