Bugünlerde gerek basında, gerek sosyal medyada, gerekse bilim camiasında gençlerin evliliği konusu hararetle tartışılmaktadır. Sebebi malum: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın birkaç gün evvel Beştepe’de Engelli Vatandaşlarımızın ve Devlet Korumasından Yararlanmış Gençlerimizin Kamu Kurumlarına Yerleştirilmesi Töreni’nde gençlerin evliliği konusunda yaptığı çarpıcı tespit ve yorumlar, şu anda hemen herkesin dilinde. O konuşmada aslında birçok konuya temas etti Sayın Erdoğan. Biz de bu bağlamda yoksulluk sorunuyla ilgili olarak devletçe yapılan sosyal yardımları ele almıştık.
Ama öyle anlaşıyor ki gençlerin evlen(e)memesi konusu, toplumun daha çok dikkatini çekmiş. O halde buna da temas etmek, bize farz oldu. Kısaca hatırlayalım. Ne demişti Sayın Erdoğan? “Batı çöküyor. Niye? Aile kurumu diye bir kavram kalmamış. Maalesef gençlerimiz genç yaşta evlenmiyor. Çoğu 30’u aşkın evleniyor ya da çoğu evde kalıyor. Böyle bir şey olur mu ya? Evlilik dışı hayat biçimi özendirilmeye çalışılıyor. Aman bunlara dikkat edin.”
Bu sözleri tahlil eden ve evlen(e)memenin sebeplerini ortaya koyan eskiden birlikte çalıştığımız ilahiyatçı olduğu kadar sosyolog kimliği ile de bilinen Sayın Erol Erdoğan, şunları söyler: “Evlilik yaşının 30’lara yükselmesi ve ailenin zayıflamasında, modernizmin bireyselleştiriciliği, Kapitalizmin tekil ebeveynlik ve cinsiyetsizliği teşviki, uzun eğitim süresi ve üretime katılımın gecikmesi, genç işsizliğin artışı, insanda sorumluluk bilincinin gelişmemesi, şehir ve konut politikalarımızın kültürel uyumsuzluğu, süresiz nafaka gibi nedenler var.”
Arkadaşımız o kadar çok sebep sayarken bir taraftan da ülkemizin reel sosyal ve siyasî ortamın modernizmin ve kapitalizmin doğurduğu menfi etkileri altında kaldığını itiraf ediyor. Sanılmasın ki bu etki, sadece küresel dalgalar sayesinde meydana geliyor. Hayır efendim. Türkiye Cumhuriyeti zaten kurulduğundan beri Batı taklitçiliğini esas alarak, çağdaşlaşma zemininde hızla an be an devam ediyor. Yani “Batı Çöküyor” ama biz Batı’nın her şeyini alma konusunda halen hiçbir tereddüt göstermeden hem de her yönüyle bir “Hıristiyan Kulübü” olan AB’ye girmek istiyoruz.
Aslında şimdiden bile biz AB üyesi olmasak da siyasî, ekonomi ve kültürel yönleriyle Doğu’dan ziyade Batı’ya daha yakın bir ülkeyiz. Kanunlarımızı da ona göre yapıyoruz. AB’ye katılım sürecini hatırlatırım size. Mahiyetini bilmeden sadece taklit üzerine her şeyi yaptığımız için bizdeki sosyal sorunlar daha derin ve girift oluyor. Eğitimli gençleri ele alalım mesela. Biz de eskiden eğitimli genç olmak, evlilik açısından bir avantajdı. Ama şimdi tam tersine. Paradoks gibi görünse de okudukça işsiz olma riski daha da artıyor Türkiye’de.
Avrupa’da en çok işsiz eğitimli genç işgücüne sahip bir ülkeyiz. Enflasyonda birinciyiz, yolsuzlukta en ilerideyiz, işsizlikte şampiyonuz…Bu şartlar altında gençler nasıl kimin yardımıyla evlenebilsin ki? Tamam ben de sosyolog arkadaşlarımız gibi sadece sorunların kaynağına indim. Ama çözüm bulmak için de bu şart. Şimdi gelelim çözüm önerilerimize. Ama bu kısa köşe yazımda bütün sorunlara cevap bulmak kolay değil. Biz sadece ekonomik boyutuna şimdilik yer verelim.
Türkiye’de Eğitimli Gençlerin İşsizlik Sorununa Çözüm Stratejileri
Türkiye’de son yıllarda eğitimli genç işgücünün dahî emek piyasasında iş bulma konusunda dezavantajlı konuma düştüğünü istatistikî veriler ortaya koymaktadır. Artık eğitimli genç işsizliğinin de önemli bir toplumsal sorun olduğu kabul edilmektedir. Türkiye’de eğitimli gençlerin işsiz kalmasındaki sebepler, birçok AB ülkesiyle benzerlik arz etmektedir. Bununla birlikte toplam nüfus içinde genç nüfus oranının diğer AB ülkelerine göre nispeten yüksek olması, farklı demografik ve sektörel yapı, eğitim sistemi ve kırsaldan kente yaşanan iç göç olgusu gibi Türkiye’ye mahsus bazı özel sebepler bulunmaktadır.
Ayrıca üniversite mezun sayısı ve eğitimli genç işgücü talebindeki uyumsuzluklar, emek piyasası taleplerine uygun olmayan bir eğitim sisteminin varlığı, eğitimli gençlerin yüksek ücret beklentileri, ekonomik durgunluk dönemlerinde eğitimli genç işgücünün daha az tercih edilmesi, İŞKUR’un eğitimli genç işgücüne yönelik özel aktif istihdam politikalarının yetersizliği gibi faktörler de eğitimli gençlerin işsiz kalmalarına ve dolayısıyla aile hayatı kurmalarını engelleyici bir faktör teşkil etmektedir. İşte önerilerimiz:
Kısacası gençlerin eğitimli olmanın avantajını yaşayabilmeleri için, ilk önce onların istihdamı sağlanmalıdır. Evlenme sorunu o zaman otomatikman çözülür. Henüz istihdam edilememiş gençleri de devlet eliyle yani kamusal sosyal yardımlarla evlendirsek nasıl olur?
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi