Arkeoloji İslâm’ı onaylıyor
mirathaber.com’un yazarı muhterem hocamız Ali Ulvi Altınsoy “Urfa’da Tarihi Değiştiren Keşif” isimli sitemizde yayınlanan makalesinde arkeolojik bulguların ışığında bizlere şu gerçeği açıklamaktadır:
“ …İlkel insanın, evrimleşmemiş insan, maymun-adam olmadığını,sadece insan olduğunu ve sadece insan olarak devam ettiğini anlarız.”
Makalede değinildiği gibi tarım ve medeniyet/uygarlık döneminden önce de Allah’ın varlığı ve birliğine dayanan ve görevler içeren ed-Dîn vardı.
Arkeolojik Çalışmalarla Yükümlüyüz
Kur’ân’ımızın “yeryüzünde dolaşıp inkârcıların akıbetini incelememizi, nice toplumlarla birlikte şehirlerinin de altının üstüne getirildiği” şeklindeki emirlerini Arkeolojik çalışmalar ve yorumlar yapmamız şeklinde de anlayabiliriz. (En’âm 11; Rûm 9; Muhammed 10)
Hocamızın makalesinde değinildiği üzere arkeolojik keşifler inancımızı doğrulayan bilgiler sunmaya başlamıştır. Sunacağımız şu Kur’ânî hakikat bilgilerini şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlamaya da devam edecektir:
Dîn, ilk insan toplumunda, ilk insan olan Hz.Adem’in Rabbimiz tarafından Peygamber seçilmesiyle ve onun tebliği ile başlamıştır. Şöyle de diyebiliriz: Yeryüzü hayatında insanın edindiği ilk bilgiler Allah’ın varlığı, birliği, insanın sorumlu bir varlık olduğu ve işlediği günahlardan ötürü âhiret hayatında yargılanıp cezalandırılacağı bilgisidir.
Şimdi geliniz değindiğimiz gerçeğe ışık tutan Mâide sûresinin 27-31. ayetlerini beraberce inceleyim:
Hz. Âdem’in Katil ve Maktul Olan İki Oğlu
[ “ Onlara gerçeği göstermek için Âdem’in iki oğluyla ilgili haberi anlat. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, Kabil kıskançlığı sebebiyle Habile ):” Seni öldüreceğim” dediğinde Habil de şöyle demişti: Allah, kurbanı yalnızca emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunanlardan kabul eder.”
“Allah’a yemin ederim ki, sen beni öldürmeyi tasarlayarak bana el uzatsan da, ben seni öldürmek amacıyla sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb’i olan Allah’tan korkarım. “
“Beni öldürmeyi tasarladığın için ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip Cehennem ateşinde yananlardan olasın! Çünkü zalimlerin cezası budur.”
“Bunun üzerine Kabil’in nefsi ihtirasları, kendisini kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü de. Böylece nefsini zarara uğratanlardan oldu.”
“Öldürdüğü kardeşinin cesedinden nasıl kurtulacağını bilemediği için) Allah, kardeşinin cesedini nasıl örtüp gizleyebileceğini ona göstersin diye toprağı eşeleyen bir karga gönderdi. (Bunu gören Kâbil,) “Eyvah” diyerek kendisini eleştirdi de “Yazıklar olsun bana! Ben, bu karganın yaptığını yapamayacak kadar ve kardeşimin cesedini gizleyemeyecek kadar aciz miyim?” dedi. Sonunda pişman olup vicdan azabı ile çarpılanlardan oldu.. ] (Maide 27-31)
Vahyî ve Arkeolojik Bilgiler Örtüşüyor
Bu ayetlere göre ilk insan toplumunu oluşturan fertler, toplumsal hayat ve maddî varlıkların kullanımı bakımından öylesine ilkellerdi ki ölümü halinde insanın nasıl gömüleceği bile bilinmiyordu. Bu bilgi akılın kullanımı ve tecrübe yoluyla bir kargadan öğrenilebilmişti. Ama böylesi bir toplumda ilk peygamberin vahye dayalı öğretisinin açık izlerini görebiliyoruz. Bütün varlıkların yaratıcısı ve merhale merhale geliştiricisi olan Allah’a ve âhiret hayatına îman; haram/günah bilgisi ve bilinci vardı. Azaba uğrama korkusu ve vicdanî duyarlılıklar mevcuttu. Hulâsa ilk Peygamber tarafından ed-Dîn/İslâm ana hatlarıyla tebliğ edilmişti.
Vazifemiz Yalnızca Apaçık Tebliğdir
Bize düşen gerçekleri açıklamaktır. Hakkı bile bile inkâra yönelenler için bizim yapabileceğimiz yalnızca tebliğdir. Hesaba çekecek olan huzuruna çıkarılacağımız Rabbimizdir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi