islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4916
EURO
36,2572
ALTIN
2.963,26
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Kur’an Medeniyetinde Konuşma Dili (2)

Kur’an Medeniyetinde Konuşma Dili (2)
10 Haziran 2019 13:34
A+
A-

Kur’an medeniyetinde, her alanın, her konunun ve her meselenin hikmet çerçevesinde açıklaması vardır. Kâinatın yaratılışı, insanın yaratılışı, diğer canlı ve cansız varlıkların aratılışı anlatılır. Aklın algılama sınırlarını zorlayacak ve akıllı insanların beyinlerini zonklatacak açıklamaları ile nice mesele yanında her biri farklı kelime ve farklı anlamda ve farklı nitelikte, farklı kavramlar dikkat çekmektedir. Bunlardan biri de, “kavli leyyindir.”

Gerek Kur’an meallerinde ve gerekse hocalarımızın anlatımlarında “Leyyin sözyumuşak söz diye anlatılır. Fakat kavramların ve konunun açılımına dikkat edilmeden anlam verildiği takdirde âdeta sırıtır. “Leyyin sözün” mahalline, muhataplarına ve bunlar arasında ki münasebetlere bakınca “Leyyin söze” “yumuşak söz ile mana verilmesi en azından kuşku vericidir. Konunun özüne ve cereyan eden olaya bakınca konuşma mahalli, kanlı kâtil, zâlim hükümdar Firavun ile onun sarayında yetişmiş ve aralarında kan davası geçmiş, yüz seksen derece zıtlaşma olmuş Hazreti mûsâ aleyhisselam arasında geçen bir konuşma mahallidir. İnanç ve ahlâkî değerler zıtlığından farklı olan bu iki güç cedelleşiyor ve direniyorlar.

Firavun, kitleleri topluyor onlara haykırıyor; “Sizin en yüce tanrınız benim” diyerek hezeyan lavları püskürtüyor.  Hazreti mûsâ aleyhisselamın gösterdiği mucizeler karşısında Onu ve davasını ortadan kaldırmak için Firavun, ülkenin en etkin sayılan büyücüleri topluyor ve Hazreti Mûsâ aleyhisselamın aleyhinde kullanmaya çalışıyor. Bu müthiş olay sonunda bütün büyücüler iflas ettiklerini itiraf edip iman ediyorlar. İyot gibi ortada kalan Firavun hiddetinden çatlayacak pozisyona düşüyor. Hiddetinden çılgınca tehditlere başvurdu;

Haykırarak dedi ki: “Ben size, izin vermeden siz ona iman ettiniz, şüphesiz ki, o size sihri öğretmiş olan büyüğünüzdür. Artık yakında bileceksiniz, elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlamasına kestireceğim ve muhakkak ki sizi toplu bir halde astıracağım.” (Şuarâ:26/49) Böylesi bir tehdit ve öfke ile yüzlerce insanın kanını dökmeye ve toplumu daha da gerip her kesi iyice yıldırmaya yöneldi. Fakat Hazreti Mûsâ aleyhisselama iman eden büyücüler pes etmediler. Büyücülerden ve halktan iman edenler net tavır koyarak Firavuna tepki gösterdiler. İman ettiklerini ve bunun için her şeyi göze aldıklarını ilan ettiler ve Firavuna karşı dediler ki: “Zararı yok, sen yapacaksan biz zaten, Rabbimize dönücüleriz. (Şuarâ:26/50)

Düşünebiliyor musunuz? Firavun bir tarafta tanrılık iddiasında bulunuyor ve kitlelere haykırıyordu: “Sizin en yüce tanrınız benim” diyordu. Böylesi kendini bilmezlikle çılgınlaşan Firavun şımarıklık ve şirretliği azgınlık boyutuna taşımıştı ve gittikçe şirretlikte haddini aşıyordu. Fakat Firavunun anlaşılmaz inat ve inkârla, Allah Teâlâ’ya kafa tutarak tanrılık iddiasında bulunmasına ve çevresindeki insanları köle olarak yönetmesine rağmen Allah Teâlâ, Hazreti Mûsâ ve Hazreti Harûn aleyhimesselama emir verdi. Firavuna “Gidin ona kavl-i leyyin ile hitap edin” buyurdu. Böyle bir gerilim karşısında “kavli leyyini” yumuşak söz ile yorumlamak kolaycılıktan kaynaklanır ve gerçeklikten uzak dalma ile yorumlanabilir. Çünkü burada Firavun için otorite endişesi ve Hazreti Mûsâ aleyhisselam için iman gibi büyük bir dava mücadelesi meselesi ve büyük bir savaş gayreti vardır.

İşte tam burada “kavli leyyinin” önemi ve yorumu, bütün çıplaklığı ile kendini göstermektedir. Hazreti Mûsâ aleyhisselam peygamberler silsilesinin o günkü temsilcisidir. O peygamberliğe uygun onurlu mücadele verecek, vakar, şahsiyet ve sorumluluk duygularını en yüksek düzeyde kullanacak, davasına uygun mücadele verecek ve peygamberlik görevini, önce Allah Teâlâ katında riyasız, fütursuz yapacak ve peygamberler davasını onuru ile sürdürecektir. Bunun için de muhatabı Firavun ile çok ayarlı ve çok tutarlı bir tarz ile konuşacaktı. Bu tarz, eveleme ve geveleme tarzında yumuşak söz değil, en üst düzeyde tutarlı, düzeyli ve etkin söz söyleme tarzıdır ve bu konuşma tarzı diplomatik manevradır.. Tarafları, cephelerde birbirinin kanını dökerken diplomatların mücadelesi, tüm toplumunun ve tüm ülkesinin çıkarlarını üst düzeyde koruma mücadelesidir. Bu mücadele ile zayiatı önleme mücadelesini başarıya götürme gayretidir. İşte Hazreti Mûsâ aleyhisselamın gayreti, bu gayrettir. Bu da kavli leyyin ile mümkündür. Esselamu aleykum.

İlhan ORAL

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.