islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Meyl Kelimesi Örneğinde Kur’an’ın Kendi Kavramlarını Anlamlandırması

Meyl Kelimesi Örneğinde Kur’an’ın Kendi Kavramlarını Anlamlandırması
12 Aralık 2019 11:24
A+
A-

Türkçe’de de kullandığımız meyletme ifadesinin aslı Arapça الميل (meyl) kelimesidir ve Kur’an’da üç ayette karşımıza çıkmaktadır. م ي ل kök harflerinden oluşan kelimenin mâzî fiil hali مال şeklindedir. Arapça sözlükler kelimeye ortadan ayrılıp iki yandan birine doğru sapma anlamını vermektedirler.[1] ملت إلى فلان ifadesinin “filan kişiye yardım ettim, destek verdim” anlamına geldiği, sözlüklerin ifadeleri arasındadır.[2] Türkçemizde de bir şeye eğilim gösterme, yönelme, eğilme anlamlarında kullanılmaktadır. Ayrıca dilimizde mecâzen ilgi gösterme, sevme, arzu duyma gibi anlamlarda kullanımı vardır.[3]

Kur’an’da kelimenin geçtiği üç ayetten biri Nisâ Suresi 102. ayettir. Elimizdeki meallerin ayete verdikleri karşılıklarda, kelimeye verilen anlam yukarıda saydığımız anlamların hiçbiri değildir. Diğer bir deyişle; kelimenin geçtiği ayette anlatılan konu gereği, sözlüklerde kelimenin karşılığı olduğu söylenen ifadelerin hiçbiri meallerde kullanılamamıştır. Mealler ayetin ilgili bölümünü dilimize şöyle aktarmaktadırlar:

…وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً…

…İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar…  (Nisâ 4/102)[4]

İncelediğimiz kelime ayette, biri fiil, diğeri o fiili niteler şekilde (mef’ûl mutlak) mastar olarak kullanılmıştır: فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً (feyemîlûne aleykum meyleten vahideten). Fiilin ayetteki gibi على (alâ) harf-i ceri ile kullanımı durumunda anlamının “taraf tutmak, tarafgir davranmak” olduğunu yine sözlüklerden öğrenmekteyiz.[5] Ancak görüldüğü gibi kelimenin geçtiği ifade meale “ani baskın yapmak” şeklinde yansımıştır. Oysa sözlükler kelimenin böyle bir anlamından bahsetmemektedirler. 101. ayetten itibaren konu, yolculuk esnasında düşmanla karşılaşıp sıcak çatışmaya girilmesi durumunda namazın nasıl kılınacağı konusudur. Rabbimiz, imamın iki rekat kılarken cemaatin ikiye ayrılarak her bir gurubun birer rekat kılması gerektiğini tarif etmektedir. Konumuzla ilgili bölümde de silahların bırakılmaması gerektiği dile getirilmekte ve yukarıda aldığımız bölüm aktarılmaktadır. Dolayısıyla böyle bir ayetin mealinde kelimeye meyletme anlamı da verilememekte, kelimenin anlamları arasında bulunmayan “baskın yapma” ifadesi tercih edilerek konu kapatılmaktadır.

Oysa söz konusu olan Allah’ın Kitabı olduğunda, kelimelere verilecek anlamların insanlar tarafından tercih ve takdir edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Hele Kur’an gibi kullandığı her kavramı mutlaka açıklayan ve detaylandıran bir kitap için kelimelerin sözlüklerdeki karşılıklarına bile ihtiyatla yaklaşılması gerekir. Ayrıca incelediğimiz kelime bu ayet dışında iki ayette daha geçmektedir. O ayetlerde kelimeye ne “baskın yapma” ne de buna benzer bir anlam vermek mümkün olmamaktadır. Yine aynı mealden bakacak olursak:

Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. (Nisâ 4/129)

Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar. (Nisâ 4/27)

Ele aldığımız ميل (meyl) kelimesi 129. ayette “gönül vermek”, 27. ayette ise “büyük bir sapıklığa düşmek” şeklinde çevrilmiş. Şu durumda aynı mealde (ulaşabildiğimiz diğer meallerde de durum aynı) bir kelime geçtiği üç ayette de birbiri ile hiç ilgisi bulunmayan üç ayrı anlamda dilimize aktarılmış olmaktadır. Üstelik kelimeye verilen anlamların hiçbiri sözlüklerde kelimeye verilen karşılıklara uygun değildir. Oysa Kur’an’da geçen bir kelimenin bir anlamı olması ve geçtiği her yerde o anlama uygun karşılıklar verilebilmesi gerekir.

Bu kelimenin geçtiği ayetlerin hepsinde kullanabileceğimiz gerçek anlamını tespit etmenin yolu ise ayetleri birlikte iyi incelemek ve doğru bir değerlendirme yapmaya çalışmaktan geçmektedir. Aslında kelimenin geçtiği ayetler bize gerekli ip uçlarını vermektedirler.

الميل Meyl İfadesi ve Kur’an’daki Kullanımları

ميل ifadesi geçtiği ayetlerin üçünde de hem fiil hem de mastar formunda yer almakta, bu kullanımla fiilin anlamı tahsis edilmekte, pekiştirilmekte veya vasıflandırılmaktadır. Nisâ 102. ayette kullanımı, kelimenin anlamı hakkında önemli bilgiler vermektedir:

وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلَاةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِن وَرَائِكُمْ وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَىٰ لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ ۗ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً ۚ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْضَىٰ أَن تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ ۖ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ ۗ إِنَّ اللَّـهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا

İçlerinde olur da onlar için namazı tam kılarsan, onların bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar ve silahlarını kuşansınlar; (ilk) secdeyi yaptıktan sonra çekilsinler; bu defa namazı kılmamış öbür kısım gelsin, seninle namaz kılsınlar, tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kafirlik edenler isterler ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da size bir kere meyletsinler. Yağmurdan zarar görür veya hasta olursanız, silahlarınızı bir yere koymanızda bir günah yoktur ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, o kâfirlere küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır. (Nisâ 4/102)

Yolculuk esnasında düşmanla karşılaşma ve sıcak çatışma ortamının oluşması durumunda namazın nasıl kılınacağını tarif eden ayette, “size sadece bir kez meyletsinler” anlamında فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً ifadesi geçmektedir. Ayetin burada söylediği şey namazda silahlı olup tedbiri elden bırakmama konusudur. Burada kilit ifade “bir kere” ifadesidir. Diğer bir deyişle; ayette meyletme fiiline ne anlam verilecekse kâfirler o eylemi sadece bir kez yapmak istemektedirler. Yani kâfirlerin isteği müminlerin işini, onlarla bir daha ilgilenmelerine gerek kalmayacak şekilde, bir kerede bitirmektir. Bu sebeple ayette meyletme kelimesi iki kez kullanılmış, birinde fiil, diğerinde de fiili pekiştirme maksadıyla mastar olarak gelmiştir (mef’ûl mutlak). Mef’ûl mutlak ifadenin واحدة sıfatı ile kullanılması anlama, işin bir kerede tam bir şekilde yapılarak bitirilmesi anlamını katmaktadır. Dolayısıyla ayette kelimenin anlamını “ilgilenmek, vakit ayırmak” olarak anlamamız doğru olacaktır. Düşmanın isteği, bu konuyla sadece bir kez ilgilenmek, böylece “müminler” derfterini bir daha açılmamak üzere kapatmaktır. Yani ayete şöyle anlam vermek gerekir:

…Kâfirlik edenler isterler ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da sizinle sadece tek bir kez ilgilensinler (bir daha size vakit ayırmalarına gerek kalmasın)…

Kelimenin “ilgilenmek, ilgi göstermek, vakit ayırmak” şeklinde tespit ettiğimiz anlamını aşağıdaki ayette yer alan kullanımında daha net görmek mümkündür:

وَلَن تَسْتَطِيعُوا أَن تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ ۖ فَلَا تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ ۚ وَإِن تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّـهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا

Çok kararlı olsanız bile kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz. Öyleyse bütün ilginizi birine gösterip diğerini ortada bırakmayın. Eğer uzlaşır ve Allah’tan çekinerek kendinizi korursanız bilin ki Allah, bağışlar ve ikramda bulunur. (Nisâ 4/129)

Ayetteki فَلَا تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ ifadesinde de fiil, mef’ûl mutlak ile pekiştirilmiş; önceki ayette “sadece bir kez meyletme” ifadesi yer alırken bu ayette “bütün meyli gösterme” dile getirilmiştir. Ayetin konusu gereğince de kelimeye “ilgilenme, ilgi gösterme” anlamı verilmesinin doğru olacağı rahatça görülebilmektedir. Dolayısıyla ifadenin Türkçe karşılığı bütün ilginin eşlerden birine gösterilmesi şeklinde anlaşılmalıdır. مال fiilinin geçtiği son ayet de yine aynı surenin şu ayetidir:

وَاللَّـهُ يُرِيدُ أَن يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَن تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا

Allah, sizin dönüşünüzü (tevbenizi) kabul etmek, arzularının peşine takılanlar ise kendilerine büyük bir ilgi göstermenizi isterler. (Nisâ 4/27)

Bu ayetin son bölümü dilimize genellikle “büyük bir sapışla sapmanızı isterler” şeklinde çevrilmektedir. Oysa kullanılan fiil yukarıda gördüğümüz ayetlerde olduğu gibi مال fiilidir. Ayrıca sapıklık şeklinde çevrilebilecek kelime olsa olsa ضل kelimesi olabilir, ancak bu ayette geçmemektedir. Dolayısıyla burada bu ifadeye önceki ayetlerde verilenle aynı anlamı vermek gerekir. Bu da “büyük bir ilgi göstermenizi isterler” şeklindedir.

Sonuç

Sonuç olarak الميل kelimesinin Kur’an’daki anlamını, Türkçe’de de kullanılan şekliyle; meyletmek, eğilmek kelimeleriyle karşılamanın yeterli olmadığı ve kelimenin geçtiği her ayete uygun düşmediği görülmektedir. İfadeye bugün kazandığı anlamdan farklı olarak; ilgilenmek, ilgi göstermek, vakit ayırmak anlamlarını vermek gerektiği, bu kelimenin anlamını Kur’an’dan öğrenmeye kalktığımızda ortaya çıkan sonuçtur.

İncelediğimiz kelime, Kur’an’ın kendi kavramlarının içini kendisinin doldurduğuna, insanları sözlüklere muhtaç bırakmadığına da güzel bir örnektir. Diller canlı organizmalar gibidirler. Zamanla gelişir, değişir hatta kaybolur, ölürler. Bu sebeple Allah’tan gelmiş bir kitabın dildeki değişimlerden etkilenmeyecek yapıda olması gerekir. Zaten sadece Allah’ın gönderdiği bir metin bu özellikte olabilir.

Bu örnekte de gördüğümüz gibi Kur’an, Arap dilindeki değişimlerden etkilenmemiştir. Kur’an’da geçen kelimelerin anlamları, Arap dilinin insanlar arasındaki kullanımında değişime uğramış olsa da Kur’an’ın kendi iç bütünlüğü, Allah tarafından belirlenmiş şaşmaz metot iyi uygulanırsa, kelimelerin anlamlarını doğru tespit etmemizi sağlamaktadır. Böylece bir kelimenin anlamı sözlüklerde tamamen bozulmuş ve değişmiş dahi olsa Kur’an’ın o kelimeye yüklediği anlamı tespit etmek mümkün olmaktadır. Bu durum meal yazmanın ne kadar zor ve uzun süreli bir çalışma olacağını da gözler önüne sermektedir. Bir ayette geçen tek bir kelimeye Kur’an’ın verdiği anlamı tespit etmek için böylesi büyük bir çalışma yapma gerekliliği günümüzde pıtrak gibi çoğalan meallerin ne kadar üstün körü yazıldığı hakkında da fikir vermektedir.

Erdem UYGAN


[1] Müfredat

[2] a.g.e.

[3] http://lugatim.com/s/MEYLETMEK–MEYLEYLEMEK

[4] Diyanet İşleri Başkanlığı meali

[5] Müfredât

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.