islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4868
EURO
36,2376
ALTIN
2.961,79
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Giysilerimizi de İslâmileştirmeliyiz II

Giysilerimizi de İslâmileştirmeliyiz II

Dünkü yazımızda giysilerimiz ve giyim şekillerimizin iman, ibadet ve ahlâk mevzuu olduğuna değinmiştik. Bu yazımızda ise konuya devam edecek, giysilerimiz ve giyim şekillerimizin sağlık, estetik ve kültürel cihad konusu olduğuna değineceğiz.

Giysi Sağlık Konusudur

Yüce Rabbimiz bize giysileri, giysiler edinme duygusu ve imkânlarını verirken elbette ki fizik etkilerden korunmamızı da dilemiştir. İnsanoğlu, iklim şartlarından etkilenir.

-Bilimsel tahminlere göre- yaklaşık dokuz milyona yakın canlı türü var. Her bir canlı muhtaç olduğu giysiye yaradılıştan sahip oluyor. Ama insan giyinmeye, korunmaya muhtaçtır. O halde, mevsimlere göre giyinmek ve hastalıklardan korunmak için giysi konusuna önem vermek dini bir vecibedir. Biz, bunun dini bir vecibe olduğu bilgisi ve bilincinde miyiz?

Allah’ın verdiği, imandan sonra gelen en büyük nimet sağlıktır. Sağlığımızı koruyacağız. Büyük sorgulama gününde sorgulanacağımız nimetlerin başında sağlık gelmektedir.

Kanuni Sultan Süleyman Han da ne güzel söylemiş; “Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi”

Burada bir ilave yapalım. Kadınlarımızın genelde beğenilir olmak için giydikleri yüksek topuklu ayakkabılar, hem ahlâkî bakımdan mahzurludur hem de sağlık bakımından sakıncalıdır. Çünkü ahlâkımız yanı sıra ayağımızın sağlığını da korumakla yükümlüyüz. Sağlımızı niçin feda ediyoruz. Yüksek topuklu ayakkabılar giymenin yabancı kültür kaynaklarında da seküler bir mantıkla konu edilerek yerildiğini bilmeliyiz.

Giysi Bir Estetik Konusudur

Giysi iman, ibadet, ahlâk ve sağlık konusu olduğu gibi estetik konusudur. Estetik konusu da Müslümanların ihmal ettiği konular arasındadır. Oysaki güzellik konusu fevkalade önemlidir.

Kur’ânımızın açıklamasına göre, Allahımız güzel, Peygamberimiz ve örnekliği güzel, yaratılan gök güzel, yer güzeldir. Biz insanlar da en güzel kıvamda yaratılmış ve Rabbimiz tarafından güzel ameller yarışına çıkarılmışız. İbadetin bir diğer anlamı da İslâmî ölçülere uygun olarak yapılanı güzel yapmaktır.

İncelediğiniz zaman Kur’ân-ı Kerîm’in estetik konusuna, ne derece büyük önem verdiğini anlıyoruz. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de razı olduğu, Cennetle mükâfatlandıracağı, amellere Hasene yani güzellik ismini veriyor. Fıtrat ve İslâm çizgisinde ibadetin güzellik, güzelliğin de ibadet olduğunu söyleyebiliriz.

Evet, giysi sadece fiziksel etkilerden korunmak için değil, aynı zaman da güzelleşmek içindir. Rabbimiz Araf suresi âyet 26’da şöyle buyurur:

“Ey ademoğulları! Size vücudunuzu/çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olacak giysiler yarattık veya size giyim kuşam yapma bilgisini öğrettik. Ama Allah’a karşı sorumluluk bilincinin sağladığı örtü, her şeyin üstündedir. İşte bu nimetler, Allah’ın yüce kudretine delalet eden belgelerdendir. Ola ki, düşünür de öğüt alırlar.”

Müslüman giyineceği zaman sadece dış/fiziksel etkilerden korunmayı değil, Yaradan’ın verdiği bedeni güzelliği, giysilerle daha bir güzelleştirme amacını da gütmelidir. Gütmelidir ama ruhsal güzellikler edinmeyi de ihmal etmemelidir. Çünkü anlamını sunduğumuz âyette bize şöyle de buyrulmuş olmaktadır:

Size giysilerinizi, örtünerek korunmanız ve güzelleşmeniz için verdik ama siz sadece maddi giysilerle ruhsal güzelliklerin kazanabileceğini sanmayın. Rabbinizin emirleri ve yasaklarına uyarak sahip olacağınız Takva elbisesi ise; o daha hayırlıdır.

Takva elbisesine bürünemezsek, halis bir kulluk yapamayız. Giyim şeklimizi de ibadet hayatımızın bir bölümü haline dönüştüremeyiz.

Böylece bizim için giysi ve giysiler aracılığıyla tesettür/ örtünme konusunun ilgili beş özelliğine değindik.

Ölçülere Uygun Giysi Kültürel Cihaddır

İslâmî ölçülere uygun giyinmenin bir altıncı özelliği daha var. Yaşadığımız dönemin insanları, bu özelliği pek bilmiyor. Giysi bir kültürel cihaddır. Açıklayalım:

Müslüman kadınların ve yetiştirdiğimiz kızlarımızın toplum hayatında, okullarda, ve üniversitelerde gördüklerinden, izledikleri televizyon filmleri ve dizilerinden etkilenmeksizin, “Ben kulum, Rabbimin buyruklarına göre giyineceğim” diyerek tesettüre girmesi, büyük bir cihaddır. Bu bize basit bir olgu gibi geliyor, ama yavrularımız için basit değildir.

 Hamd olsun Rabbimize, toplumumuzda siyasi, yönetici, iş ve sanat adamı konumunda olan etkili insanların eşleri ve kızları da tesettüre büründükleri için yetişmekte olan yavrularımız için olumlu şartlar oluşmaktadır. Ama

Örtünme konusu nefsi mücadeleyi gerektirdiği için kültürel cihaddır. Haklar ve özgürlüklerimize saygı duymayıp zalimleşen insanların, giysi konusundaki saldırılarına karşı durmak da bizim için kültürel cihaddır.

 Bilindiği gibi İslâm dünyasında son bir asırdan beri İslâmi değerlere karşı savaşan emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerin saldırılarını yoğunlaştırdıkları alanların başında giysi konusu gelmektedir. Tunus’ta, Cezayir’de Mısır’da ve Türkiye’de yasal ve fiili baskı ile giysi devrimleri yapıldı. Yapılan büyük zulümlere maruz kalan çocuklarımız en temel hakları olan eğitim haklarından bile yoksun bırakıldılar. Yıllar boyu mücadele yapıldı. Yaşadığımız dönemde verdiğimiz kısmi mücadeleler sonucu, müspet sonuçlar alındıysa da yasal zeminde yapılması gereken daha pek çok işler vardır.

Giyimde Maddî ve Manevî Ölçülerimiz

Kur’ân-ı Kerîm’de Nur suresinin 30, 31, 60 ve Ahzab suresinin 59. âyetlerinde ve aziz Peygamberimizin buyruklarında giyimle ile ölçüler verilmektedir:

 Bu ölçülere göre erkekler göbekle diz kapakları arası, kadınlar da eller, yüz ve ayak bilekleri dışında bütün vücudu örtücü elbiseler giymelidir. Özellikle kadın elbisesi vücudun tabii rengini ve organların biçimini göstermeyecek şekilde sık dokulu ve geniş, dıştan bakıldığında erkek giysisi olduğu izlenimini vermeyecek derecede kadın cinsiyetiyle uyumlu olmalıdır. Elbiseler helal kılınan giysilerden yapılmalıdır. Örneğin yırtıcı hayvan derilerinden mamul olmamalıdır. Renkler yumağı olmaktan beri, sade ve sadeliği içinde güzel ve temiz olmalıdır.

İslâmi ölçüler içerisinde giyimin bu maddi şartları yanı sıra bir de mânevi şartları vardır ki; o şartlar da elbiselerimizi helal kazançlarımızla almak, tevazu içinde giymek ve yenileri alındığında kullandıklarımızı ihtiyaç sahiplerine vermektir.

Burada önemli bir konuya daha değinmek istiyorum. Helal kazançlarımızı yeniden filtreden geçirelim. Daha bir halis olanlarını yiyeceğimize, içeceğimize ve giysilerimize ayıralım. Yemekler, içecekler ve giysiler helal olmazsa hayırlara yönelemeyiz. Yapılan dualar ve hayırlar kabulü şayan olmaz. Dolayısıyla konu son derece önemlidir.

Medine’de Yaşanan Devrimler

Ölçüleri veriyoruz ama, bu ölçülerin uygulanarak hayatımızda bir devrim yapabilmesi, İslâm dinine tam anlamıyla imanı gerektirir. Hz. Aişe validemizin aktarımına göre Medine’de iki büyük devrim oldu. Birincisi; alkol yasağı ile gerçekleştirildi. Alkollü içkileri kesin olarak yasaklayan Maide sûresinin 90-91. âyetlerinin indirildiği gün, Medine’de bir devrim yaşandı. İçki satışları durduruldu. Mevcut bütün içki küpleri boşaltıldı; Müslümanlar: “Yasağına inandık ve alkollü içkiler içimine son verdik ya Rabbi,” dediler.

 İkinci devrim de örtünme ile ilgili olarak yaşandı. Örtünme ile ilgili ana âyet olan Nur sûresinin 31. âyeti indirildiğinde, Müslüman kadınların bir kısmı, bu emri doğrudan Peygamberimizin dilinden öğrendiler. Diğerleri de kocalarından, babalarından, kardeşlerinden öğrendiler. Kadınlar ve genç kızlar ertesi gün sabah namazına örtülerine bürülü olarak geldiler. Medine sokaklarında da örtüleriyle göründüler.

 Giyimi ve örtünmeyi iman, ibadet, ahlâk, sağlık, estetik ve kültürel cihad konusu olarak görmedikçe ve fiilen de örtünmedikçe İslâmi şahsiyetimizi oluşturamayız ve ahiret saadetimizi sağlayamayız.

Konumuzu, tablolaştırıp gönül köşemize asmamız gereken bir yaşam örneği ile bitirelim:

Oğlunun şehit edildiği haberini bizzat Peygamberimizden duymak isteyen Ümmü Hallad isimli kadın, Peygamberimizin bulunduğu meclise, Müslüman kadınının asaleti içinde, örtülerine bürünmüş olarak gelir. Bazı erkek sahâbiler ona şöyle derler:

“Ne o, şehit edilen oğlundan haber almak için de i giysilerine sımsıkı bürünerek mi geldin”

Onun verdiği cevap, bütün Müslüman kadınların gönül müzelerine taşıması gereken bir cevap olarak şöyle olmuştur:

  • Ben oğlumu kaybettiysem, hayâmı/utancımı kaybetmedim ve etmeyeceğim.”

Ali Rıza DEMİRCAN

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.