Genelde insan, cahildir, bencildir, acelecidir, fevridir ve saldırgandır. Onun için genellikle insanlar birbirlerini anlamadan birbirlerine zarar vermekten kaçınmazlar. Aile kavgaları, kan davaları, toplumlar arası huzur bozucu gelişmeler hep bundan kaynaklanır.
Oysa Yaratan Kudret Allah Teâlâ, en değerli olarak yarattığı insan denen varlığı nice nimetlerle donatmış ve bu nimetlerin en mükemmeli olarak akıl nimeti vermiştir. Bu akıl nimeti ile hiçbir varlığa vermediği üstün değer vermiştir. İnsana verilmiş olan sayısız nimetlerin başında akıl ile beraber ifade yeteneği olarak konuşmayı vermiştir. İnsanların kurduğu dünya medeniyetlerinin temelinde akıl ve konuşma yeteneği esastır. Buna rağmen akıl nimetini ve konuşma yeteneğini kullanmayan insanlar insanın varlık sürecinde nice arbede, nice savaş ve nice yanlış yüzünden, dünyayı kendilerine dar ve zindan etmekten de geri kalmamışlardır. Hem kendilerine ve hem de başkalarına zarar vermede aşırılaşmışlardır.
Yalın aklın yetersiz olduğu gerçeği karşısında, insan kılavuza muhtaçtır. Bu vesile ile Kur’an medeniyetindeki konuşma dili, çok önemlidir. Konuşma tekniği Kur’an ile mükemmel bir sanat niteliği kazanmıştır. Allah Teâlâ’nın, Hazreti Mûsâ aleyhisselama konuşma sanatının zirvesinde kavli leyyin ile birçok hikmet yüklemiştir. Bugün dünyada müslümanların hemen hepsinin bu ciddi ve ciddi olduğu kadar da çok önemli olan bu konuya özen göstermeleri gerekmektedir. Bu konuda ayetler manidar mesajlar verirler. İşte azgın ve mütecaviz Firavun, Hazreti Mûsâ aleyhisselama ağır itham ve baskı kurması karşısında, Allah Teâlâ, onun kavli leyyin ile konuşma emrini vermesinin hikmeti burada ortaya çıkar.
Firavun, öfke krizine kapılmış bir pozisyonda, bu çıkışı ile kan davası peşinde idi. Buna rağmen Cenabı Hak Hazreti Mûsâ ve Hazreti Harun aleyhimesselama; İkiniz birlikte Firavuna gidin; çünkü o gerçekten her türlü ölçüyü aşmış, azmıştır. Varın da, ona; kavli leyyin ile konuşun, olur ki nasihat dinler yahut ürperir. Hemen gidin de Firavun’a deyin ki, biz Rabbinin sana gönderilen elçileriyiz. Artık İsrail Oğullarını bizimle gönder. Onlara azap etme Biz, sana, Rabbinden bir mucize ile geldik. Dünya ve ahiret selâmeti, hidayete uyanlaradır. (Taha:20/43-47) Bu ayeti kerimelerle de anlaşıldığına göre, kavli leyyin, daha manidardır.
Cenabı Hak, iki peygamberini Firavuna, birden gönderiyor, bunlar iki kişi de olsa bir heyettir. Bu heyet, tanrılık iddiasında bulunan Firavuna nasihat ediyor. Bu çok önemli bir uyarıdır. Allah davasının savunucuları, engel tanımaz dava adamıdırlar. Her yerde ve her halde dava adamı, karşısındaki bir hükümdar da olsa, tanrılık iddiasında da bulunsa ona hakkı telkin etmek savsaklanmaz mukaddes bir görev olarak benimserler. Allah davasına inanmış mümin, hiç kimse karşısında aşağılık psikozuna girmez, gücünü ve kuvvetini Allah’tan aldığı için fütur getirmez, gereken ne ise onu yerine getirir ve neticeyi Rabbine havale eder. Ayni oranda, Allah adına verilen mücadelede, mümin vakar kaybetmez. Onurlu ve vakarlıdır.
İdeolojik, siyasî ve sosyal ilişkilerde taraflar münasebetlerinde, eşitlik ilkesine bağlı olmaları gerekirken, Allah davasında, “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer inanıyorsanız elbette en üstün sizsiniz”. (Âli İmran: 3/139) gereğine inandıkları için telaşa kapılmazlar, gerilmezler, kasılmazlar, telaşlanmazlar, vakûrdurlar. Kavl-i leyyin, Allah davasını savunacak ve o davayı kitlelere tebliğ edecek davetçilere has bir konuşma tarzıdır. Bunun için Cenabı Hak bu örneği, kanlı kaatil ve tanrılık iddiasında bulunan Firavun ile ulul’azîm peygamber Hazreti Mûsâ aleyhisselam örneğinde gösteriyor. Onun için bu konuşma tarzı tahminler üstü dikkate değer bir konuşma tarzıdır.İnsan ile ilgili her kavramı ve her konuyu yerli yerine yerleştiren, hiç açık vermeden en üst düzeyde değerlendiren ve en mükemmel ölçüde vazeden İslam sistemi asli itibarı ile Kur’an medeniyeti olarak alınmalıdır!
Aslında kavli leyyin, konuşmacıların birbirlerine karşı kasılmadan, gerilmeden, strese girmeden, sinir sistemini bozmadan, tartışma pozisyonu oluşturmadan, olgunluğun en yüksek kalite ve kalibre düzeyidir. Özellikle müslümanların bu kalitede olmaları için önce buna inanmaları gerekir. Bu anlayış ve bu beklenti ile müslümanların uyanışı beklenilmektedir.
Bu beklenti, İlâhî davanın özünde vardır. Esselamu aleykum.
İlhan ORAL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi