Birilerinin İslâm adına, diğerlerinin de laiklik adına haklarını ve hürriyetlerini kısıtladığı İslâm kadını, İslâmî çizgiden ödün vermeden ayağa kalkmaya çalışmalıdır.
Örtünme Emrinin Kendilerine Karşı Uygulanmayabileceği KişilerKimlerdir?
Kendilerine karşı vücudun örtüleceği kişiler bütün erkekler değil, yalnızca kendileriyle evlenilebilecek olan erkeklerdir. Kendileriyle ebediyen evlenilemeyecek olan erkeklerle, ailenin bir parçası olmuş hizmetçi konumundaki kişiler, aile ile ilişkiler kurmuş cinsellikten kalmış erkekler, kadınlara ilgi duyacak yaşa gelmemiş çocuklar ve kadınlardan oluşan yakın çevre, kapsamın dışında tutulmuşlardır:
“…Zînetlerini kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından erkek kardeşlerinden erkek kardeşlerinin veya kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, yahut yasal olarak sahip oldukları kimselerden, yahut kendilerine bağlı olup cinsel isteklerden yoksun bulunan erkeklerden, ya da kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar…”[1]
Kadınlar Zînetleri Olan Vücutlarını Kendileri İçin İstisna Getirilenler, Örneğin Kardeşler ve Kayınpederler Yanında Açığa Vurabilirler mi?
Konumuz olan âyetin başında üreme organları ve çevresi anlamına Ferc’lerini korumaları emredildiği ve Araf sûresinin 26.âyetinde giysilerin ön ve arka organlar manasına Sev’ât’ın örtülmesi için verildiği bildirildiğinden, İslâm bilginleri gösterilemeyecek vücut bölümünün göbekle diz kapakları arasını içine aldığında görüş birliği içindedirler. Birbirlerine helâl kılındıkları ve birbirlerinin bütün vücutlarına bakabilecekleri için eşler pek tabîidir ki bu kuralın dışındadır.
Kadınların, Kendilerine Vücut Zînetini açabilecekleri Kişilere Göğüslerini, Meme Altı Karın Kısmını ve Mükabili Sırt Bölgesini Gösterebilir mi?
Kur’ân’da ve onun açıklaması olan Sünnet’te bu ve benzeri sorulara doğrudan açık cevaplar verilmemiştir. Tüm insanlığı ve bütün kültürleri kuşatacak olan bir dinin uygulamayı, ihtiyaca, zarûrete, İslâm’la çelişmeyen örfe, kültürel düzeye, ensest ilişkilere kapı açıp açmayacağı ihtimaline, toplumun genel akışına ve mü’min kadının ahlâkî tercihine bırakması gerekirdi. Gerektiği gibi de olmuştur. Ancak kadınların vücutlarını ne ölçüde açığa vurabilecekleri konusunda dikkate almaları gereken genel kurallar vardır. Bu kuralara değinmeyi gerekli buluyoruz.
1- Kur’ân erkekleri, Müslüman olanlar ve olmayanlar şeklinde ayırdığı gibi, zina edenlerle etmeyenler, gizlice dost tutanlarla tutmayanlar şeklinde de ayırmaktadır. Ayrıca kendileriyle evlenilebilecek olanlarla evlenilemeyecek olanlar şeklinde de ayırıma tabi tutmaktadır. Müslüman kadınlar da bu ayırımları yaparak davranışlarını belirlemelidirler.[2]
2 -Nûr sûresinin 60. âyetiyle nikâh ümidi kalmamış yaşlı kadınların, vücut organları olan zînetleriyle kadınsı tavırlar sergilememeleri koşuluyla giysilerinin bir kısmından arınabilecekleri açıklanmıştır. Bu da kadınsı duygulardan arınamamış, duygu coşkunluğundan korunamamış, ilgi duyacaklara cesaret verebilecek kadınların, zînetlerini açığa vuramayacağı gerçeğinden hareket etmelerini görevleştirmektedir.
3- Yasaların korumacı, görsel ve yazılı medyanın geliştirici etkisiyle ensest ilişkilere varan zinaların yaygınlaştığı ve tabîi görülmeye başlandığı dönemlerde, şerlere yöneltici vesilelere kapıları kapamak amacıyla vücut zinetini korumak gereği de kadınlara yön verici olmalıdır. Ayrıca her kadın, yakın çevresinin kendisine yönelik bakışların cinsellik içerip içermediğini kavrar, gözlerin hıyanetini sezer. Davranışların, yakınlıkların hangi amaca yönelik olduğunu hisseder. Böylesi olumsuz bakışlar ve davranışlar de kadınlarımızı yönlendirici olmalıdır.
Müslüman kadınlar izin verilen kişiler yanında zînetleri olan vücut organlarını ne ölçüde açığa vurabileceklerini yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde belirleyeceklerdir. İslâm bilginleri bunu göbekle diz kapakları arası,ayrıca karın ve sırt olarak özetlemişlerdir. Doğruları en iyi bilen Allah’tır.
Zînetin Açığa Vurulma Yasağının Sebebi Nedir?
Nûr sûresinin açıklamaya çalıştığımız 31.âyetiyle zînetin açığa vurulmasının yasaklanış amacı, soyut örtünme değildir. Amaç, insanı, Allah’ın bedeni üzerinde de egemen olduğu bilincine erdirmektir. Bu ana sebebe bağlı olarak amaç ahlâkîdir. Ahlâkî olduğu için, ölçülere uygun giyiniş sonrasında bile davranışların ahlâkîleştirilmesi gerekir.Bu gerçeği bir örnekle açıklamak için Rabbimiz bu âyette şöyle buyurmaktadır:
“…Kadınlar yürürken gizledikleri vücut zînetinin bilinmesi için; belli edecek şekilde ayaklarını yere vurmasınlar…”
Kur’ân’ın indirildiği çevrede kadınlar ayaklarına süs olarak halhal takarlardı. Örtünme emri öncesinde Hz. Aişe ve Ümmü Süleym gibi önder ve örnek kadınların mahrem çevrelerince bilinir şekilde halhal takındığını biliyoruz.[3]Bazı kadınlar gösterir şekilde halhallı ayaklarını kullanarak işveli yürüyüş yaptıkları için Rabbimiz ayakların kullanımı örneği ile yasak getirmiştir. Bu sebeple âyetin bağlamımız içindeki anlamı şöyledir:
“…Kadınlar dikkatleri üzerlerinde yoğunlaştırmak için tahrik edici bir tavırla çapkınca yürümesinler…”
Ayette örtü emrine ilave olarak, örtü ile kapatılan güzelliklerin bilinmesi gibi bir amacın güdülmemesine vurgu yapılmaktadır. Kur’ân dilinde teberrüc olarak nitelen çapkın yürüyüş şekli bir örnek olarak verilmektedir. Konunun halhalla doğrudan bir ilgisi yoktur. Devrimiz cahiliyetinde halhalın yerini örneğin cinsel cazibeyi artırıcı yüksek ve ince topuklu ayakkabılar almıştır.
Örtü ile kapatılan güzelliklerin bilinmemesi amacıyla Kur’ân’ın ve Peygamberimizin diliyle daha bir çok yasaklar konulmuştur. Örneğin seksi kokular sürünerek erkekler arasına çıkmak, gözlerden uzak mekânlarda erkeklerle buluşmak,,tokalaşma dahil cinsel haz amaçlıbedensel temasta bulunmak, işveli konuşmalar yapmak, eşlerin ve mahremlerin katılmadığı uzun yolculuklar yapmak, güzelleşme amaçlı estetik ameliyatlar yaptırmak ve cazibeli renklerle desenli giysiler giymek/baş örtüler takmak…bütün bunlar Kur’ân ve Sünnet’e dayalı haram vasıflı yasaklardır.
Burada söylenebilecek son söz, yalnızca fiziksel örtünmenin yeter olmadığıdır. Zaten örtünme emrini veren Rabbimiz, örtünmenin ancak daha verimli bir ortam oluşturabileceğini bildirmektedir. Fizik örtü, Takva örtüsü üstüne giyilebilirse amacına ulaşır. Kur’ân da böyle demiyor mu?
“ Ey Ademoğulları! Size açığa vuramayacağınız yerlerinizi örtmeniz ve güzellik nesnesi edinmeniz için katımızdan nimet olarak giysi maddeleri ve onları kullanma bilgisi verdik. Ama (örtünme emrimizi uygulamayı da içine alan)kulluk bilinci ve yaşamı olan Takva örtüsü daha hayırlıdır. İşte bu da, insan oğlunun öğüt alabileceği âyetlerden biridir.”[4]
Zîneti Açığa Vurmamanın/Örtünmenin Amacı Kadını Toplum Hayatından Dışlamak mıdır?
Yukarıda değinildiği üzere amaç, yaratılış sebebimiz olan ibadetin, giysiye ilişkin olanını yerine getirerek Rabbimizin egemenliği önünde eğilmek, Cennetlerine girebilmektir. Bu ana gaye çizgisinde içgüdüleri aklın ve İslâm’ın kontrolüne alarak özgün bir şahsiyet oluşturmak, aileyi koruyarak genel ahlâka katkı sunmaktır.
Kadını toplum hayatından dışlamak, Allah’ın iradesine karşı çıkmaktır. Kadınların rûhî ve bedenî duyarlılığı sebebiyle ilgi duymadıkları alanlar vardır. Ama Kur’ân ve Sünnet yasalarıyla erkeklere açık, fakat kadınlara kapalı alanlar yoktur. İstisnalar da pek azdır.
Erkeklerin yükümlü kılındığı namaz, zekât ve hac gibi görevlerle, içki, kumar ve zina gibi yasaklarla onlar da yükümlüdür. Erkekler gibi onların da eşlerini seçme, özel şartları içinde boşanma ve ekonomik görevleriyle uyumlu mîras alma hakları vardır. Onların da üretime katılma, ticaret yapma, siyasi ve hukukî yönden kendilerini ve diğer Müslümanları temsil ve tasarrufta bulunma hakları, gereğinde savaşlara katılma görevleri vardır.
Hz. Peygamberin uygulamalarına aykırılıkla kadınların İslâmî kurallara bağlı olarak yapabilecekleri sosyal atılımları bir tarafa, Cuma ve Bayram namazlarına katılımlarını bile engelleyen yaklaşımlar, İslâm’ı değil sahiplerini bağlar. İnsanı en güzel kıvamda erkek ve kadın olarak yaratan ve onlara müşterek görevler yükleyen Allah’ın ve bütün insanlara gönderilmiş Elçisinin kadınlar aleyhine ayırım yapması mümkün müdür?
İslâm’ın kadınlar için ev merkezli bir toplum hayatını önerdiği söylenebilir. Bu da düşünebilen insanlığın büyük bedeller ödeyerek kavrayabildiği bir hakikattir.
Birilerinin İslâm adına, diğerlerinin de laiklik adına haklarını ve hürriyetlerini kısıtladığı İslâm kadını, İslâmî çizgiden ödün vermeden ayağa kalkmaya çalışmalıdır.
B- Erkeklerin Giysisi
Nûr sûresinin 30.yetiyle erkekler Ferc’lerini; ön ve arka organlarıyla yakın çevresini, kabul gören daha açık bir anlatımla göbekle diz arasını korumakla yükümlü oldukları için onların elbiselerinin, anılan bölgeyi örter nitelikte olması gerekir. Farz olan budur. Kadınların duygu sapmalarına sebebiyet vermeyecek şekilde giyinmeleri ise, haramlara yönlendirici olmama kuralının gereğidir. İslâm’la çelişmeyen örf de belirleyici unsurlardandır.
—————————
[1]Nur/31
[2]Maide 5, Bakara 221.
[3]Buharî, Cihad 65.
[4]Araf/26
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi