İnsanı yaratan Allah, onun dünya ve âhiret saadetini, emirleri ve yasaklarının tatbik edilmesi şartına bağlamıştır.
Yüce Mevlâmız, emirleri ve yasaklarına aykırılığı da insanın bunalımlarının kaynağı ve âhiret azabının sebebi kılmıştır.
Bu yaratılış düzeni sebebiyledir ki insan, ilâhî emir ve yasaklara muhalefet ettiği sürece ve işlediği günahlardan arınmadığı müddetçe bunalımlarını gideremez. Mesut olamaz. İlahî azaptan korunamaz.
Tövbe Farz Görevimizdir
Günahlarına tövbe etmek müminin farz görevidir. Bu görev ömür boyunca da devam edecektir. Zira insan melekler gibi nûranî bir yaratık olmadığı ve günahlara arzulu nefsî bir güçle yaratıldığı için hatalara düşmekten korunamaz.
Her İnsan Günah İşleyebilir
Peygamberimiz bu gerçeği şöyle açıklamıştır.
“Her bir insan hata edici/günah işleyicidir. Ancak hata işleyenlerin en hayırlısı tövbe edip Allah’tan affını dileyendir.”
Bizler Kur’ân’ımızın Mütaffifûn sûresindeki ifadesiyle kalplerimizi paslandıran, Rabbimizle aramızda perde oluşturan ve Cehennem’e yol olabilecek olan günahlarımızı tövbe ile gidermez, giderek de artırırsak ilâhî adalet gereği iç huzursuzluğumuz artar, rûhî elemlerimiz çoğalır, vücudumuza ve malımıza yönelik maddî ve manevi cezalara muhatap olabiliriz. Ayrıca âhiretimizi kuşatacak ilâhi azaba da uğrarız. Hiç bir kurtarıcı da bizi kurtaramaz.
Bu gerçeği açıklamak içindir ki Peygamberimiz öz kızı Hz. Fatıma’ya şöyle buyurmuştur:
“ Ya Fatıma! Aman nefsini Allah’ın azabından kurtarmaya çalış. Zira Allah’a yemin ederim ki, ben senden Allah’ın azabını gideremem...”
Hata edebiliriz. Namaz kılmamak, zekât vermemek, ana-babaya âsi olmak, adaletten sapmak, ve hileli imâlat yapmak gibi Rabbimizin emirlerine itaatsizlik yapabiliriz, mümkündür.
İçki içmek, zina yapmak, faiz alıp-vermek, karaborsacılık yapmak, yalan söylemek, şahıs veya kamu mallarını zimmete geçirmek ve Rabbimizin üzerimizdeki sayılamayacak kadar çok olan nimetleri üzerinde düşünmemek gibi günahların/suçların faili olabiliriz.
Bizden benzeri daha nice günahlar zuhur edebilir.
Günahlarımız Bunalım ve Azap Sebebidir
Günahlarımızın sebep olacağı bunalımlar, musibetler ve azaplardan korunabilmek için Mevlâmızın bizlere açtığı tövbe kapısından kulluk şuuru ile içeriye girmeliyiz. Mevlâmızdan affımızı dilemeliyiz. Eğer yaptığımız günahlar, haklara tecavüz gibi kul hakları ile ilgili ise Allah’tan bağışlanmamızı talep ederken hak sahiplerinin de haklarını ödemeliyiz.
Böylece gerekli şartlarına riâyet ederek günahlarımıza tövbe etmeliyiz.
Yüce Allah emirlerini tatbik edip yasaklarından kaçınmayan kullarını cezalandıracaktır. Fakat kulunu günahları ölçüsünde azaplandırmak Allah’agörev değildir,
Yüce Mevlâmız, rahmetini öfkasi/ gazabı dahil her şeye üstün kılmıştır.
Allah Tövbelerimizi Kabul Edeceği Sözünü Vermiştir
Merhameti ve affı sınırsız olan Mevlâmız kullarını cezalandırmayı da sevmez. Bunun içindir ki hatasız olamayacak kullarına Tahrim Sûresi’nde şu lütufkâr emri vermektedir:
“Ey iman edenler! İşlediğiniz günahlara bir daha dönmeyecek şekilde Allah’a tövbe ediniz…”
Rabbimizin bu emrine icabet ederek O’nun lütfuna gönül bağlayanlar elbette ki bağışlanacaklardır, çünkü O kullarına bağışlamayı vaat etmekte ve şu müjdeli duyuruyu yapmaktadır:
[“Allah kullarının tövbelerini kabul eder. Onların günahlarını bağışlar. Yaptıklarınızı da bilir.”
“Allah (şahısların, putların, ilkelerin, rejimlerin v.s.)zatına ortak tutulmasını hiç mi hiç bağışlamaz. Ama dilediği kişilerden bunun dışındaki günahları bağışlar…”]
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi