Kişi yalan, zina ve faiz gibi bir günahı işlemekle günahkâr olur. Ama bu gibi günahlardan birini sözlü veya fiili olarak meşrulaştırırsa ve meşrulaştırma anlamına gelebilecek bir tavır sergilerse İslâm Dairesi’nden çıkmış olur. Bunu kişiler değil de yetkili sorumluları eliyle Diyanet gibi bir kurum yaparsa vebali çok daha büyük olur.
Diyanet Aracılığıyla da Bağışıklık Kazandırdık?
Günümüzde Müslüman halkımızın hâlâ meyhane/içkili restoranlara karşı olumsuz tavrı vardır. Hele hele Genel Evlere karşıtlığında hiç mi hiç şüphe yoktur. Ama ne acıdır ki halkımız bu iki kurumdan daha şiddetli bir dille yasaklanmış olan faizi konu edinmiş bankalara karşı bağışıklık kazanmış ve kazandırılmıştır. Çünkü meşrulaştırma anlamına gelecek tavırlar, Diyanet İşleri başkanlığımızdan da gelmektedir.
Bir bütün oluşturan Diyanet İşleri Başkanlığı/Diyanet Vakfı vatandaştan fitrelerini Yapı Kredi, Garanti ve Akbank gibi bankalar aracılığıyla da verebileceğini deklere etmektedir. Bankalar yasal kurumlardır ülkemizde. Ancak bu durum bizim onları İslâm zaviyesinden meşru görmemizi gerektirmez.
Fitre Verecek Kişiyi de Günaha Sokmak
Fitresini verecek Müslümanı faiz kurumunda işlem yaptırma durumunda bırakmak günahkâr kılmak değil midir? Daha da önemlisi bankaları İslâm zaviyesinden de meşrulaştırmak değil midir?
En Çok Promosyon Ödeyeni Tercih Etmek
Seta’da katıldığım bir toplanda Katılım Bankası olan finans kurumlarından birinin genel müdürünün “ Diyanet / Her bir müftülük en çok promosyon veren bankaları tercih ediyor” demesi bir Müslüman ve eski bir Diyanet mensubu olarak beni derinden yaralamıştı. Diyanet’in 100 bini aşan personeli hâlâ ilçe müftülüklerinin kararları doğrultusunda maaşlarını en çok promosyon yani faiz ödeyen bankalardan almaya devam ediyor. Bu arada seçilen Bankanın özel sektöre değil de Devletimize ait olması da mazeret teşkil edemez şüphesiz.
Diyanetimizin Bir otoritesi Var mıdır?
Faiz konusunda ”Diyanet Allah’tan Korkmayacak Kullardan Utanmayacak mıdır?” başlıklı yazılar yazmamıza, Diyanetimizi, “Faiz Düzeninin Dolaylı Destekçileri” arasında nitelememize rağmen hiçbir tepki vermeyen Diyanetimizin ülkemizde toplumsal karşılığı ve otoritesi olduğunu kim söyleyebilir?
Diyanet’e bağlı İmam-Hatiplerin arkasında Cuma kılınmaz diyenlere karşı yıllarca mücadele verdik. Değişik sebeplerle hâlâ veriyoruz da. Problem edinmeksizin maaşını bankadan alan bilgisiz ve bilinçsiz İmam-Hatipleri hangi argümanla, nasıl savunabileceğiz? Yoksa Din İşleri Yüksek Kurulu buna da mı fetva verir?
Ülkemiz şartlarında Diyaneti koruyalım, koruyalım da İslâm’ın İzzeti’ne duyarsız Diyaneti sorgulamayalım mı? Sorgulamazsak Rabbimizin huzurunda sorgulanmayacak mıyız?
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi