Sık sık toplumumuzun gündemini oluşturan kadınların dövülmesi olayını İslâmî ölçülere göre nasıl yorumlayabiliriz?
Allah’a hamd, Resulü Hz. Muhammed’e salât ve selâm ederim:
Milâdi altıncı asır cahiliyetinde olduğu gibi Kur’ân ve Sünnet nizamından yoksun 20. asır cahiliyetinde yaygınlaşmakta olan bir zülüm türü de kadınları dövmektir.
Kadını eş ve ana olarak yüceltmek bir tarafa onu sadece bir üretim aracı olarak değerlendiren ülkelerde ve ülkemizde kadın dövmek giderek yaygınlaşmaktadır.
Kadının bedeni güçsüzlüğünden kaynaklanan bu zulmü kanunî müeyyideler ve müdahalelerle önlemek mümkün olmamıştır. Olumsuz gelişmeler önlemenin mümkün olamayacağım da göstermektedir. Zira açık bir hakikatdir ki inşam sürekli olarak zulümden sakındıracak, adaletli ve merhametli kılacak otorite ancak Allah’a ve Âhiret Hayatı’na; Cennet ve Cehennem’e imandır. İnançsızlık oldukça bu zülüm de böylece devam edip gidecektir.
Dövmek, aşağılamak, ızdırab vermektir; adalet ve merhamet düsturlarına zıddır.
Bu sebeple İslâm Dini ilke olarak insanın özellikle de kadının dövülmesini yasaklamış, kadının dövülmesini bir hayırsızlık olarak vasıflandırmıştır. Cezalandırılması gerekli bir suç olarak görmüştür.
Mevzu ile ilgili açıklamamızı buyurunuz şu hadisle sürdürelim.
Allah’ın Resulü (S.) (sahâbilerine şöyle) öğüt verdi:
— Allah’ın kullan (eşlerinizi dövmeyiniz.
Bu öğüdden bir süre sonra) Hz. Peygamber’e başvuran Hz. Ömer şöylece şikâyette bulundu:
— Ya Resûlellah! (Emriniz üzerine dövülmedikleri için) kadınlar kocalarına baş kaldırmaya, huysuzluk etmeye başladılar. (Gereğinde dövülmeleri için emir buyurur musunuz?)
Allah’ın Resulü (gereğinde) dövülmelerine izin verdi. (Verince de) kadınlar sopaya çekildiler. Fakat (dövülen kadınlardan) kalabalıkça bir gurup (bir gece) Hz. Peygamber’in ailesini ziyaret ederek kocaları ile ilgili şikâyetlerini duyurdular. (Şikâyet gecesinin sabahında) Allah’ın Resulü (S.) şöyle buyurdu:
— Dün gece yetmiş kadar kadın Muhammed ailesini ziyaret etti. Her bir kadın da kocası tarafından (dövülmesini) şikâyet ediyor. İyice biliniz ki kadınlarını dövenler hayırlılarınız değildir.
Tercümesini sunduğumuz hadis ve benzer hadisler öğretmektedir ki eş üzerinde hâkimiyet kurmak ve sadizmî duygulan tatmin etmek için dövmek fiili büyük bir günahdır.
Peygamberimiz «Her ızdırab veren kişi (cezasını çekmek için) cehenneme girecektir.»buyurur.
Peki hocam, ilke olarak insan dövmeyi ve özellikle kadın dövmeyi yasaklayan dinimizin terbiye amacıyla kadının dövülmesini onayladığı durumlar var mıdır?
Bu sualin cevabmı aşağıdaki sualleri vaz’ ederek vermeye çalışalım.
Geçimsizliği aile hayatında problem olmuş ve kocasında huzur bırakmamış bir kadına nasıl davranılabilir?
Boşamak yoluna mı gidilmelidir?
İlk aşamada boşamak yoluna gitmek şüphesiz gerçekçi ve de doğru olamaz. Zira boşamak aile hayatının sona erdirilmesidir ve bazen daha büyük problemler ortaya çıkarabilir.
O halde ne yapmalıdır?
Yaradanı olduğu için kadının bedenî ve ruhî yapısını en iyi bilen Rabbimiz yapmamız gerekeni Nisa sûresinin 34. âyetinde bize şöylece emir buyurmaktadır:
«… Şerlerinden; serkeşliklerinden korkup yıldığınız kadınlara gelince; Onlara (evvelâ) öğüt verin, (vaz geçmezlerse) kendilerini yataklarında yalnız bırakın. (Yine kâr etmezse) onları dövün. Size itaat ederlerse aleyhlerine bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür.»
Lütfen bunları ana hatlarıyla açıklar mısınız?
Bu ilâhî emirden açıkça öğrenilebildiği gibi kadından kaynaklanan geçimsizlik problemini aile dışına taşırıp boşama yoluna gitmeden evvel yapmamız gereken üç görevimiz vardır.
a — Öğüt vermek;İnsan hata edebilir. Bu sebeble kadın da bir süre yanılmış, kocasını üzmüş olabilir. Koca ona öğüt vermeli/sevdiğini söylemeli, arzularını gerçekleştirmeye çalışacağını bildirmeli, sabırlı olmasını rica ederek şefkatle bağrına basmalıdır. Ayrıca kocayı mutlu etmenin kadının âhiretini mesut edeceği hakikatini açıklamalıdır. Çünkü Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
«Kocası kendisinden razı olduğu halde ölen her bir kadın Cennet’e girer.»
b — Kadınlığına ilgisiz kalmak;Özellikle kocasının verdiği öğütleri önemsemeyip bunaltıcı sözlerini ve üzücü davranışlarını sürdüren kadınların dişiliklerini silâh olarak kullanmaya çalıştıkları bir vakıadır.
Erkek bu silâhın kendisi üzerinde etkili olmadığını, kadınlık cazibesine kapılarak hatalarına göz yumamayacağmı bildirmek ve onu bu hususta kendisine güvensiz kılabilmek için evden uzaklaşmaksızın bir müddet onunla beraber yatmamalı; cinsî münasebette bulunmamalıdır.
Kur’ân-ı Kerimin bu öğüdü son derece anlamlı ve verimlidir. Zira geçici bir süre de olsa cinsî arzularına gem vuramayan ve hırçın eşine dişiliğine boykot edemeyeceğini hissettiren kişi eşi üzerinde müessir olamaz. Öğütle onu terbiye edemez.
Peygamberimiz bu gerçeğe işaret etmiş olmak içindir ki şöyle buyurmuşlardır:
«Sizden biriniz gündüz karısını dövüp… de sonra gece onunla cinsî münasebette bulunmakdan (ötürü kişiliğinden) utanmaz mı?»
c — Yaralamıyacak Şekilde Dövmek;Öğüt verilmesinden ve kadınlığına boykot edilmesinden etkilenmeyen ve problem olmakta devamı eden huysuz ve hırçın kadın için boşama yoluna gitmeden aile içinde baş vurulabilecek son çare onun anlamsız gururunu kırmak; yaralamayacak şekilde dövmektir. Ruhsat verilen bu dövme terbiye amacına dönük dövmedir. Ve İslâm hukukçularına göre en az üç defa uyarı yapıldıktan sonra caizdir. Bu meşru amacın sınırlarının aşılmaması içindir ki Peygamberimiz, ızdırab verici, yaralayıcı dövmeyi, yüz ve cinsel organlar gibi hayatî uzuvlara vurmayı yasaklamıştır.
İslâm Dini’nin yukarıda açıklanan şartlar altında verdiği dövmek ruhsatı bazılarınca iddia olunduğu gibi erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğini tescil değil, geleceğini düşünemeyen Kadına yuvasıını korumak için yapılmış bir yardımdır.
Burada tekrar ifade edelim ki dövülmesine ruhsat verilen kadın kocasını önemsemeyen hırçın kadındır.
İslâm bilginlerinin verdiği örneklere göre söz konusu kadın kocası arzuladığı halde kocası için süslenmeyen, kocasının cinsi arzularım tatmin etmek istemeyen, namazı terkeden, gerektiği zaman gusül abdesti almayıp cünüp duran, ana-babasına gitmek gibi dinî bakımdan meşru gidişler dışında kocasından izin almaksızın evden çıkıp gezmeye giden ve bu gibi hatalarında ısrar eden kadındır.
Dövülmesine ruhsat verilen kadın zina eden kadındır. Bazı İslam alimleri zina dışında hiç şekilde kadının dövülemeyeceği görüşündedir ki biz de bu görüşe katılıyoruz. Aşağıda sunulacak hadis zaten bu yaklaşımı doğrulamaktadır.
Bu gibi hataları yapmayan, yapsa da uyarıldığında sürdürmeyen kadını dövmek şüphesiz zulümdür.
Allah’ın buyruğuna aykırılıkla öğüt dinler kadını aleyhine yol arayarak bu zulmü yapabilen hiç bir erkek koca olmaya lâyık değildir. Zalimlerin koca olarak kabul olunmaması Peygamberimizin de arzusudur.
Bu peygamberi arzuya bir misal verebilir misiniz?
Elbette verebiliriz.
Ebul-Cehm adlı kişinin kendisiyle evlenmek istediğini Hz. Peygambere arzedip görüşünü soran Fatıma bintü Kays’a Peygamberimiz bu evliliği onaylamadığını beyanla şöyle buyurmuştur:
— (Onunla evlenme). Çünkü o sopasını omuzundan düşürmeyen; kadınlarını çokça döven bir adamdır.
Açıklamalarınız için teşekkür ederim. Müsaadenizle bir hususu daha sormak istiyoruz. Dinimizin açıklanan şartlar altında kadının hafif bir şekilde dövülmesine ruhsat vermesi bazı mü’minler tarafından istismar edilerek zulme aracı kılınamaz mı?
Elbette kılınabilir?
Ancak ciddî bir Müslüman bu ruhsata dayanarak; kadını gereksiz dövmenin Allah’ın huzurunda cezası görülecek bir zulüm olduğunu bilir.
Zulüm olduğunu bilerek dövenler ise zaten bizim hayırlılarımız değillerdir.
Sözü, hayat düsturumuz olması gereken bir hadisle noktalayalım.
“Ey İnsanlar Kadınlarınıza iyi davranmanızı/ iyi davranılmasını öğütlemenizi tavsiye ederim. Zira onlar sizin gözetiminiz altındadır.Fahişe-i mübeyyine/zina yapmadıkça onlara karşı yerici ve zarar verici bir şekilde davranma hakkınız yoktur.Eğer zina ederlerse,onları yataklarında yalnız bırakabilir ve onları yaralamayacak şekilde dövebilirsiniz.”[1]
——————
[1]Tirmizi Redâ 11,İ.Mace Nikâh 3.
Fahişey-i Mübeyyine”nin zina olduğuna ilişkin olarak bak. Ahzab 30,Talak 1.
Değinildiği üzere,dövme cezası ancak zina halinde uygulanabilir. Bilindiği gibi zinanın Kur’ân’da belirlenen cezası yüz sopadır. Kişi kendi tanıklığına dayanarak zina suçlamasıyla yargıya Li’ân için başvurabilir. Karısının suçlamayı kabulü bu cezayı, reddi ise ayrılık sonucunu doğurur. Ailesinin onurunu düşünerek yargıya gidemeyen kişi yaralamayacak şekilde bir dövme ile yüz celdeyi sembolize eden bir ceza uygulamış olur.
Kişinin yönetimi altındaki esir kadının zinasını bizzat cezalandırabilirliği de kocanın açıklanan şekilde cezalandırabilirliği hakkını kanıtlamaktadır.
Peygamberimiz şöyle buyurur: “Bir cariye zina eder ve zina yaptığı da kesinleşirse üzerinde hukuken yetkili olan kişi ona had/zina cezası uygulasın…”(Buharî Itk 17,Müslim Hudûd 30)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi