islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4889
EURO
36,2751
ALTIN
2.961,54
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Müslümanlar Dünyada Neden “Şamar Oğlanı” Muamelesi Görüyor?

Müslümanlar Dünyada Neden “Şamar Oğlanı” Muamelesi Görüyor?
A+
A-

Avrupa Konseyi: Avrupa’da Popülizm Odaklı İslamofobi Yaygın

Avrupa Konseyi’ne bağlı Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI), 2018 yılını kapsayan ve Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde ırkçılık, göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi’nin ele alındığı raporu yayımlandı. Geçen yıl İslamofobi’nin ve göçmen karşıtlığının Konseye üye ülkelerde yaygın olmaya devam ettiği uyarısı yapıldı. Raporda, Müslüman kadınların çoğu zaman şiddete maruz kaldığı, başörtülerinin zorla çıkarılmaya çalışıldığı vurgusu yapıldı.

Müslümanlar Dünyada Neden “Şamar Oğlanı” Muamelesi Görüyor?

1949’da kurulan ve merkezi Strasbourg’da (Fransa) bulunan ve Türkiye’nin de üyesi oldğu Avrupa Konseyi’nin başlıca hedefi, Avrupa’da ortak bir demokratik ortamın ve yasal düzenin oluşturulmasını sağlamaktır. Kuruluşundan bugüne 47 devletin üye olduğu Konsey, çocuk hakları, uyuşturucu bağımlılığı, hoşgörüsüzlük, azınlıkların korunması, biyo-etik ve gençlere daha geniş eğitim fırsatı sağlanması alanlarında çalışmalar yürütmektedir.

Son yayınladığı raporda, Avrupa’da son yıllarda artan yabancı düşmanlığı, popülizm ve İslâm’a karşı nefret içerikli konuşmalara yer verilmiştir. Buna göre kamuoyunun ekonomik, jeopolitik ve teknolojik değişimlerle ilgili artan endişeler artarken, göçmen ve azınlıklar araç olarak kullanılmakta ve özellikle popülist siyasetçiler, toplumu etnik ve dini kriterlerle bölmeye çalışmaktadır. Ne var ki bu endişe verici yaklaşım, sadece aşırı sağcı ve faşist siyasetçilerde değil aynı zamanda muhafazakâr olarak bilinen geleneksel partilerde de gözlenmektedir.

Raporda etnik ve dinî gruplar arasındaki uyumsuzluğa ve ırk üstünlüğünü savunanların toplumlar için tehlike oluşturduğuna yer verilmesi, demokrasini beşiği olarak kabul görülen Avrupa’nın hangi durumları düştüğüne göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Hakikaten Konseye üye ülkelerde dahî polisin siyahilere ve göçmenlere karşı ırkçı muamelede bulunması, o ülkelerin insanlıktan ve müsamahadan ne kadar uzaklaştığının bir göstergesidir. Konsey, üye ülkelerin bu kötü gidişatın önüne geçmesi, göçmenlerin ve mültecilerin iş imkânları konusunda elinden geleni yapması gerektiği çağrısında bulunması da bir çözüm önerisi olarak görülebilir.

Avrupa Ülkeleri Popülizm Üzerinden Müslümanlara “Şamar Oğlanı” Muamelesi Yapıyor

Tarihî bir dayanağı olan “Şamar Oğlanı” tabirini Batı dünyası çok iyi bilir. Geçmişte feodal sistemin meydana getirdiği sınıflaşmaya bağlı olarak toplumlarında üstünler ve ezilenler vardır. Aydınlanma dönemine kadar üst ve alt sınıfın arasının her yönüyle açılması bir yana eğitim hayatında da gayri âdil bir yapı mevcuttur. Soylu kesimin çocukları, kendilerini yoksul halktan çok üstün gördükleri için, onlarla birlikte aynı okulda okumaları mümkün değildi.

Dolayısıyla saray mensubu ve asilzade çocuklar, en iyi eğitimciler tarafından özel olarak saray, şato ve konaklarında ders görüyordu. Dönemin şartlarına uygun olarak hocalar, çoğu zaman yaramaz ve haylaz öğrencilerine de dayak atardı. Ama üst sınıfa mensup çocuklara bu hiç de uygun değildi. Onun için bir orta formül bulunmuştu. Eğitim alan asil çocukların yanında avamdan da bir çocuk katılırdı. Ne zaman ki soylu çocuk, bir hata yaptığında onun yerine şamarı zavallı diğer çocuk yerdi.

Bugün de birçok Avrupa ülkesinin siyasetçileri, kendi kabahatlerini görmediği gibi gerçekleri halklarından gizleyerek, iç sorunlarının sebebi olarak Müslüman göçmenleri göstererek, bir nevi onları “günah keçisi” olarak kullanmakta ve onlardan hıncını almaktadır. İstiyorlar ki geçmişte olduğu gibi gariban ve aciz duruma düşmüş mülteciler ve göçmenler, bütün bu haksız muameleler karşısında ses çıkartmasın. Bütün bunlar ırkçılığın yeni bir görüntüsü olan popülizm sayesinde yapılmaktadır. Halbuki Avrupa, faşist ideolojilerin dayatmalarıyla 2. Cihan Harbinin başlamışına ve milyonlarca sivil insanın ölümüne sebep olmuştur.

Halkı demagojik yalanlarla aldatarak, hakikatleri örtbas eden popülizme mücadele edilmediği sürece ırkçılığın ve İslâm düşmanlığının da ortadan kaldırılması mümkün değildir. Geçmişten ders almayan Avrupalı siyasetçiler, halklarını aldatmaya devam ederlerse, sadece göçmenler ve yabancılar değil en nihayetinde kendi halkları da bunun zararını görecektir. Çünkü popülizm, yabancı düşmanlığını körüklediği gibi ortak insanlık değerlerini de öldürmektedir. Popülizm, küresel bir dünyada insanlara homojen, bir toplum, tek bir inanç, tek bir dil, tek bir millet yani tarihte hiç görülmemiş büyüleyici bir nostalji vaat etmektedir.

Halbuki esas olan “Medine Vesikası”nda görüldüğü gibi çok kültürlülük içinde herkesin kendi inancıyla, kendi diliyle özgürce yaşayabileceği bir toplum inşa etmektir. Sapkın dünyevî ideolojiler uğruna Bâtıl inançların içine sürüklenmiş Olan Batı toplumları, kader ve ahiret algılamaları da sağlam temellere dayanmadığı için, sürekli olarak gelecek endişesi yaşar. İşte popülist siyasetçiler de bundan yararlanarak, geleceğe ümit aşılamak isterken, suçu hep başkalarında bulur. Okumayan, araştırmayan ve tefekkür edemeyen cahil toplumlar da buna inanarak, demagoji ustası olan popülist siyasetçilerin peşine takılır. Milliyetçilik nostaljisi, birlikte barış içinde yaşamayı tehdit eden en çağdaş sorunlarımızdan biri haline gelmiştir.

Velhâsıl-ı Kelâm: Bir Öz Eleştiri

Dikkat ettiyseniz, bazı Avrupalı siyasetçilerin popülist tutum ve davranışlarını kınarken, aslında Avrupa’ya göç eden yoksul, zavallı, mazlum Müslümanların haklarını korumak istemişimdir. Kimse, kimse eziyet etmesin. Lakin, şunu da bu vesile ile sormalıyız. Neden bizim Müslümanlar, özellikle refah seviyesi hayli yüksek olan Batı ülkelerine akın etmektedir? Yoksa gittikleri veya gitmek istedikleri ülkelerde kaçtıkları veya kaçmak istedikleri kendi ülkelerine göre her şeye rağmen daha fazla özgürlük beklentisi içinde olmasın? Bakınız Avrupa Konseyi, kendi içinde bir öz eleştiride bulunmakta ve üye ülkelerini artan popülizme karşı tedbir alınmasını önermektedir.

Peki, Müslüman ülkelerde benzer popülist uygulamaların dışında daha yoğun bir zulüm yaşanmıyor mu? İç çatışmalar ve ülkeler arası savaşlar daha çok İslâm coğrafyasında görülmüyor mu? Peki, kendi içimizde kendimizi uyaran hangi etkin bir müessesimiz var bizim? Doğrusu kendi eksikliklerimizi görmeden başkalarını kınamak bir kolaycılık olsa gerek. İlk önce biz, kendi içimizdeki hataları düzeltelim, dış göçe sebebiyet verecek olumsuzlukları ve zulmü ortadan kaldıralım ve daha gür bir sesle Avrupalıların her türlü zalimane tutum ve davranışlarını kınayalım. Ne dersiniz?

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.