Su-i zan ve ona dayanan gıybet, yalan ve iftira gibi haramlar, her zaman, her yer ve şartta haramdır.
İlâhiyatçılarımız ve siyasilerimiz dâhil sosyal ilişkilerimizde ve özellikle sosyal medya bağlantılarımızda çokça işlendiğine şahit olduğumuz bir haram da sû-i zan/kötü-çirkinzandır.
Rabbimiz, Hucurat sûresinin 12. âyetinde hataları araştırma ve insanları arkalarından çekiştirme olan gıybetten önce onlara da kaynaklık yapan kötü zannı haram kılarak “Zannın çoğundan kaçının, çünkü zannın bir kısmını oluşturan kötü zan haramdır/günahtır”buyurmaktadır.
Zan kesin, dolayısıyla güvenilir bilgi değildir. Onun değil kötü-çirkin olanı güzel olanı da gerçeği yansıtmaz. Bu sebeple zannı kesin bilgi yerine koyanlar Rabbimiz tarafından yerilmektedir. (Necm 28,Enam 116)
Her duyulanı söylemek yalan olarak haram olduğu gibi zanna dayalı konuşmak ve ithamda bulunmak da haramdır. Peygamberimiz “Zandan sakının. Zanna dayalı söz, sözlerin en yalanıdır” buyurur. (Buharî Edep 57)
Su-i zan ve ona dayanan gıybet, yalan ve iftira gibi haramlar, her zaman, her yer ve şartta haramdır.
Sosyal medyayı kullanan kişilerin pek çoğu hatta Tarîkat ve Cemâat bağlıları olan müminlerin önemli bir bölümü bile haram değilmiş gibi rahatlıkla kötü zanda bulunabilmektedirler.
Kendi yargıları ile çeliştiği için olacak bazı bilgi ve bilinç yoksunları mesela “Sen iktidardaki filanca siyasîye yaranmak için yazıyorsun;” diyebilenler olduğu gibi “helâle haram, harama da helâl diyorsun” ithamını yapabilenler, böylece dolaylı olarak kâfirlikle suçlayabilenler bile var. Bunlar, su-i zan yapmış olmakla kalmıyor, gıybeti, yalanı ve ifitirayı su-i zan ile birleştirerek işliyorlar. Bu ne büyük cehalet, ne azim bir gaflettir.
Oysaki bir değil bin siyasî bir araya gelse ve tüm olanaklar ortaya konulsa bile hiç bir ciddi mümin bilerek çıkarı için siyasete alet olmaz, olmamalıdır; helâle haram, harama da helâl diyemez, dememelidir. Çünkü “ Dinini siyasî çıkarlara ve dalkavukluklara alet edenler ve hele hele haramlara helâl, helâllere haram diyerek ilahî hakikatleri gizleyenler ” amaçladıkları başarıya eremezler. Üstelik nifak ve küfür çizgisinde zilletleri ve azaplarını kendi elleriyle hazırlamış lanetlilerden olurlar.(Nahl 116; Bakara 159)
Biz böyle bilir, böyle inanırız ve bu çizgide yaşarız.
Su-izan, gıybet, yalan ve iftira haramlarının oluşturduğu nefret diliyle muhtaç olduğumuz birliği asla oluşturamayız. Hasetle birlikte değinilen haramların sebep olduğu tefrikadan çektiklerimiz yetmiyor mu?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi