İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayları, Sayın Binali Yıldırım ve Sayın Ekrem İmamoğlu’nun, günlerdir beklenen programı, İsmail Küçükkaya yöneticiliğinde gerçekleşti. İsmail Küçükkaya’nın program yöneticisi olarak azami gösterdiği adil bir yönetimi izledik.
Adayların performansları konusunda söyleyeceklerimiz ise şunlardır:
Daha önceden hazırlanmış bir eksende soru dizisine cevap verildi. Bu belli bir kurgu dahilinde kaldığı için programın dinamik yapısını inşa edemedi.
Adayların bir birlerine yönelttiği sorular bizim beklediğimiz eksende olmadı. Programın % 70 kısmı iki siyasi partinin taraftarlarına mesaj verir nitelikte olup seçim tartışmaları tekrarı gibi bir hata ile program tekrara düştü.
Projeler çok az konuşulmasına rağmen İmamoğlu projelerinin azlığından dolayı projelerini tam anlatmış olup, Sayın Binali programda projelerinin tamamını anlatamadı. Bunun nedeni, seçim tartışmalarının programın büyük bir kısmını işgal etmesindendi.
İsmail Karakaya’nın eleştirilecek bir yönü varsa o da İstanbul için adayların projelerini tam masaya yatırmayışı ve İstanbul bütçesinin hiç gündeme gelmeyişiydi.
Ne sorulması gerekiyordu?
Bu büyük kenti yönetmeye talip olan iki adaya, yöneteceği kentin bütçesi sorulmalıydı. Taahhütlerini yaparken hangi bütçeyle hangi kaynakla bunu gerçekleştirecekleri sorusuydu.
26 milyar borcu olan İstanbul’un bu borca rağmen bu hizmetleri nasıl yapacağı bizce çok önemliydi.
Her iki adayında zihinlerindeki çok ciddi bir yanılgısı olan İsraf ve tasarruf kavramlarından neleri anladıklarını nasıl bunları yapacakları hiç gündem olmadı. Ortaya koyduğunuz projelerin kaynakları projenin kendisi kadar önemlidir.
Bunu neden önemsiyoruz peki?
Çünkü, taahhüt ettiğiniz şeyleri yaparken ihtiyaç duyacağınız kaynak olmadan bunu yapamazsınız. Yapacağınız indirimleri, ücretsiz uygulamaları yaptığınızda, bu da belediyenin bütçesinde bir azalmaya neden olacağı için, gelirde bir azalma giderde bir artma şeklinde bütçe açığının artması demektir. Bütçe açığı da borçlanma demektir. Yani adayların bütçe konusuna değinmemesi, mevcut bütçe borçlanma modelini sürdürecekleri anlamına gelir. Bu da İstanbul belediyesinin borcunun artarak devam edeceğini, ipoteklerinin iştirakleri kuşatacağını göstermektedir.
16 milyonluk bir şehrin bütçesini yönetirken, uygulayacağınız politikalar bu şehrin bütçesini oluşturan gelir kaynaklarının ipotek şeklinde bankalara borçlanma şeklinde mi olacak?
İstanbul halkı, borçsuz bir belediye adayların projelerinde görmek istiyor. Bir yandan borçlanacaksınız bir yandan borçla yapılan işleri başarı olarak taktim ederseniz bu iki adayımızın da çok ciddi hatası olur.
Biz beklerdik ki; öncelikle bütçe yönetiminin bütün çıplaklığı ile halkın önüne konmasıydı. Hangi bütçeyle neler yapılabileceği bilinebilseydi. Merkezi yönetimin nerede nasıl hangi projeleri destekleyeceğini görseydik. Özellikle Sayın İmamoğlu’nun tasarrufla bazı projelerin destekleneceğini söylemesi, direk bütçeyle ilgili olmasından dolayı muğlak kalmıştır.
Harcama kalemlerinden tasarruf hizmet yapacak olan belediyeler için doğru değildir. Ancak israf başkadır. İsraflar kesilebilir. İsraflardaki tespitlerde İstanbul belediyesi için bütçeyi borçsuz hale getirecek nitelikte değildir.
Her iki adaya da önerimiz;
Bu üç başlıkta kısaca verdiğimiz öneriler, nasıl yapılacağı çok daha detaylı bir proje şeklinde seçilecek yeni başkana öneri olarak taktim edebiliriz.
Yerel yönetimlerin içine düştüğü borç batağından çıkışlarına yönelik alternatif bir finansman modeli çok önemlidir. Bu model İstanbul’da uygulandığı taktirde, bütün yerel yönetimler için bir örneklik teşkil edecek olup; yeni bir yere yönetim modeli oluşturulabilir.
Şimdiden seçilecek olan başkana başarılar diliyorum.
Selam ve dua ile…
Yunus EKŞİ
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi