Çocuk, Yüce Allah’ın ana-babasına bir lütfu, bir armağanı ve bir emanetidir. Lütuf layık olana, armağan sevilene, emanet de güvenilene verilir.
Bu sözümden çocuğu olmayanlar üzülmesin. “Biz sevilmediğimiz için mi bize verilmemiş” demesinler. Bazen de Allah’ın sevgisi, ana-babaya çocuk vermemek şeklinde tecelli eder. Onun vermesi de lütuftur, vermemesi de. O, ne yaparsa doğru yapar, güzel yapar, hikmetli yapar.
Unutulmamalıdır ki, çocuk kendisine verilen de verilmeyen de sınavdadır. Çocuğu olanlar ve olmayanlar şu ayeti iyi anlamalıdırlar:
لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَخْلُقُ مَا يَشَاء يَهَبُ لِمَنْ َشَاء إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَن يَشَاء الذُّكُورَ أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَإِنَاثًا وَيَجْعَلُ مَن يَشَاء عَقِيمًا إِنَّهُ عَلِيمٌ قَدِيرٌ
“Yerin ve göklerin mülkü, (varlıkları, hikmeti ve hakimiyeti) Allah’ındır. Allah dilediğini yaratır. Dilediğine kız, dilediğine de erkek çocuk verir. Yahut (dilediğine)[1][1] hem erkek hem de kız verir. Dilediğini de kısır bırakır. (Hiç çocuk vermez.)[2][2] Çünkü O, her şeyi bilen bir Alîm ve her şeye gücü yeten bir Kadîr’dir.[3][3]
Öyleyse Allah’ın takdirine rıza göstermek lazım. Çocuğu olmayan sevinmeli: “Ağır bir vebalden kurtuldum; en azından çocuklarımdan yana sorguya çekilmeyeceğim.” demeli. Çocuğu olan da endişe duymalı: “Acaba bu çocuklara karşı görevimi hakkıyla yapabilecek miyim, dünya ve ahiretin azabından korunabilecek ve onları koruyabilecek miyim, diye düşünmelidir. Yahut da “Mevla görelim neyler, eylerse güzel eyler”, demeli, vermesini de, vermemesini de hoş karşılamalıdır.
GÖZLERİ DÖRT DEĞİL, SEKİZ AÇMALIDIR!
Bu zamanda çocuk sahibi olanlar, çok dikkatli olmalı. Uyuşturucudan, çocuk istismarcılarından ve terör şebekelerinden, deist ve ateist akımlardan, gayr-i meşru eğlence aletlerinden ve alemlerinden, dünya ve ahiret ateşinden onları koruyabilmeleri için gözlerini, kulaklarını dört değil, sekiz açmalıdırlar. Söze-sohbete, uzun uzun telefon konuşmalarına, sosyal medya malayaniyatına dalıp çocuklarını unutmamalılar, gözden uzak tutmamalıdırlar.
Dillerinde dua ve zikir, akıllarında fikir ve tefekkür, gönüllerinde şükür hiç eksik olmamalı ve abur-cubur bilgilerle değil, sağlam bilgilerle donanmalıdırlar donatmalıdırlar. Dualarından biri de şu olmalı:
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
“Rabbim! Beni ve çocuklarımı dosdoğru namaz kılanlardan eyle. Dualarımızı kabul buyur.”[4][4]
Allahım! Bizi, verdiğin nimetlere layık, vermediğin nimetlere nail eyle! Allahım! Verdiğin nimetleri zay edenlerden eyleme, şükrünü hakkıyla eda edenlerden eyle!
Çocuk nimetine kavuşanlar, o çocukları, Allah’ın razı olduğu şekilde eğitme ve büyütme gayreti içine girmelidirler. Allah, o çocukları yaratıp ana-babasına verirken tertemiz ve günahsız vermekte, hem de onu dünya ve ahiret ateşlerinden korumalarını istemektedir.[5][5]
Hz. Peygamber (s.a.v.): “Çocuk gönül meyvesidir.”[6][6] “Çocuk, Cennet reyhanından, hoş kokularındandır.”[7][7] derken onun sevilmeye, öpülmeye, koklanmaya layık olduğunu ve aynı zamanda korunmaya muhtaç bulunduğunu ifade etmek istemiştir.
Kur’an’dan ve bu hadislerden ilhamla Mevlana demiş ki:
“Çocuk yedi yaşına kadar hoş kokulu bir reyhan, on yaşına kadar itaatkâr bir asker, on yaşından sonra ya candan bir dost, ya da can alıcı bir düşmandır.”
Hz. Peygamber (sav) buyurmuşlar ki:
“Her doğan fıtrat üzere (yani tertemiz ve günahsız) doğar. Sonra ana-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.”[8][8]
Bu sözü ile de Peygamberimiz, çocuğun eğitimle şekillenebileceğine dikkat çekmiş, fıtratının bozulmaması için de başta anne-baba olmak üzere çocuğun eğitiminden sorumlu olanları uyarmıştır.
Batılı Düşünürlerden hangisine ait olduğunu bilmediğim şu güzel söz, adeta bu hadisi özetlemiştir: “Kötü insan yoktur, kötü eğitimler vardır.”
Hiç kimse hırsız, katil, uyuşturucu müptelesı, zinakâr, anarşist-terörist ve hain olarak dünyaya gelmiyor. Onları bu hale sokan kötü eğitimler, kötü yönetimler ve kötü çevredir.
Allah yaratıp dünyaya gönderdiği her insanı, tertemiz gönderiyor. Tertemiz dünyaya gönderdiği insanın, kirli ve yanlış kimselerin elinde kirlenme ihtimaline karşılık ona, iyiyi kötüden ayırt edebilecek akıl veriyor, aklın da yanılma ihtimaline binaen şaşmaz ve şaşırtmaz peygamberini bir öğretmen olarak görevlendiriyor. Onun da eline bir kitap tutuşturuyor. Bütün bunlara rağmen insan kirleniyor ve kirletiliyorsa bunun suçlusu, elbette kirli ve kötü eğitimlerdir ve o eğitimlerin kirli ve kötü aktörleridir.
Ne güzel söylemiş Peyami Safa: “Sokaklarda küfürbaz bir gençliğe rastlıyorsanız, şaşırmayınız; onlar bizim öğrencilerimizdir”[9][9]veya çocuklarımızdır.
Dr. Vehbi KARAKAŞ
[10][1] Sâbûnî, Muhammed Ali, Muhtasar Tefsîru İbn-i Kesîr, 3, 273
[11][2] Aynı eser, ayanı yer.
[12][3] Şûrâ, 42/49-50
[13][4] İbrahim, 14/40
[14][5] Tahrim, 66 / 6
[15][6] Suyûtî, Celalüddin, el-Camiu’s-Sağîr, II, s. 575
[16][7] A.e, s.575
[17][8] Müslim, Kader, 25
[18][9] Safa, Peyami, Objektif, II, s. 353
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi