Farklı inançlar ve bu inançlarla bağlantılı kültürlerin erdem (fazilet) olarak vasıflandırdıkları işler-davranışlar, erdemliler olarak değerlendirdikleri kişiler vardır.
Maziyi yüceltme, bazı yaşam felsefelerini takdis etme, muayyen kişi ve kurumlara mensubiyet, dinsel görünümlü şeklî merasimler, dünya markası giysi ve araçları kullanma, ideolojik ve çıkar amaçlı etkili atılımlar, şöhret sağlama, Allah’a imana dayanmayan harcamalar… Bütün bunlar ve benzerleri erdem kabul edilmekte, erdemliler de böylece belirlenmektedir.
Yüzeysel olup objektifliği ve evrenselliği olmadığı, kalıcı nitelik taşımadığı ve Allah’ın rızasını amaçlamadığı için İslâm bu yargıları kabul buyurmamakta, erdemlilik için Hak ve halk insanı olma gereğini duyurmaktadır. Kur’ânî ve Nebevî buyruklar da bu gerçeği vurgulamaktadır.
İbadetlerin dış formlarına şartlanmanın, şeklî dini merasimleri yüceltmenin bile erdemlilik olamayacağını açıklayan Bakara Sûresinin 177.âyetinde gerçek erdemler ve erdemliler şöylece açıklanmaktadır:
“Gerçek erdemlilik yüzünüzü doğu ve batıya çevirmeniz değildir. Ama gerçek erdem sahibi Allah’a, Âhiret Günü’ne, meleklere inanan, mal sevgisi içinde yaşarken akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, yardım isteyenlere ve insanları esaretten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan, zekatını veren kişidir ve gerçek erdem sahipleri söz verdiklerinde sözlerini tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır (Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olan) muttakiler.”
Erdemlilerin vasıflarını özetleyerek açıklayan bu âyette beş ana vasıf beyan buyrulmaktadır: Bu vasıflar İman, mal sevgisine rağmen Allah için verme, namaz- zekat, sözlere-sözleşmelere bağlılık ve olağanüstü şartlarda sabırdır.
Diğer İslâmî erdemlerin de kaynağını oluşturan bu erdemlere kısaca değinelim.
Mesela aklın gerekli bulduğu insan haklarına saygı ve bu uğurda fedakârlık gibi erdem görülen objektif değerler ancak Yaradan katında sorgulanılacağı, mükâfat alınıp ceza görüleceği gerçeğine imanla hayata geçirilebilir. Bu nedenledir ki hayırların kaynağını oluşturan İman, Kur’ân dilinde erdemliliğin ana şartı olmuştur.
• Erdemliliğin evrensel bir ölçüsü de ayırım yapılmaksızın insanlara fayda sağlama amacıyla yaşamaktır. Bunun içindir ki İslâm, özellikle fakirlik korkusunun yaşandığı ve biriktirme ihtiraslarının arttığı, bir diğer ifadeyle mal sevgisinin geliştiği dönemlerde başta yakın akraba fertleri olmak üzere ihtiyaçları gözlemlenen yetimlere, yoksullara, yolculara, sürgünzedelere, mültecilere, yardım isteyenlere ve esirleri kurtarmaya harcamayı erdemlilik olarak değerlendirmektedir.
Bu esas çiğnenirse insanlar katında da, Allah’ın nezdinde de erdeme erilemez.
Bu sebepledir ki İslâm olağanüstü şartlarda sabır gösterilmesini yani güzellikler üzerinde ısrar gösterilmesini gerçek erdemlilik olarak vasıflandırmıştır. Sabır gösterilmeksizin erdemli olunabilir mi?
Gerçek erdemliler Kur’ân’ın erdemlileridir
Gerçek erdemliler Kurân’ın erdemlileridir. Sözleri, davranışları ve işleri ile imanlarını doğrulayanlar onlardır. Kurân hidayetinden yararlanacak, Allah ile beraberliğin lezzetini duyacak, ilâhî sevgiye ererek kendileri için hazırlanmış cennetlere yerleşecek müttekiler de onlardır.
Cuma Mesajı’mızı, Kurânımızın Yûsuf sûresinin 101. âyetinde bizlere öğretilen bir duâ ile bitirelim:
“Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah’ım! Dünyada ve Âhirette benim dostum sensin. Müslüman olarak canımı al ve beni erdemliler arasına kat.”
MİRATHABER.COM