Bütün ilmî çalışmalar, bin bir çeşit üretimler, hukuki atılımlar, çok yönlü değişik sosyal hizmetler… bütün bunlar insan içindir. İnsanın mutluluğu içindir. Söylem bu. Ama insan büyük ölçüde mutlu edilemiyor. Gerekçeler üretilerek kişiler arası ihtilaflar, cinayetler, işgaller, savaşlar ve ekonomik sömürüler devam ediyor.
Peki sebep nedir? Ana sebep Allah’a, ölüm ötesi âhiret hayatına, bu sorgulamasına; Cennet ve Cehennem’e inanmamaktır. Bu ana sebebe bağlı olarak ikinci derecede neden, insanın insan tarafından tanınamayışıdır.
Vahiy kültürünün aydınlığından yararlanmadıkça bizim insanı tanımamız ve tanımlamamız mümkün müdür? Biz kendimizi tanıyor muyuz? İnanınız hiç bir felsefi sistem, gelişmiş hiçbir eğitim kurumu insanı tanımlayamaz. Maddeci insanların gözünde insan kaplan gibi, fil gibi ve lağım faresi gibi bir canlıdır.
İnsanı Ancak Yaratanı Tanımlayabilir
İnsanı tanımak istiyorsak bunun tek yolu vardır, o da insanı yaratan Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de yaptığı tanımlara başvuruda bulunmaktır. Biz de böyle yapacağız. Ama biliyorsunuz, vaktimiz sınırlıdır. Bu süre içinde bazı âyetler ışığında fikir vermeye çalışacağız.
Soralım… İnsan Nedir?
a. İnsan, ilk ferdi, topraktan yaratılan varlıktır. Yüce Mevla’mızın zatından değerler üfleyerek en güzel kıvamda yaratığı ve melekleri saygı secdesine vardırdığı muhteşem varlıktır.
Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’in Tîn suresinin 4. âyetinde,“And olsun biz insanı en güzel kıvamda yarattık.” buyurur. Kur’ân’ın değişik sûreleri ve muhtelif âyetlerinde ise, melekleri Hz. Âdem’in şahsında insana saygı secdesine vardırdığını şöylece açıklamaktadır:
“Biz meleklere şöyle demiştik. (Saygıdeğer bir varlık olarak yarattığımız)Âdem’e saygı secdesine varın. Onlar da saygı secdesine vardılar…”
Biz ne büyük varlıklarız. Yüce Mevla’mız, yeryüzünde 10 milyonu aşkın canlı türü halk etmiş ve etmeye de devam etmektedir. Bunların içinde insan çok soylu bir varlıktır, İnsan, Allah’ın “Kendi Rûhu’ndan değerler üflediğim”dediği mübarek bir varlıktır. Biz önce kendimizi tanıyıp değer vermeliyiz.
İnsana Saygısızlık Şeytanî Bir Eylemdir
Burada ilave edelim. İnsan, taşıdığı öze meleklerin saygı secdesi ile yükümlü kılındığı varlık olduğu içindir ki insana saygısızlık Şeytanî bir eylemdir. Çünkü melekler secdeye varırken baş şeytan İblîs insanın yüceliği önünde saygı secdesine varmayı kabul etmedi.
Soralım… İnsan Nedir?
b. İnsan nedir? İnsan dağlar, denizler, bitkiler, ovalar, hayvanlar, madenler vesaire yeryüzündeki bütün varlıkların kendisi için yaratıldığı varlıktır.
İnsan, ürpermeden edemiyor… Çünkü o, 10 milyonu aşkın canlı varlık türü içinde bütün bu yeryüzü varlıklarının kendisi için yaratıldığı varlıktır.
Ben söylemiyorum, Rabbimiz beyan buyuruyor. Bakara sûresinin 29. âyetinde, “O’dur, bütün yeryüzü varlıklarını sizler için yaratan” buyurulmaktadır.
Bir diğer âyette de şöyle buyrulmaktadır:
“Biz Âdemoğullarını yücelttik. Karada ve denizde ulaşım gücüne erdirdik ve güzel güzel nimetlerle besledik ve de yarattıklarımızın büyük çoğunluğunu da üstün ve ayrıcalıklı kıldık.” (İsra 70)
Sadece yeryüzü varlıkları mı? Kur’an’ın arz ve semâvat dediği varlıklar da insan için yaratılmıştır. Semâvat dediğimiz varlıklar içinde yer alan güneş de, ay da, yıldızlar da biz insanlar için biz insanlara hizmet vermeleri için yaratılmışlardır.
Bu açıklamalarımız Kur’an’ın açık beyanlarıdır Bereketlenmek için Câsiye sûresinin 13. âyetininin anlamını aktaralım:
“Göklerde ve yerde var olan bütün varlıkları sizin hizmetinize veren Allah’tır. İşte bu hizmete verişte düşünebilen insanlar için büyük ibretler vardır. “
Aziz kardeşlerim? Siz yediğimiz toprak ürünlerinin yaratılmasını raslantı olarak mı görüyorsunuz? Şefkatli bir ana gibi ısısını ve ışığını bize sunan güneşle bizler arasındaki bağlantıyı tesadüfle mi yorumluyorsunuz? Hayır, elbette ki hayır…
Güneş de Bizim Hizmetkârımızdır
Yeryüzü akıl almaz bir hızla kendi ekseni ve de güneş etrafında hızla akıp giderken biz donmuyoruz ve yanmıyoruz. Bunun sebebi Rabbimizin güneşi bizim için yaratmış olmasıdır. Bir insan “Vallahi güneş benim hizmetkârımdır, ay benim hizmetkârımdır”diyerek yemin etse bu yemininden ötürü kefaret gerekmez, çünkü söylediği hakikatin ta kendisidir.
Gökler ve yerdeki varlıklarının kendisi için yaratıldığı varlık olma ne büyük bir bahtiyarlıktır. Rabbimizin ne büyük bir lütfudur. Siz şimdi Rabbimizin size verdiği değeri tanımayacak, kendinizi lağım faresi konumuna düşüreceksiniz. Allah yokmuşçasına bir hayatın içine gireceksiniz. Rabbim korusun.
Bu sohbeti okuyan kardeşlerimiz; onlar da bizler de ne büyük bir bahtiyarlık içindeyiz, çünkü Rabbimiz bizi ayrıcalıklı kılmıştır.
***
Sitemizde “Zalimleşmedikçe Bütün İnsanlar Saygıdeğerdir” başlığı ile yayınlanan sohbetten…
Devam edecek
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi