CİNSEL HAYAT İBÂDET HAYATININ BİR BÖLÜMÜDÜR
“Akıl ve bilim yoluyla öğrenilemeyecekleri de öğreten Kur’ân‐ı Kerîm’e göre insan, Allah’ın, Rûhu’ndan değerler üflediği toprak asıllı bir varlıktır.” (Hicr, 26‐29)
“Yerüzünde kulluk denemesine uğratılacağı için O, bütün olumsuzlar gibi (Fücûr) tüm olumlulara (Takvâ) da eğilimli ve yetenekli kılınmıştır.”
(Şems, 7‐8)
“Hayvanlarla müşterek olan cinselliği onun toprak tarafına ilişkin olup Fücûr’a yatkın yönüdür. İslâm, emirleri ve yasaklarıyla cinselliği de ibâdetleştirerek onun aşağılık yönünü rûhsal yüceliğine aracı kılmış; Allah’ın rızasına ve Cennet’e götürücü amel eylemiştir.” (Müminûn, 1‐11)
Bu sebeple cinsellik ibâdet hayatının bir bölümüdür.
Cinsel Hayat da Allah’a İbâdet Yoludur
“Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et” (Hicr 99)
Allah; varlığını kendi zâtından alan ezelî ve ebedî olan Rab’dir. O, birdir, bütün varlıklar O’na muhtaçtır. Doğmamış, doğurmamıştır. Eşi ve benzeri yoktur. Bilici, işitici ve görücüdür. Bütün varlıkları yaratan O’dur.
O, Hz. Âdem’i yarattı. Onu yarattığı özden eşini halk etti. Üreme kanûnunu koydu. Hz. Âdem ve eşinden erkekleri ve kadınları çoğalttı.
Yüce Allah ebedî hayat takdir ederek yarattığı insana, akıl ve irâde verdi. İrâdesini dilediği gibi kullanma yetkisi bahşetti. Sonra da onu kulluk denemesine tâbi tuttu. Kulluğun esasını da ibâdet kıldı.
Şanı büyük olan Allah (c.c) ilk insan Hz. Âdem’i ilk peygamberi olarak vazifelendirdi. Hz. Âdem’le ve ondan sonra insanlar içinden seçip gönderdiği her bir peygamberle insanlara kendi zâtına ibâdet etmelerini emir buyurdu. İbâdet etmeleri için yaratıldıklarını duyurdu. Ölüm gelinceye kadar ibâdet etmek ve ibâdette sabır göstermekle yükümlü tuttu.[1]
Allah; ibâdetli kullarını Cennet yurtlarında sonsuz mutluluğa erdireceğini müjdeledi. Îman ederek kendisine yönelmeyen, yöneldiği halde gereğince ibâdet etmeyen kullarını Cehennem azâbı ile korkuttu.2
O, insanları yaratmaya, onları denemeye uğratmaya ve kullukla vazifelendirmeye elbette muhtaç değildi. Ama diledi ve yarattı. Yarattı ve görevlendirdi. O, sorumlu tutan fakat sorumlu tutulamayan, dilediğini yapan Rab’dır.3
Gerçeğin özü odur ki; insan ibâdet için yaratıldı. Onunla görevlendirildi. Ebedî saâdeti de ona bağlandı.
İbâdet Nedir?
İbâdet; Allah’ın ve O’nun Resûlü (elçisi) Hz. Muhammed’in emirleri ve yasaklarına itâat etmektir.4
Allah’ın yasalarına itâat ederek ibâdet etmek
Mükellef mü’min insan tarafından bilinmesi ve uygulanması gereken ilk görev ibâdettir.
İbâdet etmekle yükümlü olan insan, nasıl ibâdet edeceğini bilemeyeceğinden, ona nasıl ibâdet edeceği öğretilmiştir.
Kıyamet’e kadar devam edecek olan Muhammed çağı insanlığı için ibâdetin ana yolu; Allah’ın, Kur’ân‐ı Kerîm’deki emirleri ve yasaklarına boyun eğmektir/uymaktır.
Kur’ân‐ı Kerîm Allah’ın Kitabı’dır. Yüce Allah onu söz ve mâna olarak Hz. Muhammed’e Cibrîl (Cebrâil) isimli melek aracılığıyla, yirmi üç senelik zaman kesiti içinde, bölüm bölüm olarak, vahiy yoluyla indirdi. Misaller:
a‐ Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek vs. ibâdettir. Çünkü bunların her birini Yüce Allah kendi kitabı Kur’ân‐ı Kerîm’de emir buyurmuştur. O’nun emirlerine itâat ibâdettir.
b‐ Allah’ın yasalarıyla çelişkili yasaları meşrû tanımak, içki iç‐
mek, kumar oynamak, faiz alıp‐vermek vs. den kaçınmak ibâdettir. Zira bunları Kur’ân‐ı Kerîm’de Yüce Allah yasaklamıştır. O’nun yasaklarının gereğini yapmak bir diğer anlatımla onlardan kaçınmak ibâdettir.
Allah’ın Resûlü’nün emirleri ve yasaklarına itâat ederek ibâdet etmek
İbâdete lâyık yegâne otorite sâhibi ilâh, yalnız ve yalnız şanı yüce olan Allah’dır. Bu sebeble ancak ve ancak O’nun emirleri ve yasaklarına itâat edilerek O’na ibâdet edilebilir. Fakat yüce Allah son ve evrensel peygamberi Hz. Muhammed’e itâat edilmesini, kendi zâtına itâat kıldığı için, Hz. Muhammed’in emredici ve yasaklayıcı buyruklarına itâat etmek de ibâdettir.[2]
Misaller:
aa‐ Sünnet olmak, ilâhî yasaların hüküm alanına girmeyen konularda istişarede bulunmak, kılık‐kıyafette, yaşam ve yönetim şeklinde bâtıl din ve ideoloji bağlılarına muhâlefet etmek, intikama güçlü iken affetmek…
Bütün bunlar ibâdettir. Çünkü bunları öğütleyip emreden Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’dir.
bb‐ Allah’a isyan ederek insanlara itâat etmek, yüceltmek amacıyla insanların önünde yerlere kapanmak, güzelleşmek için kaş aldırmak, diş inceltmek, sakal‐bıyık kazımak vs. den kaçınmak ibâdettir. Zira bunları yasaklayan Allah’ın Resûlü’dür. O’nun yasaklarından sakınmak ise ibâdettir. Aslında Peygamberimizin bütün emirleri ve yasakları Kur’ân’a açıklama niteliğinde olduğu için ona itâat, Allah’a itâattir.
Hulâsa; ana‐babaya karşı görevlerden devletler arası ilişkilere, üretim ve tüketimden mîras ve ceza uygulamasına, yiyip‐içmekten tuvalete girip‐çıkmaya kadar Allah’ın ve Peygamberi’nin emirleri ve yasakları ile yapılması veya kaçınılması emrolunmuş her bir ilâhî yasa gereğini yapmak ibâdettir.
Bunun içindir ki her zaman ibâdet zamanı, her mekân ibâdet mekânıdır. Her bir söz, davranış ve iş de ya ibâdetin sınırları içinde veya dışındadır.
Genel olarak yaptığımız bu açıklamaları, şimdi de ana konumuz olan cinsellik bakımından örneklendirerek, cinsel hayatın ibâdet hayatının bir bölümü olduğunu açıklamaya çalışalım.
Cinselliği korumak ve kullanmak ibâdettir
Her bir varlığın hilkat/yaratılış kanunlarını koyan ve tabîi görevlerini belirleyen Allah’tır.
Allah’ın koyduğu yaratılış kanunlarını ve görevlerini korumak, O’nun emri olduğu için ibâdettir.[3]
İnsanlarda cinsel organları, tatmin edilmek istenen cinsel arzuları yaratan ve üreme görevini yükleyen Allah’tır. O’nun yarattığı cinselliğe saygı duyarak ve O’nun koyduğu yasalar içinde evlilik yoluyla cinsel organları kullanarak tatmine ve üremeye yönelmek, Allah’ın hilkatini ve yüklediği görevleri korumaktır. Bu sebeble de saf ibâdettir.
Bunun dışında bir düşünceye kapılmak ve eylem içine girmek, yaratılış düzenini ve görevlerini değiştirmektir. Pek tabiîdir ki bu da Allah’a isyandır.
Allah’a isyan olduğu içindir ki Allah’ın Resûlü cinsel hayattan çekilmeyi yasaklayarak şöyle buyurmuştur:
[“İslâm’da (evlenmemek ve evlilik içinde) cinsel hayattan çekilmek yoktur”
“Şüphesiz Allah bizim için (cinsel hayattan çekilmek olan) ruhbaniyeti, evliliği ihtiva eden ve kolaylığı içeren İslâm Şerîatı ile değiştirdi.”][4]
Cinsel hayatı evlilikle başlatıp sürdürmek ibâdettir
Allah’ın ve Peygamberi’nin emirlerini uygulayarak evlenmek ve böylece cinsel hayatı başlatıp sürdürmek ibâdettir.
Helâlden ve haramdan giderilebilecek ve tatmin olunabilecek cinsel ihtiyaç ve arzuları kulluk şuûru içinde, Allah’ın ve Peygamberi’nin emir buyurduğu evlilik yoluyla giderip sükûnet bulmak ibâdettir.
Evlilik, Allah’ın dileği, emri, O’nun Resûlü’nün uygulamasıdır. Çünkü tâbi tutulduğumuz kulluk denemesi gereği sorumlu olduğumuz Allah ve Peygamber buyruklarının mühim bir bölümü meselâ akrabalık, nafaka, mîras ve boşanmak dolaylı olarak evlilik temeline dayalıdır.
Evlilik ancak cinsellikle oluşturulup yaşatılabileceğinden, helâl cinsel eylemler pek tabîi ki ibâdettir.
Cinsel haramlardan kaçınmak ibâdettir
Cinsel haramlar dâhil, Allah’ın ve Peygamberi’nin bütün yasaklarından kaçınmak ibâdettir. Kaçınılması gereken ilâhî yasaklardan biri zinâdır.
Allah “Zinâya yaklaşmayınız…”[5] buyuruyor ve yaklaşmayanların rahmetine erecek kullar arasında yer alacağını bizlere şöylece açıklıyor.
Furkan Sûresi Âyet 68‐69:
“(Rahmeti bütün varlıkları kuşatan Allah’ın sevdiği kullar) Allah’ın yanısıra bir başkasını ilâh edinip ona kulluk etmezler. Ölümü hak edenler dışında Allah’ın haram kıldığı cana kıymazlar. zinâ da etmezler. Kim bunları yaparsa işlediği günahın cezâsını görür. Kıyamet Günü azâbı kat kat olur. O korkunç azâbın içinde hor ve hakîr bir halde ebediyen kalır.”
Zinâ yapmak imkânlarına mâlik iken Allah’ın azâbından korkarak ve rızasını talep ederek zinâdan kaçınmak öylesine büyük bir ibâdettir ki, bu ibâdet dünyada mûcizemsi olayları doğurabilecek yüceliktedir.
Zinâdan kaçınmak da mûcizemsi olaylara sebeb olabilir
Abdullah b. Ömer (r.a) anlatıyor.
Allah’ın Resûlü şöyle buyurdu:
Sizden önceki topluluklardan birine mensup üç kişi yola çıktılar.
Gece bastırınca da bir mağaraya sığınıp içine girdiler.
Onlar girdikten sonra dağdan yuvarlanan bir kaya mağarayı onların üzerine kapadı. Aralarında şöylece konuştular:
‐ Bu kayadan bizi ancak ve ancak güzel amellerinizi aracı kılarak Allah’a duâ edip yardım istemeniz kurtarabilir.
Onlardan biri, çocuklarını ihmal edercesine ana babasına olan yürekten ikramını, diğeri işçisinin hakkını ileri derecede gözetmesini konu alan amelleriyle duâ ederek kayanın geçit vermesini dilediler.
Çıkılacak kadar olmasa da bu iki halis duâ sebebiyle kaya açıldı.
Onlardan üçüncüsü de şöyle duâ etti:
Allah’ım! Benim amcamın bir kızı vardı. İnsanlar içinden en çok onu severdim. Onunla cinsel ilişkide bulunmak istedim. Ama o bana yar olmadı. Yıllar birbirini kovalarken bir (kıtlık) yılı, dara düşerek bana geldi. Benimle yatması için ona yüz yirmi altın vermeyi teklif ettim. Kabul edip soyundu.
Yerimi aldım. Tam temas edecektim ki:
‐ (Allah’dan kork. Nikâh bağı olmaksızın yaklaşıp) bekâreti gidermek sana helâl kılınmadı, dedi. İnsanlar içinde en çok onu sevdiğim halde, bu sözleri üzerine günahâ girmemek için onu bırakıp çekildim. Verdiğim altınları da ona bıraktım.
Allah’ım! Ben bu ameli Sen’in rızana ermek için yaptıysam, içinde bulunduğumuz çıkmazdan bizi kurtar.
Bu üçüncü halis duâ üzerine kaya iyice açıldı. Çıkıp yürüdüler.[6] Zinâdan korunmak Allah’ın güvencesine erdirir
Başta zinâ olmak üzere, cinsel haramdan korunmak, dünyada mûcizemsi olaylar sebep olacak bir amel olduğu gibi, Allah’ın güvencesine erdirecek bir yüce ameldir de. Allah’ın Resûlü bu gerçeği şöylece açıklar:
“Yüce zatının rahmet gölgesinden başka güvencede kılıcı hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet Günü’nde Allah (c.c) yedi sınıf insanı gölgesinde barındıracaktır. Adâletli devlet başkanı (ve yönetici), Allah’a ibâdet ederek büyüyüp‐gelişen genç, camilerde toplu ibâdete sevdalı kişi, Allah için birbirini seven ve bu sevgi esası üzerine birleşen ve ayrılan iki mü’min, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek şekilde gizli sadaka veren adam, yalnz başına Allah’ı anarak gözleri yaşla dolan mü’min ve bir de sosyal nüfûzu ve şuhluğu olan bir kadından sevişme çağrısı alan fakat “Ben Allah’dan korkarım” diyerek daveti kabul etmeyen kişi, …”[7]
(Devam Edecek)
MİRATHABER.COM
DİP NOTLAR
[1] Bak. Nahl 36, Zâriyat 56, Hic 99, Meryem 65.
Biz bu bölümde İslâmî ölçüler ve amaçlar gözetilerek yaşanacak cinsel hayatın ibâdet hayatının bir bölümü olduğunu özel âyet ve hadîs delilleriyle açıklamaya çalışacağız. Ancak bu özel deliller olmasaydı bile, cinsel hayatı ibâdet hayatının bir bölümü olarak değerlendirmek mümkün olurdu. Çünkü yapılması ve yapılmaması doğrudan sevap veya günah kapsamına girmeyen mübah işlerin dahi Allah’ın rızası gözetilerek ibâdete dönüştürülmesi mümkündür. Müfessir M. Ali Sabûnî bu gerçeği şöyle açıklar:
İslâm bilginleri amelleri (işleri) üç kısma ayırmışlardır:
a‐ (Namaz, oruç ve zekât gibi) emrolunanlar. Bunların ihlasla yanî Allah’ın rızası gözetilerek yapılması lazımdır. Bunlar yapılırken Allah’ın rızası dışında amaçlar güdülürse, yapılanlar riyakârlık olur. (Riyakârlık ise kişiyi günahkâr kılar.)
b‐ (İçki, zinâ ve faiz gibi) yasaklananlar. Allah’ın rızasına ermek amacıyla bunlardan kaçınan kişi sevap kazanır. O’nun rızasına yönelik olmaksızın kaçınan kişi ise yalznızca sorumluluktan kurtulur.
c‐ Yemek, uyumak ve cinsel ilişkide bulunmak ve benzerleri gibi yapılması veya yapılmaması kişinin seçimine bırakılmış mubahlar. Kişi bunları Allah’ın rızasını gözeterek yaparsa sevap kazanır. O’nun rızasını gaye edinmezse sevap alamaz. İyice bilinmelidir ki ibâdet için kuvvet sağlamak maksadıyla yemek ve cinsel haramlardan korunmak amacıyla eşle cinsel ilişkide bulunmak örneklerinde olduğu gibi, Allah’ın rızası gözetilerek yapılan bütün mubahlar Allah’a ibâdet olur. Safvetüt‐Tefâsir Beyyine Sûresi sonu. (3/579)
2-Mü’minûn 60.
*Enbiya 23, Bürûc 16.
*Bakara 21; Hıcr 99; Nisâ 80.
* Bak. Nisâ 80.
3-Bak. Tâhâ 50, Rûm 30.
4-K. Hafâ Hn. 3154, İ. Mâce Nikâh 1 (Hn. 1843), C. Sağir 2/189, Ebû Davud Menâsik 3.
“Ruhbâniyet” kelimesi, dünya işleri ve nimetlerinden el çekmek mânâsına gelirse de, bu hadîslerin orijinalinde geçen “ruhbânyet”, cinsel hayattan çekilmek mânâsındadır. (Bak. Kâmil Miras Tecrîd. 1. Baskı. 6/255, M. Zevâid 4/252, Hak Dîni Kur’ân Dili 6/3904)
5-İsra 32.
6-Buhârî İcare 12, R. Salihin B. İhlas Hn. 12. Hadîs özetlenmiştir. Duâ ile tabîat olayları arasındaki ilişki için bak.Nûh 10‐12.
7-et‐Tac 5/76, Buhârî 8/20.