Duydum ki ünlü bir pop şarkıcısı Antalya’da bir konser vermiş. 49 yaşındaki bu popçu sahnede yaklaşık 2 saat kalmış. Bu iki saatte onu ayakta dinleyenler 7 bin lira, locada oturarak dinleyenler ise 300 bin lira bedel ödemiş. Şarkıcının 90 kişilik özel ekibi, ünlü şarkıcıyla birlikte 2 uçakla gelmiş. Türkiye’den de 60 kişilik ekibin katılımıyla toplam 150 kişilik teknik ekip, Şarkıcının konserinde görev almış. Şarkıcı, 5 yatak odalı, özel havuzlu, helikopter pistli, camları kurşun geçirmez 3 katlı, 300 metrekare büyüklüğünde bir villada kalmış. Daha neler neler…
Şimdi gelin bu olayı farklı yönlerden analiz edelim:
1-Soruyorum: Acaba bu ünlü şarkıcı, müstehcen bir vaziyette sahneye çıkmaktan, çok sayıda insanı günaha sokmaktan, cinsel istismarlara ve türlü türlü sapıklıklara doğru şehvetleri tahrik etmekten başka, hangi önemli işi ve icraatı ortaya koymuştur? Dinleyici ve seyircilere hangi iyi duygu ve düşünceleri kazandırıp evlerine göndermiştir?
2-Yine soruyorum: Nedir bu gurur, nedir bu gaflet? Ölümümü öldürdünüz, kabir kapısını mı kapattınız, yaşlanmayı mı durdurdunuz, hastalıkların kökünü mü kazıdınız? Hayır. Öyleyse nedir bu hava? Nedir bu çılgınlık? Dünyanın tamamı sizi dinlemek için can atan genç, sağlıklı insanlardan ibaret mi sanıyorsunuz ki hep onları memnun etmek için programlar yapıyorsunuz? Dünyada şu kadar yaşlı, şu kadar hasta, şu kadar fakir, şu kadar işsiz, şu kadar aç, şu kadar acılar içinde kıvranan gözü yaşlı insan var. Her gün yaşlı-genç demeden tabutlarla insanlar ahirete taşınıyor. Şehit cenazeleri kaldırılıyor. Geride birçok acılı insan bırakıyorlar. Bu ve benzeri konserler bu insanların hangi derdine derman olmaktadır? Kabirden sonraki hayata olumlu anlamda nasıl bir katkı sunmaktadır? Bu konserlerle siz, bu insanların dertlerini azalttığınızı mı sanıyorsunuz yoksa artırdığınızı mı? Hiç düşündünüz mü?
3-Öyle bir iş yapın ki yaptığınız iş herkese, her kesime rahmet olsun, yarar sağlasın. Sadece dünyasına değil, ahiretine de faydalı olsun. Peki bu ve benzeri konserlerde, şenliklerde, eğlencelerde insanlığın büyük çoğunluğunun yararına pek kayda değer bir şey yoksa, insanlığın, hatta gençlerin zararına çok şey varsa neden bunlara bu kadar önem verilmekte ve şu kadar masraflar yapılmaktadır?
4-Gördüm ki bu ünlü şarkıcı da bizim annelerimiz ve eşlerimiz gibi bir anne. İki çocuğuyla beraber gelmiş. O da bizim gibi bir beşer, bir insan? Peki bir insanı bu kadar havaya kaldırmanın, bu kadar havalara sokmanın, pop tanrıçası yapıp tapılacak noktaya koymanın, fevkalade bir lüksü, ihtişamı, şatafatı, debdebeyi ve saltanatı ona mubah görmenin anlamı nedir? Yazık oluyor. Çok yazık olacak hem bu ve benzeri şarkıcılara hem de onları bu hallere sokanlara! Zengin olsun, fakir olsun ister kabul etsin, ister etmesin bütün insanlar birer kuldur. Herkes Allah’ın kullarıdır. Özgür olmanız, zengin olmanız, şöhret olmanız sizin Allah’ın kulu olduğunuzu ortadan kaldırmıyor. Allah’a olan ihtiyacınızı azaltmıyor, artırıyor. Öyleyse öyle işler yapınız ki, sizi yaratanın rızasına uygun olsun, o işler ahirette, ebedî hayatta sizi mahcup etmesin, utandırmasın, tam tersi kurtuluşunuza vesile olsun.
5-Bu ve benzeri konserlerde riya var, kibir var ve hava var. Riya şirktir, şirk beşere haramdır. Çünkü Allah birdir, yaratılmışlar içinde Ona ortak olacak hiçbir varlık yoktur. Tapılacak derecede sevgi ve saygı yalnız Allah’a gösterilecektir. Kibir Allah’ın hakkıdır. Kula haramdır. Havalara girmek, hava atmak gayr-i meşru hevestir ve şımarıklığın sonucudur. Beşere bunlar da haramdır. Kur’an, “Hevasını (arzu ve tutkularını) ilah edineni gördün mü?”[1][1] diyerek hem arzu ve heveslerini ilah yerine koyanları kınar, hem de kulun hakiki Mabuduna göstermesi gereken tapılacak derecede bir itina ve ihtimamı bir faniye gösterenleri.
6-Anadolu’da havalı görünenlere “havan batsın” derler. Beddua sanılan bu ifade aslında bir duadır. Çünkü insanın havası batmasa, o hava, o kibir, o gösteriş o insanı batıracak ve bitirecektir. Bu havaya girenlere ve bu hevese kapılanlara aslında acımak lazım. Ama nerde o şefkat, nerde o basiret? Sahnedekiler eğlendirerek, sahnenin dışındakilerde alkışlayarak birbirlerini manen öldürmektedirler. Birbirlerini batırmanın, bitirmenin, birbirlerini ateşe atmanın yarışına girmişler. Ne yazık ki bu hakikatten de çok kimsenin haberi yoktur.
7-Bu ve benzeri eğlence programları bittikten sonra geriye ne kalıyor? Cevap: Kocaman bir hiç. Hayır hayır hiç de olsa gene iyi, kocaman bir günah, hem de bütün günah unsurlarını içinde barındıran bir günah ve kocaman bir israf. Neden kocaman bir günah ve israf? Çünkü bu çeşit konserlerle insan ve kâinat, yaratılış gayesinin aksi istikametinde kullanılmıştır ve kullanılmaktadır. Halbuki Allah bu kâinatı, konser alanı olarak kullanılsın, insanı da konser versin, eğlence alemlerinde yaratıcıya isyan etsin, isyan edenleri alkışlasın, gurur ve kibre kapılsın, hava atsın diye yaratmamıştır. İnsanın yaratılış gayesi Yaradan’ını tanımak, onun emirlerine itaat etmek, yasaklarından uzak durmak, fakir-fukarayı görüp gözetmek, yetimi-yoksulu, dulu-düşkünü tutup kaldırmak, çevreyi çevre içindeki varlıkları incitmemek, insanları günahlara, haramlara ve kötülüklere tahrik ve teşvik etmemektir. Halbuki bu konserlerde iyiliğe teşvik yok, kötülüğe teşvik ve tahrik vardır.
8-Kâinatın sahibi olan Allah, kâinatı bir mescid ve bir mabed olarak yaratmış, içindeki canlı ve cansız bütün varlıklara çok ciddi görevler vermiştir. Her varlığın zikir ve tesbihle meşgul olduğunu, ibadet halinde bulunduğunu söylemiştir.[2][2] Her varlığın görevi, o varlığın ibadetidir. Bütün varlıklar, bütün ciddiyetleriyle görevinin başında ve ibadet halindedir. Her varlık, aynı zamanda Allah’ın ayetlerinden bir ayettir.[3][3] Allah’a işaret etmekte, onu anmakta ve Onu anlatmaktadır. Bir makalemde demiştim: “Allah soruyor:
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
“Siz zannediyor musunuz ki biz sizi boş yere yaratmışız, başıboş bırakacağız? Ve siz zannediyor musunuz ki siz bize döndürülmeyecek (ve hesap vermeyecek) siniz?”[4][4]
Bu soruların cevabını yine Allah Teala veriyor ve buyuruyor ki:
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
“Ben insanları ve cinleri beni tanısın ve bana kulluk etsinler, ibadet etsinler diye yarattım.”[5][5]
وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ
“Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye (veya oyuncular olarak) yaratmadık!”[6][6]
وَمَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّۜ
“Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri, hak ve adaletle yarattık, (göklerin ve yerin sahibi olan Allah’a delil olsun, hal dilleriyle Onu ansın, Onu anlatsınlar) diye yarattık!”[7][7]
Madem kâinat bir mabettir, bir camidir; öyleyse camide, mabette ibadet edilir. Mabette konser verilmez, içki içilmez, zina edilmez, açık-saçık gezilmez. Hangi varlığın yanında bunlar yapılmış ve yapılıyorsa, o varlıklar, mahşer gününde, büyük mahkemede bu cürmü işleyenlerin aleyhinde şahitlik yapacak, davacı ve şikâyetçi olacaklardır. Kâinatta her varlığı bir göz ve kamera olarak görmek gerek, korkmak gerek, utanmak gerek. Ayıplardan ve günahlardan kaçınmak gerek.
7-Kâinatı konser sahnesi ve eğlence alanı görenler, mabedde ve camide eğlenmeyi, çalıp oynamayı mubah görenlerdir. Halbuki bu olacak şey değildir.
-Ama oldu, oluyor ve olacak, diyenler çıkabilir. Biz de deriz:
-Bunların olması, olanları meşrulaştırmaz. Zinanın yapılması, zinayı, içkinin içilmesi içkiyi meşrulaştırmadığı gibi. Bunları yapanlar Allah’ın yasaklarını ve edep kurallarını çiğnemişlerdir. Bir zamanlar, yani İslam gelmeden önce putperestler de Kâbe’nin çevresinde ve içinde oynadılar, ıslık çalıp eğlendiler,[8][8] hatta Kâbe’yi çırılçıplak tavaf ettiler. Onlar bunu yaptı diye o yapılanlar meşru oldu mu? Hayır. Günah günahtır, nerde yapılırsa yapılsın, kim yaparsa yapsın.
8-Gerek bu tür ayıp ve günahları işleyenler ve gerekse kamu malını israf edenler, rüşvetle, faizle ve fuhuşla iştigal edenler, yatak kıyafetiyle sahnede, sahilde ve sokakta dolaşanlar…Allah’ın helal kıldıklarını haramlaştıranlar, haram kıldıklarını helalleştirenler… er-geç Allah’tan gelecek faturaya katlanacaklardır. Hiç kimse şunu unutmasın: Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir. Yine hiç kimse unutmasın ki herkesin her şeyi ve her hali Allah’ın görünen ve görünmeyen kameramanları tarafından kayıtlar altına alınmaktadır[9][9]. Bu çekimler bir gün ahirette kendilerine gösterilecektir, bu cürümlerin sahipleri kendi kendilerini seyretmekten utanacaklar ve seyretmek istemeyeceklerdir.[10][10]
9-Kur’an’ın yürekleri hoplatan ayetlerinden bir ikisi de şu:
اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَۚ
“İnsanlara hesapları yaklaştı. Onlar ise gerçeklerden yüz çevirmiş, gaflet içinde yürüyüp gitmektedirler.”[11][11]
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
“Birak onları yesinler, (içsinler, eğlensinler.) Bitip tükenmek bilmeyen arzular onları meşgul ededursun. Çok yakın zamanda onlar gerçekleri bilecekler.”[12][12] Ateşle oynadıklarını anlayacaklar.
9-Bir kişi iki saat konser vereni ayakta dinlemek için 7 bin lira, locadan izlemek için 300 bin lira vermiş. Düşündüm, sonunda günahtan başka bir şey bırakmayacak bir eğlence uğruna bu kadar zaman ve bu kadar para ayıran insan; canını veren Allah’a neden bir saatini ayırmaz? Kâinat gibi muhteşem bir konakta paha biçilmez nimetlerle kendisini ağırlayan yaratıcısına 24 saatten beş vakit namaz için kâfi gelecek olan bir saati ayırmazsa, fukaranın hakkı olan malının kırkta bir zekâtını vermezse, fakir-fukarayı, hasta ve yaşlıları düşünmezse böyle bir insan, cenneti bulabilir mi, huzur ve mutluluğu yakalayabilir mi? Hayır hayır hayır.
10-Konseri verenlerin hareketliliğine ve mutlu görünen bu günkü hallerine bakmayın; yakın bir gelecekte onların akıbetlerini düşünün. Çabuk ölmezlerse ihtiyarlık onları bekliyor, hastalıklar onları bekliyor, çirkinlik onları bekliyor, bugün sevgi ve alkış gördüğü kimselerden yarın nefret görmeler ve nihayet bütün lezzetleri acılaştıran ölüm onları bekliyor. Hepimizi beklediği gibi. Öyleyse bu çılgınlığın anlamı ne? Ahirette bizi kurtaracak işler yapmak dururken, ahirette bizi rezil edecek işlere neden imza atıyoruz? Büyüklerimizden biri demiş: “Hayret ediyorum şu eylenen ve oynayan insanlara. Kefenleri pazarda satılığa çıkarılmış, zavallıların haberleri yok.”
11-Gayb perdesi açılsa, eğlence atmosferinde olanların, adeta yatak kıyafetiyle sahneye, sahile ve sokağa çıkanların kabirden sonraki akıbetleri kendilerine gösterilse derhal içinde bulundukları atmosferden kaçacaklar, kendilerini seyretmeye gelenlere ağlayarak ve yalvararak şöyle diyeceklerdir: “Gidin, lütfen bizden öteye gidin. Dünyadaki o alkışların, o debdebenin, o lüksün ve o saltanatın burada geçerli hiçbir tarafı yokmuş. Kabir, dünya ehlince güzel görünen hiçbir şeyi kabul etmemektedir. Burada geçerli olan, dünyada iken bizim kale almadığımız, itibar etmediğimiz, önemsemediğimiz şeylermiş. Allah’a götüren ilimmiş, marifetmiş, namazmış, tefekkürmüş, şükür ve ibadetmiş, takva imiş, ihlasmış, muhtaçları görüp gözetmekmiş. Allah’ın rızasına ve insanlığın yararına uygun yapılan işlermiş. Bunların hiçbirini biz dünyada yapmadık. Şimdi tam bir müflis olarak ah vah edip ağlamaktayız. Bu ağlamanın da burada işe yaradığı yok. Dünyada ağlamalıymışız meğer.”
Değerli okurlarım, şimdi imtihan dünyasında olduğumuz için perde açılmıyor. Bu çeşit insanlar akıbetlerini göremiyor ve bunları söyleyemiyorlar. Ama Peygamber gözü ve Kur’an gözlüğü ile bakanlar bunları görüyor ve bunların rüzgarına kapılanları uyarıyorlar. İster inanın-ister inanmayın durum bundan ibarettir.
12-Keşke ahlakı, namusu, edep ve hayayı altüst eden, cinsel istismarları ve saldırıları artıran eğlencelere, dizi filmlere ve konserlere harcanan paralar fakir fukaraya, eğitime, ahlaka, ilime ve bilime harcansa kıyamet mi kopar? Nice işsize iş, aşsıza aş, eşsize eş olur değil mi? Dünyanın her yerinde insanlar, bebekler, anneler acılar içinde kıvranırken, açlıktan, susuzluktan ölürken, dünyanın her yerinde yiğitler kuru soğana muhtaç olmuşken bu pervasız savurganlık, bu çılgınca ve çıldırmışça eğlenmeler insanlığın başına daha çok belalar açacaktır. İçinde yaşadığımız şu dünyada birileri açlıktan ölürken birileri de tokluktan ölüyor, çılgınca eğleniyor, insanlara yığın yığın günahlar kazandırıyorsa kimse kıyametin uzakta olduğunu sanmasın.
13-Ey kâinat mabedini konser salonu sananlar! İçinde yaşadığınız şu dünyada her şey, bütün ciddiyetiyle görevinin başında ve ibadet halinde iken sizin ibadeti terk edip eğlencelere kaçmanız Allah’ı, peygamberleri, melekleri, peygamber varisi alimleri, velileri, şehitleri, ibadet halinde olan kâinatı ve içindekileri üzmektedir. Aklınızı başınıza alın, tevbe edin, edebe aykırı hallerinizle bu mukaddesleri incitmeyin. İncitmeyin ki incinmeyesiniz.
14-Efendiler! Allah’ın size dünya ve ahiret cennetini kazanmak için verdiği bedeninizi, ruhunuzu, aklınızı, ömrünüzü, sıhhatinizi, servetinizi, şöhretinizi, şehvetinizi, gençliğinizi fena ve fani bir şekilde tüketiyorsunuz. Ebedî tatil ve mutluluk diyarı olan Cenneti kazanmak için size lütfedilen bu değerleri verip cehennemi satın alıyorsunuz. Kendinize ve bütün varlıklara zulüm ediyorsunuz. Allah’ın haber verdiği: “Keşke uyarıcılara kulak verseydik veya aklımızı çalıştırsaydık da şu cehennemliklerin arasına düşmeseydik.”[13][13] Diyeceğiniz gün gelmeden uyanınız. Lütfen ebedî cennetinizi bu dünyada fena ve fani bir surette bitirmeyiniz. Helal daire keyfe kâfidir, harama girmeyiniz. Üç dakikalık haram zevklere, iki saatlik malayani eğlencelere ebedî hayatınızı ve ebedî cennetinizi satmayınız.
15-Değerli okurlarımız, bu uyarıları biz, keyfimizden değil, şefkatimizden dolayı yapıyoruz. Bizim gibi olsun olmasın herkesi Peygamberimizin ümmeti görüyoruz. Herkes, alemlere rahmet peygamberin rahmet dairesine layıktır, o daireye muhtaçtır. Herkes o dairenin içine girsin, Allah’ın ahlakı ve nizamı olan Kur’an’ın ahlakıyla ahlaklansın, mutlu olsun, hayatındaki ve eko sistemdeki dengeyi bozacak davranışlardan uzak dursun, cehennemin alevlerinden kurtulsun diye bu makaleyi kaleme almış bulunuyoruz. Biz de beşeriz, hata yapmış olabiliriz. Hatamızı yapıcı anlamda eleştirenlere teşekkür ederiz. Makaledeki hakikat ve güzellikleri görenlere, onlara kalplerini ve akıllarını açanlara, onları içeri alıp gereğini yapanlara da dua eder, müteşekkir oluruz.
16-Öyleyse gelin hep beraber önce nefsimizi, sonra neslimizi tehdit eden unsurlardan çevremizi arındıralım. Müstehcenlik belasından, taciz ve tecavüz, aldatma hıyanetinden, şiddet ve cinayet rezilliklerinden, haram eğlencelerden, uyuşturucu ve kötü alışkanlıklar illetinden, günahların ve haramların kucağında sabahlamaktan koruyalım, kurtaralım. Gelin önce materyalizmin alevleri içinde yanan imanları kurtaralım. İmanları kurtarırsak, ormanları da, aileleri de yanmaktan, Emine Bulut’ları diri diri kesilmekten, onların yavrularını hayat boyu acı çekmekten kurtarmış olacağız. Fani ve fena dünyaya çağıran çok. Baki ve en hayırlı dünyaya[14][14] çağıranlar ise az. Gelin azlara yardımcı olalım. Lütfen lütfen lütfen.
Dr. Vehbi KARAKAŞ
[1] Furkan, 25/43
[2] Bkz. İsra, 17/44
[3] Bkz. Fussılet, 41/53
[4] Mü’minûn, 23 / 15
[5] Zariyat, 51 / 56
[6] Enbiya, 21 / 16
[7] Hicr, 15 / 85
[8] Bkz. Enfal,8/35
[9] Bkz. Kehf, 18/49; İnfitar, 82/10-11
[10] Bkz. Al-i İmran, 3/30
[11] Enbiya, 21/1
[12] Hicr, 15/3
[13] Bkz. Mülk, 67/10
[14] Bkz. A’lâ, 87/16-17
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi