a. Gaybı/Geçmişi Geleceği Bilmezdi.
b. Tabiat Üstü Harikalara Güç Yetiremezdi.
c. Sevdiklerini Olsun Hidayete Erdiremezdi.
d. Günahları Bağışlatma ve DoğrudanŞefaat Etme Hakkı Yoktu.
Çünkü O Bir Beşerdi. Beşer Olarak Yaptıklarıyla Elçi Olarak Yaptıklarını Ayırır ve Sahâbilerine de Ayırım Yaptırırdı.
Gaybı Bilmezdi
Akıl ve duyu organları ile bilinemeyecek geçmiş ve gelecek anlamına gaybı da bilmezdi. Melekîliği ve gaybı bilir olmayı peygamberliğin gereği gibi görenleri Kur’an, onun diliyle şöylece uyarıyordu:
En’âm 50: (Ey Peygamberim! Onlara )şöyle de. Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Üstelik gaybı da bilmem. Size, ben bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?
Tabiat Üstü Harikalar Oluşturamazdı
Ondan yerden pınarlar çıkartmasını, nehirler akıtmasını, hurmalıklar ve bağlar oluşturmasını, göğe çıkıp okuyacakları bir kutsal Kitap getirmesini vs. isteyenlere Kur’ân şöyle cevap vermesini emrediyordu:
“Onlara şöyle de: Ben Rabbimi bütün yüceliklerle nitelerim. Siz benden neler istiyorsunuz? Ben başka değil, ancak beşer olan bir Elçiyim.”[1](İsra 17/89-93)
Dilediğini Hidayete Erdiremezdi
Dilediğini hidayete erdiremediği ve erdiremeyeceğini, Kur’ân şöylece bildiriyor (Kasas 56)
Rabbimiz Kur’ân’la ona “Sevdiklerini bile hidayete erdiremeyeceğini” bildirerek acziyetini duyurmakta, “İnanmayan insanlar için üzüntü çekmekle” sonucu değiştiremeyeceğini açıklamaktadır.(Şuara 3)
Doğrudan Şefâat Edemezdi
Allah’ın izni olmaksızın doğrudan şefâatle günahları bağışlatma, Cennet’e koydurma, Cehennem’den koruma veya çıkarma yetkisi yoktu. O sadece ilahi mesajların tebliğcisiydi.
”Kimdir Allah’tan başka günahları bağışlayacak?” ve
“Kimdir Allah’ın izni olmadan aracı olabilecek?”şeklindeki buyrukları ile de Peygmberi Muhammed dahil hiçbir varlığın Kendisinin ortağı olmadığını bütün insanlığa ilan etmektedir.[2]
Çünkü O Yalnızca Beşer Nebi-Resüldü
Evet, o da bir insandı. Yiyen içen,uyuyan, üzülen, sevinen, bazen öfkelenen, Rabbinin tesellisine ihtiyaç duyandı. Cinsel hayatı olan eşdi, babaydı. dedeydi. Yönetici,.kumandan ve hâkimdi. Yanılabilen ve yanılgıları kendisine indirilen vahiyle düzeltilen bir beşerdi.[3]Gerçi bütün yücelikleri şahsında toplayandı. Ama beşerdi. Onun beşeriliğine vurgu yapan deliller, beşeriliği içinde ayrıcalıklarına da değinmektedir.(Ona Karşı Görevlerimiz bölümünde açıklanalar, onun ayrıcalıkları olarak değerlendirilebilir.) Bunun içindir ki O, bizler için izlenebilen Nebî-Resüldü/ Peygamberdi:
“Şöyle de: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. Bana, İlâh’ınızın, tek bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi işler iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.”[4]
Yalnızca Resüllüğü Bağlayıcıydı
Beşer olduğu için de yalnızca Allah’ın elçisi olarak tebliğ ettikleriyle sorumlu olduğumuzu bildirirdi. Bunun içindir ki sahâbileri vereceğimiz iki misalde görüleceği üzere Onun huzurunda özgürce görüş bildirebiliyorlardı:
Bedir Harbi Örneği
Bedirharbi öncesinde Hz. Peygamberin sahabilerini konumlandırma şeklini stratejik bulmayan Hubbab ibn el-Cemuh, bu şeklin gelen vahiy sonucu yapılmış olup olmadığını sormuş, aldığı cevap üzerine de kendince doğru bulduğu yerleştirme şeklini özgürce sunmuştu. Görüşü Hz. Peygamber tarafından kabul olunarak uygulanmıştı.[5]
Hendek Savaşı Örneği
Hendek harbinde aleyhe gelişen muhasaranın doğurduğu çözülüşü gören Hz. Peygamber Medine’nin zirai ürünlerinin üçte birini vermeyi teklif ederek, Gatafan kabilesini saf dışı bırakmak, böylece müttefik düşman güçlerini parçalamak istemişti. Bu düşüncesini Medine’nin iki büyüğü olan Sa’d bin Muaz ve Sa’d bin Ubade’ye açıp, görüş istediğinde onlar şöyle dediler:
“YaResulallah! Bu düşünceniz Rabbimizden gelen bir vahiy ürünü ise dilediğinizi yapın, bizler emrinizdeyiz. Yok eğer daha elim sonuçlardan korunmak için oluşmuş kişisel bir tercihiniz ise, söyleyeceğimiz şudur: Biz böylesine haraçları, hiç mi hiç vermedik. Şimdi İslâm’la kavuştuğumuz yücelik içinde yaşarken, asla böyle bir zilleti kabul etmeyiz.”[6]
Hurma Aşılaması Örneği
Peygamberimiz hurmaların aşılanmasını onaylamamış fakat aşılanmayan hurma ağaçlarının verimsizliği ortaya çıkınca şöyle buyurmuştur:
“Ben bir beşerim. Size dininizle ilgili bir ölçü bildirdiğimde onu mutlaka uygulayın. Ama dünyanızla ilgili kişisel görüşümü beyan ettiğimde isabet edebileceğim gibi hata da edebilirim. Çünkü ben bir beşerim.” (Müslim,Fedail Bab-u vücub-i ma…)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi