islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4916
EURO
36,2572
ALTIN
2.963,26
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Bir Ârife Soralım: Gönül Eğitimi Nasıl Olur?

Bir Ârife Soralım: Gönül Eğitimi Nasıl Olur?

Soru: Hocam; Toplumumuzun belirli bir kesiminin gönül dünyası sarsılmış durumunda. Kalbî duygular körelmiş. Bu durumda gönüllerin ıslahı veya eğitimi nasıl mümkün olur? Kur’ân bu konuda insanlara ne gibi telkinde bulunmaktadır?

Ârif: Kur’ân, Müslümanlara kalplerini manevî yönden daima temiz tutmalarını tavsiye etmektedir. Kur’ân’a göre en temiz kalp, Allah adı anılınca ürperen kalptir. Bu haslet, aslında mümin olmanın bir gereğidir. Müminlerin kalpleri, ancak Allah anıldığında mutmain olur.

Soru: Bu nasıl oluyor? Bunun sebebi nedir?

Ârif: Çünkü müminlerin kalpleri duyarsız, kararmış, katı ve hissiz değildir de ondan. Çünkü müminler, kalpleri ile Hakk’a tam anlamıyla teslim olmuş en ideal Müslümanlardır da onun için.

Soru: Peki, Müslümanlar arasında hasta kalpli olanlar da olabilir mi?

Ârif: Kalple Hakk’ın divanına varma gayesini unutan gafil Müslümanlar, kalp hastalıklarına her zaman yakalanabilir.

Soru: Kur’ân’da, bu bağlamda kalbin uyanık olmasını ve gafletten uzak kalmamızı isteyen bir işaret var mıdır?

Ârif: Hucurat sûresinin 14. âyetinde kalbî duyarlılıkla tam bir teslimiyet şuuru göstermeden “İman ettik” diyen bedevilerden bahsedilmektedir. Bunun üzerine C. Hak, Resulüne, Sen onlara şöyle şöyle de” der. Peygamberimiz (sav) de ilahî emre uyarak onlara aynen şunları söyler: “Siz henüz iman etmediniz. Fakat ‘biz, sadece boyun eğdik’ deyin. Çünkü iman, henüz tam olarak kalplerinize yerleşmemiştir. Eğer Allah’a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah sizin amellerinizden hiçbir şeyi boşa çıkarmayacaktır. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”

Soru: Bundan biz nasıl bir mana çıkartmamız gerekir? “İman, henüz tam olarak kalplerinize yerleşmemiştir.” sözünden biz ne anlamamız lazım?

Ârif: İsmi geçen bedeviler, sırf bazı dünyevî menfaatler elde etmek niyetiyle, “İman ettik” demiştir. Söz ile ikrar edildiği için, böyle bir iman, onları sadece Müslüman yapar. İslâm dairesine girmelerini sağlar. Ancak imanın gerçeği, samimiyetle ve ihlasla kalp ile tasdik etmekten geçer. Allah, kalbin derinliklerine nüfuz etmiş ve ancak Kendisine doğru yoğrulmuş bir imanı, kabul edilebilir bir iman olarak görür.

Soru: Öyle ise gerçek bir imana kavuşmuş gönlün özellikleri nelerdir? Böyle derin bir imana sahip olan Müslümanların hasletleri nelerdir?

Ârif: İmanın nüfuz ettiği gönül, hiç şüpheye düşmeden kayıtsız ve şartsız olarak Allah’a ve Resulüne tam bir teslimiyet şuuruyla iman eder. İşte böyle kâmil bir imana sahip olanlar, Allah dostlarıdır yani müminlerdir. Âyete göre “Bunlar, (gerçek anlamda) iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır.” (Ra’d Suresi: 28).

Soru: Kalbî huzur, Allah’ı zikretmekle mi mümkündür yani? Zikretmek bu çerçevede ne anlama geliyor Hocam?

Ârif: Aynen öyle evladım. Âyetin devamında zaten bu ilişki açıkça teyit edilmektedir: “Bilesiniz ki gönüller, ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.” Allah’ın hidayete erdirdiği müminlerin Allah’ı zikretmeleri, gönülden ve samimi olarak Kur’ân-ı Kerîm’i okumak anlamına gelir. Kur’ân’ı okumak demek ise hayata ve sosyal hadiselere Kur’ân hakikatleri penceresinden bakmak, yorumlamak ve ona göre tavır takınmak demektir. Hayata Kur’ânî perspektiften bakan ve bu şekilde yaşayan bir mümin, istikamet üzerine olacağı için, hiçbir zaman vicdan azabı duymayacak ve binaenaleyh kalben/ruhen sükûnet içinde olacaktır.

Soru: Hocam; Peki somut olarak sahih ve selim bir kalbe sahip olabilmemiz için zikir dışında ne yapmalıyız? Daha doğrusu zikir seviyesine gelebilmemiz için ve gerçek bir imana kavuşabilmemiz için bize ne tavsiye edersiniz?

Ârif: Gönül eğitimine belki de ilk başta tecdidî iman ile başlamak lazım. İmanımızı istiğfar ve dualarla tazeleyelim. İbadetlerimizi ve özellikle beş vakit namazlarımızı huşu ile edâ edelim. Helal gıda ile beslenelim ve bunun için helal yoldan rızkımızı temin edelim. Kul hakkından sakınalım, bu bağlamada dedikodu ve gıybetten sakınalım. Sâlih ve sadıklarla beraber olalım yani arkadaş ve dost olarak kendimize iyi, faydalı, kültürlü ve güzel ahlâklı insanlar seçelim. Her gün Peygamberimize (sav) bolca salavâtı şerif getirelim. Her zaman Hak’tan yana olalım ve zulme karşı direnelim.

Soru: Hocam; Böyle temiz bir kalbe ve zengin bir gönle sahip olan müminler, ahirette herhalde mükâfatlandırılacaklardır değil mi?

Ârif: İnşallah. İlgili âyet, selim yani manen temiz, halis ve sağlam olan bir kalple Allah’ın huzuruna gelecek olan Müslümanların ebedî kurtuluşa erişeceğini aynen şu şekilde müjdelemektedir. “Ancak Allah’a kalb-i selîm ile gelenler o günde fayda bulur/kurtulur.” (Şu’arâ: 89).

Soru: Peki iman etmeden ve Allah’ı zikretmeksizin ölenlerin durumu ne olacak Hocam?

Ârif: Şey? Onu ancak Allah bilir…

Soru: Hocam; Bu biraz kaçamak bir cevap olmadı mı? Zikredenlere yönelik kitapta müjde verildiği halde mantıken zikretmeyenler hakkında da bir işaret olmalıdır? Öyle değil mi?

Ârif: Öyle evladım, öyle. Haklısın. Biraz müteessir oldum sorundan. Onun için müjde veren âyetlerle yetinmek istedim. Madem ısrarla sordun. O halde bu hakikati de Kur’ân’dan bir âyet okuyarak, açıklayalım: “Kim Beni zikretmekten, indirdiğim kitaptan yüz çevirirse, iyi bilsin ki onun için (dünyada stres ve kaygı içinde) sıkıntılı bir geçim (huzursuz bir hayat) vardır. Kıyamet günü de, onu kör olarak mahşer yerine getiririz.” (Tâ-Hâ: 124).

Soru: Hocam, bu uyarıcı âyetle konumuz daha tamamlayıcı oldu herhalde. Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Sohbetimizi bu bağlamda bir dua ile bitirelim mi? Bize bir duada bulunur musunuz?

Ârif: Allah’ım! Bizlere imanımızı koruyan ve sağlamlaştıran selim bir kalp ver. Bizi, Seni daima zikreden kullardan eyle. İnsanların diriltileceği gün ve Sana temiz bir kalple gelenler dışında malın da, makamın da, şöhretin de, çocukların da fayda vermeyeceği mahşer gününde bizleri mahcup etme! Bizlere merhamet Allah’ım! Amin.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.