Dünya Filistin’i Tanıdı Ama Zulüm ve Çifte Standart Devam Ediyor
Dünyanın 170 ülkesi, Filistin’in kendi topraklarında bağımsız bir devlet olarak yaşama hakkını onayladı. Bu karar, tarihi bir adım olarak görülse de, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgali ve zulmü durdurulabilmiş değil. İnsan haklarını savunma iddiasındaki Batı ülkelerinin bu drama sessiz kalması, insanlık vicdanını derinden yaralıyor.
Filistin’in Egemenlik Hakkı Onaylandı
Birleşmiş Milletler İktisadi ve Mali Meseleler Komitesi’nde (İkinci Komite) kabul edilen tasarı, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını ve Doğu Kudüs dahil tüm Filistin topraklarındaki egemenliğini teyit etti. 170 ülkenin destek verdiği bu karar, uluslararası adaletin Filistin’den yana olduğunu gösteriyor. Ancak, İsrail ve ABD’nin başını çektiği 6 ülkenin ret oyu kullanması, gerçeği değiştirmiyor: Zulüm devam ediyor, dünya ise seyrediyor.
Kararda, Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail işgalini yasa dışı sayan kararının uygulanması gerektiği de hatırlatıldı. İşgal altındaki Golan Tepeleri’nin öz kaynaklarının Suriyeli Araplara ait olduğuna da vurgu yapıldı. Tüm bu açıklamalar, adalet ve insan hakları adına önemli bir kazanım gibi görünse de, Gazze’deki gerçeklik bambaşka bir tablo çiziyor.
İsrail ve Destekçisi ABD: Zulmün Ortakları
Tasarıya ret oyu kullanan ülkeler arasında İsrail ve ABD’nin bulunması, kimse için sürpriz olmadı. Gazze’de soykırımı andıran saldırılara aralıksız destek veren ABD, İsrail’in işlediği insanlık suçlarını aklamaya çalışıyor. Bu iki ülkenin yanı sıra, etkisiz birkaç küçük devletin ret oyu vermesi, uluslararası toplumun Filistin’in yanında olduğunu gösterse de, bu destek zulmü durdurmaya yetmiyor.
Filistin’in yok edilmesi için çalışan İsrail, yalnızca toprakları işgal etmekle kalmıyor, aynı zamanda BM’nin Filistinli mültecilere yardım sağlayan UNRWA’yı hedef alarak tarihsel ve kültürel bir soykırım gerçekleştirmeye çalışıyor. İsrail hükümetinin aşırı sağcı koalisyonu, Filistinlileri dünya hafızasından silmeye çalışırken, bu zulmü engelleyebilecek hiçbir uluslararası kurum harekete geçmiyor.
Batı’nın İkiyüzlülüğü: İnsan Haklarında Çifte Standart
İnsan hakları savunuculuğu konusunda mangalda kül bırakmayan Batı ülkeleri, konu Filistin olunca adeta sessizliğe bürünüyor. Gazze’de yıkılan evler, açlıktan ölen çocuklar, suya erişemeyen aileler, Batı’nın vicdanında hiçbir yankı bulmuyor. Gazze’nin kanayan yarasına gözlerini kapatan bu ülkeler, insanlık onurunu ayaklar altına alan zulmün ortaklarına dönüşüyor.
Bir yanda Filistin’in devlet olarak tanınması gibi tarihi bir karar alınırken, diğer yanda bu kararı uygulamaya koyacak mekanizmaların devreye girmemesi, uluslararası hukukun kâğıt üzerinde kaldığını ortaya koyuyor. Bu ikiyüzlülük, yalnızca Filistin halkını değil, insan haklarını savunan herkesin vicdanını derinden yaralıyor.
Dünya Bir Açmazın İçinde
İsrail ve onun destekçisi ABD, dünya barışını tehdit eden politikalarıyla bir savaş sarmalını körüklüyor. Bu sarmala Batılı ülkelerin sessiz desteği de eklenince, dünya büyük bir çıkmazın içine sürükleniyor. Filistin’de her gün yaşanan insanlık dramı, yalnızca Filistin halkını değil, adaletin ölmediğine inanan tüm insanları derinden etkiliyor.
Filistin’in kendi topraklarında bağımsız bir devlet olarak var olma hakkı tanınmış olabilir. Ancak bu tanınma, Filistin halkının üzerindeki zulmü sona erdirmek için yeterli değil. Gazze’nin bombalanan sokaklarında, çocukların enkaz altındaki çığlıklarında yankılanan bu dram, tüm insanlığın vicdanını sızlatıyor.
Bugün Filistin’in yanında olmayanlar, yarın insanlığın ortak utancını paylaşacak. Adalet ve barış, yalnızca zulme karşı durmakla sağlanabilir. Filistin’in özgürlük mücadelesi, tüm mazlum halkların mücadelesidir ve bu mücadeleye destek vermek, insan olmanın bir gereğidir.
MİRATHABER.COM