ABD’de başkanlık seçimleri Kongre ve Temsilciler Meclisi için seçimler yapıldı. Satanist Pedefolik Siyonist, İslam karşıtı Kamala Haris seçimi kaybetti, yine İslam karşıtı, Siyonist, aynı cemaate mensup Trump kazandı. Batı cephesinde işlerin karışacağı yorumu yapılıyor. Trump’ın görevi devralması için 2 ay gibi bir zaman var. O zamana kadar ne olup-biteceği konusunda kimse bir tahminde bulunamıyor.
İşimiz şimdi daha zor. Kamala inkarcı idi, Trump iki yüzlü. LGBT’ye karşı gibi gözüküyor ama o da Kamala gibi Epstein cemaatından aslında. “Tanrısını kıyamete zorlayan biri” ile karşı karşıya dünya..
Gerçekten iman edenler için endişeye gerek yok. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Kurtuluşa erenlerden olmak isteyenler için, akıllı, dürüst ve cesur olmak, “Allah’ın ipi”ne tutunmak yeter.
Şimdi, sabırlı, dikkatli, akıllı, cesur ve dürüst olma zamanı. Allahın yardımı olmadan buradan çıkamayız. Allahın yardımının şartları da belli.
“Neuzu billah” demek, “Bütün kötülüklerden Allah’a sığınıp O’ndan yardım istemek” demek. “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm” ise “Güç ve kuvvet, sadece yüce ve büyük olan Allah’ın yardımıyla elde edilir” demek.
Bu ifade “Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh” şeklinde hadislerde (Buharî, Ezan, 7; Müslim, Salât, 12) geçmektedir. Kur’ân-ı Kerim’de ise: “Lâ Kuvvete İllâ Billâh” şeklinde geçmektedir (Kehf suresi,18/39).
Biz “alemlere rahmet olarak gönderilen” “ahir zaman peygamberi”nin ümmetiyiz. Görevimiz “kendimiz, ailemiz, ülkemiz” değil, ulaşabildiğimiz heryerde ve herşeyden sorumluyuz. “Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu / Gelir Adli İlahi sorar bizden (yaşayan Ömerler’den) onu”
Görevimiz, Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmak. Biz Hak’kın ve halk’ın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacağız. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olacağız. Yaşadığımız zamana, mekana, kişilere ve olaylar karşısında adil şahidler olacağız. Bizim hakkımızda, bizden olmayanlar bile şöyle demeli: “onlar emin insanlardır, kimsenin malına, canına, namusuna, aklına, inancına ve nesline kasdetmezler. Başkaları onların elinden, dilinden, belinden emindir. Onlar bilirler ve yalan söylemezler, söz verdiklerinde sözlerinden dururlar”. Irkçılık yok. “Fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber”. İlk lanet, ilk haram ırkçılığadır ve ilk ırkçı Şeytandır. Bakın doğduğumuz ana-babayı biz seçmedik. Doğduğumuz toprağı da biz seçmedik, doğduğumuz zamanı da. Derimizin rengini, cinsiyetimizi de biz seçmedik. Bizler Ademin çocuklarıyız, o da topraktandır. Allaha, resülüne ve kitaba iman edenler ise kardeştir.
Görevimiz Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır. Allah (cc) bizim elimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir.
Hiçbir Müslüman dünyada olup-bitenleri, görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Peki biz kendi başımızın derdi ile bile baş edemezken nasıl olacak bu iş. Eğer arınır, tevbe edersek, Onun rızasına yönelirsek, Allah (cc) işimizi kolaylaştıracak ve bize yardım edecek, ikramda bulunacak! Allah (cc) kadir-i mutlaktır. Onun için bir zorluk yoktur. Hayır da, şer de, Şeytan da, Amerika da, İsrail de, İngilizler, Avrupalılar, Asyalılar, herkes ve herşey O’nun iradesine tabidir. O zaman içinde zaman yaratandır. göklerin ordularının ve hazinelerinin sahibi O’dur.
Biz diyoruz ki, “Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya”! Unutmayalım ki, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. O yakma der, Ateş Hz. İbrahim’i yakmaz. O denize yarıl ve yol ver der, Hz. Musa ve beraberindekiler denizden geçer. Genç Davut sapan taşı ile, Tanrı kıral (!?) Goliath’ı öldürür ve zamanının en güçlü ordusunu yenilgiye uğratır.
“Neuzu billah” derken müminler, mutlak ve sınırsız bir güç ve kuvvet sahibi olan Allah’ın bize yardımını talep etmekte, ona sığınmaktadır ki, Allah’ın rızasını gözeterek Onun adına bir iş ya da tasarrufta bulunduğumuzda, eğer o iş Onun rızasına uygunsa ve biz aklın ve imanının muktezasına uygun bir şekilde o işe talib isek, Allah’ın (cc) o konuda bizi sınırsız bir şekilde destekleyeceğini bilmek anlamına geliyor. “Allah’ın güç ve kudretinden başka (onun iradesi dışında) hiçbir güç ve kudret yoktur” derken O’na yönelir, yalvarırken; sıkıntı, musîbet, hastalık gibi her ne sebeble olursa olsun Onun yardımı ile kurtuluş anlamında herşeyin iradesi içinde olduğunun farkında oluşun bir ifadesidir.
“Allah bizimledir” diyebiliyorsak, kimseden, hiçbir şeyden korkmamak gerek. Allah’ın bizimle olması, bizim Allah’la beraber olmamızı gerektirir. Yaratılış gayesine uygun yaşamamızla ilgili bir husustan söz ediyorum. Onunla beraber olmak, O’nun “ipine tutunmakla” mümkündür. O’nun şeriatine uymakla mümkündür. Onun için her fırsatta, Şeytanın şerrinden Ona sığınmıyor muyuz? Eğer Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olan bir şey yapıyorsak bilelim ki, yalnız ve çaresiz değiliz. Akif aslında çözümü özetlemiş: “Allaha dayan’sa’ye sarıl, hikmete ram ol / Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol”
“Kuluna Allah kâfi değil mi?” (Zümer, 36) hitabına muhatap olurken ‘Bittim’ dediğin bir anda, Rabbimizin ‘yettim’ demesini hatırlayalım. Ne diyordu Allah (Tevbe 129)’da:“(Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na güvenip dayanırım. O yüce Arş’ın sahibidir.” Evet, her zaman tekrarlamamız gereken ayette ne deniyordu: “Hasbünallahu ve ni’me’l-vekîl nime’l-Mevlâ ve ni’me’n-nasîr”: (Yalnız Ona baş eğmek ve yalnız ondan dilemek. O ne güzel vekil, O ne güzel Mevl⸠O ne güzel yardımcı!) (Nisa, 81) bakın, (Zümer, 38), Âl-i İmrân, 13 ve 173 ‘e bakın aynı şeyi göreceksiniz. Kafirleri dost / veli edinmeyin, zalimlerden olmayın ve onlardan yardım istemeyin. “Kim Allaha dayanır, sa’ye sarılır, hikmete ram olursa”, evet, “…Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter…” (Talâk, 3)
“Hasbiyallahu lâ ilâhe illâ Hû, aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbü’l arşi’l azîm”: (Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir.)
Evet, evet, şimdi tekrar söyleyelim: (Allah, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır. İman ettik, tevbe ediyoruz, cahillerden ve zalimlerden olduk, şimdi vazgeçiyoruz. Bağışlanmayı dileriz, ey Rabbimiz! Senden geldik ve dönüş ancak sanadır!)
Allah’tan korkalım, zalimlerden değil. Haksızlıklar karşısında susanlardan olursak, dilsiz şeytanlara döneriz. Ve unutmayalım ki, o zaman, onları yakacak ateş bize de dokunur.
Selam ve dua ile.
Abdurrahman Dilipak
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-