Yıllardır Arap Ülkelerinde yeni bir dünya düzeninden bahsediyoruz, ancak son zamanlarda bu düzenin özellikle Arap aleminde ilk işaretleri görünmeye başladı. Öncelikle, 1987 yılından itibaren bugünlere kadar bu konuya dair birçok bilgi ve sızıntıdan bahsettiğimi söylemek isterim. Ancak şimdi, bu düzenin ilk somut belirtilerinin ortaya çıktığını görüyoruz.
Geçmişte dile getirdiğim konuları yeniden hatırlatmak isterim ki olayları birbirine bağlayabilelim. 1980’lerde yayınladığım yazılarda, Batı Şeria’da Filistin meselesini kapatma amacıyla sahte bir barış sürecine gireceğimizi söylemiştim. 1982 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü ile Amerika arasında yapılan anlaşma netti. Bu anlaşma, Yaser Arafat ile ABD temsilcisi arasında, Halil el-Vezir (Ebu Cihad) ve Salah Halef (Ebu İyad) huzurunda, Beyrut’tan Tunus’a çıkış sağlanarak Gazze ve Batı Şeria’da geçici bir özerklik düzenlemesini planlıyordu. Ancak Filistin Devleti’nin, Ürdün’ün doğusunda, 2024 yılından önce kurulmayacağını belirtiyordu. Bu anlaşma, Ebu Cihad ve Ebu İyad tarafından Tunus’ta reddedildi ve Filistin’de bir intifada başlatılmasına teşvik edildi. Bunun sonucunda, onları Tunus’ta fiziki olarak ortadan kaldırıldılar ve suikastların nasıl gerçekleştiği herkes tarafından biliniyor.
Yeni Dünya Düzeni ve Ürdün’ün Durumu
Ürdün’ün doğusuyla ilgili şu anki yeni gelişme, Batı Şeria’da demiryolu hattının batısı ve doğusunda iki özerk yönetim kurulmasıdır. Bu özerk yönetimler, Büyük İsrail Devleti olarak adlandırılan merkezi bir devlete bağlanacaktır. Bu nedenle, şu anda demiryolu hattının doğusunda “Yeni Amman” adı verilen bir başkent inşa edilmektedir. Ürdün ve Filistin halklarını tamamen kontrol altına almak için Ürdün’ün doğusundaki tüm kurumlar tasfiye edilmiş ve kimliği belirsiz kişilere satılmıştır. Ayrıca, su, elektrik ve iletişim gibi hayati kaynakların İsrail’e bağlanmasıyla, Ürdünlüler ve Filistinliler üzerinde tam bir kontrol sağlanmıştır.
ABD ile yapılan bir güvenlik anlaşması, Ürdün’ün doğusuna herhangi bir kısıtlama olmaksızın Amerikan askerlerinin girmesine izin veriyor. Görünüşte Amerikan güçleriyle yapılan bu anlaşma, gerçekte İsrail güçlerinin Ürdün’e girişini kontrolsüz hale getiriyor. Bu, Ürdünlüler ve Filistinliler üzerindeki kuşatmayı tamamlıyor. Bazı Arap unsurlar ve Ürdünlülerle Filistinliler arasında İsrail ile iş birliği yapanlar bu planı desteklemektedir.
1980’lerde, Ürdün’de büyük çaplı vatandaşlık değişikliklerinin gerçekleşeceğini ve bu durumun demografik yapıyı tamamen değiştireceğini dile getirmiştim. Ayrıca mevcut Ürdün devletinin sona ereceğini ve yerine hala net olmayan yeni bir devletin kurulacağını belirtmiştim. Bugün bu tahminlerim gerçekleşmeye başladı.
Arap Bölgesindeki Geniş Kapsamlı Planlar
Daha geniş bir çerçevede, Arap bölgesi genelinde büyük bir planın işaretlerini görüyoruz. 1948’de İsrail’in Arap topraklarına yerleştirilmesinin ardından, Güney Sudan’da bir Hristiyan yapı kuruldu. Şimdi ise Arap Yarımadası’nın hassas bölgelerine Arap olmayan yeni bir yapının yerleştirilmesi planlanıyor. Misal olarak, Dubai Emirliği’nin Birleşik Arap Emirlikleri’nden ayrılmasına yönelik planlar var. Bu konuyu Dr. Abdullah El-Nefisi, El-Cezire kanalında dile getirdi.
Bu plan, Dubai’deki çoğunlukla Arap olmayan nüfusun kendi kaderini tayin hakkını kullanmasını öngörüyor. Bununla birlikte, Dubai Emirliği Şeyhi’nin yerine yeni bir başkan yardımcısı atanması, bu olayın önümüzdeki yıllarda gerçekleşeceğinin bir göstergesi olabilir.
Rusya ve Çin, Basra Körfezi’nde sıcak sulara ulaşmayı ve İpek Yolu fikrini yeniden canlandırmayı hedefliyor. Bu hedeflere ulaşmak için Çin, İran ve Körfez ülkeleri arasında uzlaşma sağladı. Ancak Körfez ülkelerinin çoğunun ABD yapımı olduğu gerçeğini gözden kaçırıyorlar. ABD, bu ülkelerin kontrolünü bırakmayı asla kabul etmeyecektir.
Sonuç olarak, bölgede bir dünya savaşı hazırlığı yapıldığı görülüyor. Bu savaş, yeni devletlerin ve yeni konseptlerin ortaya çıkmasına yol açacak. Bu durum, görünürde Amerikan vesayeti altında, ancak gerçekte Siyonist kontrolünde bir düzen oluşturacaktır. Bölge halkı, bu planların merkezinin Arap toprakları olacağını ve yeni dünya düzeninin başkentinin Arap bölgesinde yer alacağını anlamalıdır.
Bu planların hayata geçmesi, Arap dünyası için acı ve karanlık bir gelecek demektir. Özellikle Ürdün ve Filistin halkları, bu planın kapısıdır. Eğer bu plan Ürdün’de başarıya ulaşırsa, diğer bölgelerde de aynı şekilde uygulanacaktır. Bu gerçekleşirse, bölgedeki hayat ve ölüm kavramları eşit hale gelecektir; çünkü hayatta kalanlar, onursuz bir yaşam süreceklerdir.
Acaba Arap dünyasında bu sözlerin farkına varabilecek ve bu planları engellemek veya en azından geciktirmek için harekete geçebilecek birileri var mı? Belki de gelecek nesiller için bir umut ışığı doğar.
Allah’ın selamı, rahmeti üzerinize olsun…
Şelaş Dari El-Hureyşa
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-