Mirathaber.com yazarlarımızdan Sadık Uslu kardeşim bir maille Prof. Dr. Mete Gündoğan bey kardeşimizin II. Abdülhamit’in aşırı derecede övülmesine tepi gösterdiğini ve tepkinin sosyal medyada genişçe yer aldığını beyanla görüşlerimi açıklamamı rica etti. Saadet Partisi Genel Başkanlığı yanı sıra Rahmetli Erbakan hocamızın da danışmanlığını yapan Mete bey yerli bir aydın ve faizsiz ekonomi üzerinde çalışan saygın bir ekonomi/İktisad bilginimizdir. Tanınmış bir şahsiyet olduğu için ve bizim cenahta rastlanmadık bir eleştiride bulunduğu için ilgi gördü. Söylediklerini hatırlayalım:
“Sultan II.Abdülhamid günümüz idarecilerine rol model olamaz ve olmamalıdır. Neticede kaybetmiş ve koca Payitahtı teslim edip kenara çekilmiş bir sultandır. Sebepler ne olursa olsun, sonuç çöküştür.
Keşke II.Abdülhamid; faizi yasaklasaydı, yüksek faizli borç almasaydı, Duyun-u Umumiyeyi kurmasaydı, masonlara/materyalizme fırsat vermeseydi, toprak vermeseydi ve kendini hal’ etmeye (tahttan düşürmeye)gelenleri halletseydi çok daha ulu hakanımız olurdu. Sadece peygamberler masumdur, liderler değil.”
Mete bey kardeşimiz övgüde aşırılığı yererken kendisi eleştiride aşırılığa düşmüş müdür, bilemem. Bendeniz tarihçi değilim. Tarihçi olsam da farketmezdi. Devlet-i Aliyye’yi 33 sene idare etmiş olan bir padişahın pek çok meziyeti olsa da yerilebilir eksiklikleri de olacağı açıktır. Çünkü mükemmel insan yoktur.
Ehl-i ilim ve insaf tarihçiler incelemeli, övme ve yerme duygularından beri olarak bize gerçekleri aktarmalıdırlar. Böylece mazimizden yararlanma imkânlarımız da artar. Biz de ölülerimize su-i zan, gıybet ve iftira etmekten korunmuş oluruz.
Bizim ölülerimiz hakkında genel ilkemizin ne olması gerektiğini Rabbimiz şöylece beyan etmektedir:
“Ölenler kişi veya topluluktur. Yaşayıp öldüler. Yaptıkları iyilikleri ve kötülüklerinin karşılığını bulacaklardır Siz onların yaptıklarından sorgulanmayacaksınız.” (el Bakara 2/141)
Ölçümüz bellidir. Böyle iken abartılı övgüler ve yergiler maalesef bizim geleneğimizde mevcuttur. Mesela Aziz Peygamberimizin sahabileri bizim için saygı ve rahmetle anılması gereken değerlerimizdir. Ama her biri gökteki yıldızlar gibi parlak ve yol gösterici değildir. Aksi takdirde Sıffın ve Cemel gibi binlerce sahabinin ölümü ile sonuçlanmış savaşları nasıl izah edeceğiz? Hangi tarafın haklı veya haksız olması önemli değildir. Bizim tasavvufi eserlerimizde de öylesine abartılı övgüler vardır ki cahillerimiz tarafından yapılması bile mazur görülemez.
Hastalığımız devam ediyor. Nüksettiği şahsiyetlerin başında II.Abdülhamid ve Mustafa Kemal gelmektedir. Yazılanları okuduğunuzda vicdanınız sızlıyor. Oysaki gelişmeleri ve yıkımları tek tek şahıslara bağlamak çocukça yargılamadır.
Daha birkaç gün evvel NTV de yayınlan bir ödül töreninde seküler mantıklı insanların bazıları kendi şahısları adına verilen ödülü arkadaşları adına aldıklarını dile getirdiler. Çünkü başarılar ekip işidir. Bu tür tevazu insan doğasından kaynaklanan ve İslam ahlakının da yücelttiği bir erdemdir.
Yalakalık ve aşağılamanın çirkinliği ve günahkâr kılıcılığı üzerine sitemizde yazılar yazdım. Bu yazılarımızın birinden yaptığımız alıntıyı okuyalım:
“Ölüye Övgü”
Diriye övgü yok da ölüye övgü var mı? Ona da yok. Atatürk’e övgü, II. Abdülhamit’e övgü, Abdülkadir Geylani’ye övgü, İmam-ı Rabbani’ye ve Halid-i Bağdadi’ye övgü yağdırıyoruz. Aşırılığa kaçan övgü ruh dünyamızı istila etmekte ve karartmaktadır. Bir örnek verelim:
Osman İbn Maz’ûn
Bu zat ilk müminlerden bir diğer anlatımla ilk sahâbilerdendir. Medine’ye ilk hicret edenlerdendir. Son derece ibadete düşkün bir zattır.
Osman İbn Mazûn vefat ediyor. Vefat edince Medine’ye geldiğinde evine misafir olduğu Medineli ailenin hanımı cenazenin başında ve Peygamberimiz önünde şöyle diyor:
“Ey Osman Allah’ın rahmeti üzerinde… Rabbin sana şimdi ne büyük ikramlarda bulunuyor.”
Bu övgülü sözleri duyunca Peygamberimizin rengi atar ve ona dönerek şöyle buyurur:
Sen nereden biliyorsun Osman İbn Mazûn’a Allah’ın lütuflarını yağdırdığını. Ben Osman İbn Mazûn için hayır ümit ediyorum. Ama vallahi ben, bana ne olacağını, nasıl muamele göreceğimi bilmiyor iken siz nasıl bilebilirsiniz? ”
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi