islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5077
EURO
36,4331
ALTIN
2.962,75
BIST
9.144,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

İBRÂHİM’İN DİNİNE UYMAK

İBRÂHİM’İN DİNİNE UYMAK
8 Kasım 2024 09:00
A+
A-

Hz. İbrâhim, Kur’ân’da adı geçen “ülü’l-azm[1] yani insanlık tarihinde devinim/değişim sahibi ve tevhidi tebliğ ederken karşılaştığı zorluklara karşı sabırla katlanan, mücadele eden peygamberlerden birisidir. Bu güçlü azminden ve samimiyetinden olacak ki Nisâ/125. âyette Allah onu kendisine “Halîl/dost” kıldığını söylemiştir. Aynı zamanda Hz. İbrâhim Orta Doğu coğrafyasında risâlet görevi yapan peygamberlerin de atasıdır. Bu nedenle Kur’ân’da Hz. Peygamber de dâhil olmak üzere geçmiş vahyin izleyicileri sürekli Hz. İbrâhim’in dinine uymaya davet edilmişlerdir: “Ve sonuç olarak sana, ‘Yalan ve sahtelik taşıyan her şeyden sakınan ve hiçbir şekilde Allah’tan başkalarına ilâhlık yakıştırmayan İbrâhim’in dinine uy!’ diye vahyettik.[2] Yine bir başka âyette: “İbrâhim, ne yahudi idi, ne de hıristiyandı; ancak, o hanîf bir müslümandı, müşriklerden de değildi” denilmiştir.[3]

Dikkat edilirse bu âyetlerde Hz. İbrâhim’in dininin bir açılımı yapılmakta ve onun “hanîf” bir “müslim” olduğu ve hiçbir zaman Allah’a şirk koşmadığı temel olarak vurgulanmaktadır.  Yine âyetten çıkarıyoruz ki; “müslim” sıfatı sadece Hz. Peygamber’in getirdiklerine inananların değil, Rablerine hiçbir şeyi eş koşmayanların da genel sıfatıdır. Hanîfliğe gelince, lügat anlamı “yönelmektir”; ama İslâm literatürü hanîfliği “fıtrat düzenine aykırı gidişlerden yüz çevirip dosdoğru olana yönelmek” şeklinde tanımlamaktadır. Anlaşılıyor ki hanîflik; insanın fıtratındaki ezelî öze, hakîkate, yaratılış amacına uygun saf bir inancın adıdır. Bu gerçeklik Kur’ân’da da şöyle vurgulanır: “Yüzünü, hanîf olarak Allah’ın, insanları üzerinde yarattığı fıtrat dinine döndür ki, Allah’ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin. Bu, sahih [bir] din[in gayesi]dir; ama çoğu insan onu bilmez.[4]

Âyette fıtrat dini ile hanîflik arasında çok yakın bir ilişkinin hatta bir örtüşmenin varlığı açıkça görülmektedir. Yaratılış bazen fıtrat, bazen de hanîflik olarak tanıtıldığına göre fıtratla hanîfliğin aynı anlama geldiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz. Yine âyette geçen “ed-Dînü’l-kayyim” ifadesinden de doğru, kalıcı, insanî değerleri ayakta tutan gerçek dinin insanın fıtratına uygun olan din olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle din ile fıtrat arasında hiçbir zaman uyuşmamazlık olmaz.[5] Eğer dinin ilkelerinden biri fıtrata ters geliyorsa bu dinden değil “diyanet”ten kaynaklanmaktadır. Daha farklı ifade ile söylersek, fıtrat düzenine egemen ilkelerin insan hayatına ilişkin olanlarının vahiy tarafından tespit edilenlerine Kur’ân bir bütün olarak “Din” demektedir. Bu anlamda din, “değişmez/eskimez ilkeler demektir ki insanın arınmasını ve Yaratıcı’ya ulaşmak için yeterli hâle getirilmesini gaye edinir.

Hanîfliğin, “din, sırât-ı müstakîm ve İslâm” ile olan ilgisini daha toplu ve net bir şekilde ortaya koyan âyet ise şudur: “De ki: Rabbim beni dosdoğru bir yola iletmiştir; sapasağlam bir dine, İbrâhim’in dinine yöneltmiştir. Hem de bir hanîf olarak.[6]

Bütün bunlardan sonra anlaşılıyor ki; Hz. İbrâhim’in dini “Tevhid”den yani tek olan Allah’a teslimiyetin adı olan “İslâm”dan başka bir din değildir. Bu anlamda din, yalnız ve yalnız Allah’ın tekelindedir ve başka bir deyişle bu dinin sahibi O’dur: “Gözünüzü açın! Gerçek ve temiz din yalnız Allah’ın elindedir.[7] Bunun açılımı insan aklının kavrayış hudutlarını aşan konularda insana rehberlik etme yetkisinin Yaratıcı’nın elinde olmasıdır. Bu ifadelerin bizi ulaştıracağı mantıkî prensip de şudur: “Allah katında din, İslâm’dır[8] ve “İslâm’ın dışında her hangi bir din arayanın dini kabul edilmez.[9]

Öyleyse yeni bir din dili insanın fıtratına uygun bir tevhid çağrısıyla yapılmalı ve “hanîflik” temelinde bir yol/metod geliştirmelidir. Arayış içerisinde olan insanlığı içindeki ezelî saflığa hazırlayacak/döndürecek ilkeler içermelidir. “Hanîf” kelimesi ile ifade edilen Hz. İbrâhim’in dini, özünde İslâm ile aynıdır. Zaten bütün hak dinler, bozulmamış halleriyle temelde bir ve tek olan Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak üzerine kuruludur. Bu hak din, Hz. İbrâhim’den sonra oğulları, torunları ve onun soyundan gelen diğer sâlih insanlar tarafından da ayakta tutulmuştur. Bu noktada Hz. Yûsuf’un hapishane arkadaşlarıyla yaptığı ve Kur’ân’da yer alan şu konuşma çok dikkat çekicidir: “Ve atalarım İbrâhim, İshâk ve Yâkub’un yolunu tuttum. (Çünkü) ilâhî nitelikleri Allah’tan başka herhangi bir varlığa yakıştırmak bizlere yakışmaz. Allah’ın bize ve bütün insanlığa bahşettiği lutfun bir [sonucudur] bu, ama insanların çoğu bu (lutfun) değerini bilmez.[10]

NECMETTİN ŞAHİNLER

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

[1] Ahkâf/35.

[2] Nahl/123: “Sümme evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfen, ve mâ kâne mine’l-müşrikîne.

[3] Âl-i İmrân/67: “Mâ kâne ibrâhîmü yehûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen müslimen, ve mâ kâne mine’l-müşrikîne.

[4] Rûm/30: “Fe ekım vecheke li’d-dîni hanîfen, fıtratallâhilletî fetara’n-nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâhi, zâlike’d-dînü’l-kayyimü ve lâkinne eksera’n-nâsi lâ ya’lemûne.

[5] Her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar. (Hadis)

[6] En’âm/161: “Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustakîmin dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfen, ve mâ kâne mine’l-müşrikîne.

[7] Zümer/3.

[8] Âl-i İmrân/19: “İnne’d-dîne ındallâhi’l-islâmü, ve mahtelefellezîne ûtü’l-kitâbe illâ min ba’di mâ câehümü’l-ilmü bağyen beynehüm, ve men yekfür bi âyâtillâhi fe innallâhe serîu’l-hısâbi.

[9] Âl-i İmrân/85: “Ve men yebteğı gayra’l-islâmi dînen fe len yukbele minhü, ve hüve fi’l-âhırati mine’l-hâsirîne.

[10] Yûsuf/38.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.