İdrak (algılama) boyutuyla şuur, ilmî (aklî, mantıkî) ve zihnî şuur olarak iki kısma ayrılabilir.
İlmî Şuur
Akıl, her zaman şuurun çakmasıyla devreye girer ve zihne akan bilgilerin algılanması ve değerlendirilmesi ile zihnî hareketi tetikler; böylece tasavvur, idrak, tefekkür sistemleri işlerlik kazanır. İlmî şuur sayesinde şuurdan zihin havuzuna, bu havuzdaki tahlil (inceleme) ve terkip (sentez) imbiklerine yerleşik bilgiler akar ve kişinin zekâ, akıl ve iradesinin seviyesine göre yepyeni zihnî bulgular ortaya çıkar.
İlmî şuur, ilk etapta beş duyu organı vasıtasıyla elde edilen şuurdur. Bu şuur, (müspet) bilimlerin de ilk merhalesidir. İlmî yani aklî şuur denilince ilk akla gelen şuur da budur. Şeair-i İslâmiye (İslâmî İşaretler) olarak ifade edilen hususlar, bu konu çerçevesinde değerlendirilir. Şeair-i İslâmiye, bütün Müslümanlarla ilgili meseleler ve işaretler, İslâmî kıyafet, ezan okumak gibi toplumun hissedar olduğu işlerdir. Sözgelimi, yabancı bir ülkede namaz kılan bir insan görmek, hem o kişinin Müslüman olduğuna, he de o beldede başka Müslümanların varlığına bir işarettir. Bu gibi şeairden (işaretlerden) bu çeşit bir şuura varmak mümkündür.
Bu anlamdaki şuur, açık duygu ile hissetmektir. Yani şu anda his halinde olan ve henüz hafızaya ve akla tamamen geçmemiş bulunan ilmin en zayıf mertebesidir. İçe ait olsun dışa ait olsun, her duygunun bir duyum yönü, yani duyular vasıtasıyla algılanan izlenim boyutu ve bir de özel duygu yönü vardır. İkisi de hissedilir. Fakat ilmîlik ve idrak, asıl duyum değeri olandadır. Çeşitli iç ve dış duyularla (duygu organları ile) algılanan (idrak edilen) ses, tat, koku vb. duyguların varlığından bilgi alma ve bunu zihninde değerlendirme faaliyetlerinin bütünü, hem duyumun tanımı, hem de bu eylemin duyum değeri taşıması açısından şuurun başka bir adıdır.
Zihnî Şuur
Zihin, anlama, bilme, belleme melekesi ve şuur aktivitesinin bir kütüphanesi veya bâtınî (gizli) bir laboratuvardır. Şuuraltı ve şuur üstü müktesebât (kazanımlar), zihin deposuna akar, hafızaya dökülür, işlenir, sonra da çağrışım kodlarına bağlanarak, dışa vurmaya hazır bir hâl alır ve aktif beklemeye geçer.
Zihin, hislerle besleneceği gibi şuurla da beslenebilir. Her zaman şuur kanallarıyla beslenen zihin, zihnî şuurdur. Zihnî şuur, bir yanıyla, zahirî duy(g)ularla haricî his ve idraklere dayanır ve zihni bu yolla besler. Zihnî şuur, elde ettiği bilgileri zihninde arşivler, değişik kuvvelerin değerlendirmesine hazır hâle getirir. Şuur, bir anlamda bilmenin ilk ve en zayıf mertebesi olduğu için, zihnî şuur, ruhun mana âlemine ulaşma sürecinin ilk basamağı olduğu da söylenebilir.
Ancak bununla birlikte zihnî mekanizmanın işlemesi ile ham bilgi ve hisler, süreç içinde akıl ve hafızaya tamamen mal olur. Aklî süreçlerde olduğu gibi, zihnî şuur aktif hâlini korudukça hayaller, tasavvura ve daha sonra idrake dönüşür. İdrakin ilk basamağı, zâhiri bilme ile bir şeyin ilk duyulma mertebesi ve zihnin de ilk tecellisidir. İdrak boyutundan sonra bilgiler, değerlendirilebilecek şekilde korunmaya alınırsa o bir “hafıza şuuru” ve daha sonra zihnen kabul edilen bilgiler değerlendirilmek üzere ele alınırsa onu da bir “hatırlama şuuru” olarak tanımlayabiliriz.
Gelecek yazımızda inşallah şuurun en üst açılımı olan manevî/imanî şuur üzerinde bir seyahat yapacağız. Yeniden buluşmak ümidiyle…
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Hocam merhaba,
Bu sitedeki yazılarınızı büyük bir dikkatle okuyorum. Şu ana kadar çok şey öğrendim. Sağ olun. Sizden ricam, bundan sonraki yazılarınızda Allah yolunda cihat, kafirlerle mücadele, gazilik ve şehitlikten de bahseder misiniz? Bahsederseniz çok müteşekkir kalırım. İyi günler.