Bahçe sahipleri biz yarın mahsulü kaldıracağız diye yemini basarlar ama inşallah demezler, fukaraya da bir pay ayıracağız, demezler. Demezler de…, o gece onlar uykuda iken Rabbimizin gönderdiği bir Taif / bir dolaşıcı bahçelere gelir.
“ Onlar daha uykuda iken Rabbinden gelen bir Taif /felaket, bahçeyi kapladı.
Derken bahçe kapkara kesilip çorak bir yere dönüvermişti.”
Kur’an gece gelen Taifi yani dolaşıcıyı tanımlamıyor. O yakıcı, dondurucu bir kasırga da olabilir, bir afet meleği de. Çünkü önemli olan bu değil. Bir belanın gelmiş olması ve o canım bahçelerin tüm mahsullerinin yakılmış ve küllere, çerçöpe dönüştürülmüş olmasıdır.
Bahçe sahipleri sabahleyin erkence kalkıyorlar, hadi bakalım mahsulü kaldırmak için erkence yola koyulalım diyorlar. Yolda konuşa konuşa giderlerken ““Bugün hiçbir yoksula yol vermeyelim, yanınıza sokmayalım” diyerek birbirlerini de uyarıyorlar.
Böylesi uyarı mantığı Yâsîn sûresinde değinildiği üzere gavur mantığıdır.
Yasin-i Şerif’te değinilen bu mantık şöyle anlatılıyor:
“ Onlara, Allah’ın size verdiği rızıklardan verin denildiği zaman kâfirler müminlere şöyle derler: Allah’ın dileseydi doyuracağı adamları biz mi doyuracağız? Ya siz apaçık bir sapıklık içindesiniz. “
Âyeti açalım; onlar yani kâfirler şöyle diyorlar: Bizim Yaratan katında bir değerimiz olduğu için mal sahibi olduk. Mal sahibi olmayanların Onun nazarında bir değerleri olmadığı için onlara mal verilmedi. Allah’ın vermediğini biz niye verelim? Mantık bu.
Denemeye uğratılma gerçeğini bilmedikleri ve vahye de inanamadıkları için kâfirler hakikati bilemezler.
Yasin muhteşem bir suredir. Ama anlamadan okuduğumuz Kur’an yolumuzu aydınlatır mı? Aydınlatmaz, aslında cesaretle adını koyabilsek yaptığımızın büyük bir edepsizlik olduğunu kavrayabileceğiz. Rabbimiz son Peygamberi ile bir Kitap bir hayat düzeni indiriyor, emirler veriyor, yasaklar koyuyor, Yaratana karşı edepsizliğimiz sebebiyle, ‘yaratan bana hangi emirleri verdi, hangi yasakları koydu,’ bunu öğrenmek istemiyoruz. Konumuza dönelim.
Bahçe sahipleri konuşa konuşa bahçelerine geliyorlar. Geliyorlar da, gördükleri karşısında “yahu bunlar bizim bahçeler değil” diyorlar. Sonuçta belaya uğratıldıklarını anlıyorlar, “ Biz yoksulları mahrum bırakmak istedik ama Rabbim de bizi mahrum bıraktı” diyorlar. Bu gelişmeler üzerine daha önce kendilerini uyaran akıllı, imanlı, dengeli olan kardeşleri şöyle diyor:
Ben sizi uyarmadım mı? Ben size “bütün eksiklerden beri tüm yüceliklerle vasıflı olan yüce Rabbimiz, bizim hayrımıza emir verir, zarar verecekleri yasaklar, demedim mi?
Cezaya uğrayınca toparlanırlar, “Rabbimiz biz seni tesbih etmedik nefislerimize zulmeder olduk.” diyerek birbirlerini kınayıp tövbe ederler.
Burada bir vesile ifade edelim. Yaradan’ın buyruklarına karşı çıkan, karşı herkes zalimdir! Zalim yapması gerekeni yapmayan/ yapılmaması gerekeni yapandırdır. Bu sebepledir ki Kur’an’da Rabbimiz, cezalandırılan toplumlar için “biz onlara zulmetmedik, onlar kendi kendilerine yazık ettiler,” buyurur.
Vicdan Doğruyu Gösterir
Allah insanoğlunda öyle bir vicdan yaratmıştır ki o hatasını anlar, kavrar. Rabbimiz bu gerçeği Kıyamet sûresinde şöylece beyan eder :
“İnsan kendisinin gözcüsüdür, mazeret bildirir ise de hatalı olduğunu bilir.“
İtiraf ettikleri gibi mallardan toplumun hakkı olan bölümü vermemek Kur’an’ın dilinde tam bir azgınlıktır. Onlar hatalarını dile getirdikten sonra “ Biz tövbe eder, aklımızı başımıza alırsak, fukaranın hakkını tanır verirsek Rabbimiz bize daha önce verdiklerinden daha fazlasını, daha hayırlısını verir, derler.
Ceza Toparlanmayı Sağlamalıdır
Sevgili kardeşlerim, Allahu zülcelal bu kıssada hatadan toparlanmanın örneğini de bize veriyor. Ölüm komasına girinceye kadar tövbe yolları açıktır. Ne yaparsak yapalım, usulüne uygun olarak yapılacak tövbeyi Rabbimiz kabul edeceğini vaat ediyor. Tövbede ve de mali hayır yapmada geç kalınmamalıdır. Çünkü ölüm her an gelebilir. Bunun için Münafikun sûresinin onuncu ayetinde şöylece uyarılıyoruz:
“Sizden birinize ölüm gelmeden Ya Rabbi bana biraz daha ömür ver de aklımı başıma alayım, bol bol dağıtayım güzel salih kullardan olayım. Ölüm gelip de böyle diyecek olmadan evvel uyanın.“
Bahçe sahipleri kıssanın son ayetinde şöyle buyrulur:
“İşte Allah’ın yasalarına aykırı gidilerek yoksul hakkı tanımamanın cezası işte böyledir. Ahiret azabı çok daha büyüktür. Keşke bunu bilselerdi/ keşke inançlı ve verici kullara nimetlerle dolu cennetlerin var olduğunu bilselerdi.“
Peygamberimiz “Günahlara girip çıkmaktan korunun. Çünkü kul gireceği günah sebebiyle ereceği nimetlerden yoksun kalabilir” buyurur. Buyurunca da bahçe sahipleri ile ilgili ayetlerin bir bölümünü okur.
Kur’ânda yer alan Bahçe sahipleri olayını kısaca sunduk.
Peygamberimizin Anlatımıyla Bahçe Sahibi
Peygamberimiz de bize malî, görevleri yapmanın nasıl bereketli sonuçlar vereceğini bir Bahçe sahibi misali ile şöylece anlatıyor:
Ürpertici Bir Misal
“ Sizden önceki topluluklardan adamın biri bir gün ovada/kırda da dolaşırken başı ucunda bir bulut beliriverir. Kafasını kaldırır, buluta bakar. Bu sırada bulutun içinden ya da buluta yönelik bir ses işitir: Ey bulut, git falanca adamın bahçesini sula.
Bu emri alan bulut yön değiştirerek gider. Adamcağız da merakla takip eder ve bir süre sonra bulut taşlık bir alan üzerine suyunu boşaltır ve bu su mecrasını bularak bir bahçeye doğru akar. Adam takip etmektedir. Suyun yönelip aktığı bahçeyi bir zat sulamakta ve gelen suyu dağıtmaktadır. Adam, sulamakta olan bahçe sahibinin yanına gelir, selam verir, ey arkadaş adın nedir diye sorar. Bahçe sahibi niçin soruyorsun deyince macerayı anlatır ve ilave eder:
Arkadaş! Bu işin sırrı nedir? Senin için buluta nasıl emir verilir, der. Bahçe sahibi de şöyle der:
Vallahi ben pek çok şey bilmem. İnce hesaplar da yapamam. Ben Rabbimin bana verdiği mahsulleri toplarım, üçte birini kendime ve çocuklarıma ayırırım, üçte birini tohumluk olarak ayırırım, üçte birini de çevremdeki komşularıma ve fakirlere dağıtırım. “ (Müslim Zühd 45)
Raslantı Tabiat Olayı Yoktur
Sonuç olarak güzel ve kötü amellerimizle tabiat olayları arasında ilgi var. Öyle kasırgalar esti, hortumlar geldi, seller bastı şeklinde tesadüfler yoktur. Hepsi bir plan ve hikmet dairesinde cereyan eder.
Nimetler, rızıklar kader senaryosuna göre dağıtılmaktadır. Kendini yorma. Esbaba tevessül et Rabbin dilerse seni mallarla dener. Denemiyorsa kendini yiyip bitirme. Hak tanımayıp yoksulu dışlamak eldeki nimetlerin kaybına neden olur. Bize verilen bu örneklerle hikâye anlatılmıyor. Hayat öğretiliyor, yol gösteriliyor, aydınlatılıyoruz. Bizim de deneme içinde olduğumuz, hayata Müslümanca bakmamız ve değerlendirmeler yapmamız gerekiyor.
Size nimetlerle dolu cennetlerin bizi beklediği müjdesini veriyor, hepinize hayırlı bereketli ömürler niyaz ediyorum aziz kardeşlerim…
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi