Rabia katliamının dördüncü yılında yurt dışında yeni hayat kuran Mısırlılar, vatan hasretini ve özgür bir Mısır özlemini anlattı.
Mısır’da seçimle gelen meşru hükümetin 2013’te askeri darbeyle devrilmesiyle canları ve idealleri için ülkeden kaçmak zorunda kalan Mısırlılar, vatan hasreti ve özgür bir Mısır özlemiyle yaşıyor.
Gurbette yaşadıkları zorlukları ve memleket özlemlerini AA ile paylaşan, aralarında politikacı, doktor, gazeteci ve akademisyen gibi meslek gruplarından kişilerinden bulunduğu Mısırlıların ortak paydası, ülkelerine kavuşmak ve Mısır’ın bir gün demokratik bir yönetime dönüşmesi.
Halen Sudan’da yaşayan eski Sağlık Bakanı Yardımcısı Abdulnasır Sakr (61), Sağlık Bakanı Yardımcısı olarak çalıştığı esnada, “Gize ilindeki Müslüman Kardeşler liderlerine” yönelik operasyon kapsamında 4 Eylül 2013’de tutuklandığını söyledi.
Ancak 15 Mayıs 2014’te salıverildiğini anlatan Sakr, “Akabinde adım’Ennahda’ davasına eklendi ve hakkımda tekrar yakalama kararı çıkartıldı. Böylece ülkeden kaçarak Sudan’a yerleşmek zorunda kaldım.” dedi.
“Zulümden kaçmak en mantıklı seçim haline geldi”
Sudan’da yaşayan eski milletvekillerinden Hilmi Elcezzer de 1986’dan 2011’e kadar sağlık sendikasının üyesi olarak görev yaptığını, 25 Ocak devriminin ardından yapılan ilk seçimlerde milletvekili olduğunu belirtti.
Meclisin, darbeden sonra Anayasa Mahkemesinin kararıyla beş aylık kısa serüveninin ardından dağıtıldığını anımsatan Elcezzer, “5 Temmuz sabahı, sahte Bein Sarayat-Giza davası bahane edilerek tutuklanan ilk beş Müslüman Kardeşler üyesinden biriydim. Dava o derece mesnetsizdi ki darbeden sonra başlatılan ilk dava olmasına karşın savcılar mahkemeye tek bir kanıt getirememişti.” ifadesini kullandı.
Elcezzer, yüksek güvenlikli Tora hapishanesinde tek kişilik hücrede üç ay geçirdikten sonra kefaletle serbest bırakıldığını, adının yeni bir davaya dahil edilmesi üzerine ülkeden kaçmak zorunda kaldığını anlatarak, şöyle devam etti:
“Adım, aleyhime olan, Anayasa Mahkemesine aykırı bir karara eklenince, ülkeyi terk ederek bu zulümden kaçmak en mantıklı seçim haline geldi. Hz. Musa’nın Kuran’da geçen şu sözü geliyor aklıma:’Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım’. Bir de Allah’ın sözü,’Allah’ın arzı sizin kötülük diyarını terk etmenize yetecek kadar geniş değil miydi?’ Allah’a dua ediyorum, inşallah bu kalkışma zulmün ve zalimin sonunu getirir, böylece 25 Ocak’ın vadettiği demokratik rotaya geri dönülür ve Allah’ın izni ve inayetiyle Hak galip gelir.”
“İfade özgürlüğü yeniden tesis edilinceye kadar”
İstanbul’da yaşayan Dr. Eymen Nur da hiçbir zaman kabullenemediği bir darbenin ardından ülkesini terk ettiğini söyledi.
İşlenen insanlık suçlarına sessiz kalamadığını dile getiren Nur, şunları kaydetti:
“Bu benim yurt dışına istemeyerek ilk çıkışım oldu. Amacım hakkı söyleyebilmek ve temiz bir vicdana sahip olabilmekti. Birkaç yıl içinde pek çok kez tutuklandım ama hapis, fikirlerimi ve değerlerimi ifade etmekten beni hiç alıkoymadı. İfade özgürlüğü yeniden tesis edilinceye kadar vatanımdan ayrılmak zorunda kaldım. İnanıyorum ki Allah, Ocak 2011 Devrimi’nde hürriyetin bedelini kanıyla ödeyen bir milleti, bu kabusun pençesinde bırakmayacaktır.”
“Mısır tarihinin en büyük cadı avlarından birini başlatmışlardı”
Sudan’da yaşayan Dr. Muhammed Hasan Zeyn el-Abidin, ortopedi cerrahı olduğunu ve kliniğinin darbeden sonra kolluk kuvvetleri tarafından basılarak tarumar edildiğini belirtti.
Uzun süre saklandıktan sonra Mısır’ı terk ettiğini anlatan Abidin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülke içindeyken polisler beni yakalamak için Mısır tarihinin en büyük cadı avlarından birini başlatmışlardı. Bir yerden diğerine hep hareket halindeydim. Bütün bu kovalamacaya rağmen darbeyi ve darbecileri protesto etmek için sokağa çıkabiliyordum. Daha sonra kaçak yaşamanın benim için çok zor olduğunu anlayınca Allah için hicret etmeye ve Mısır’ı terk etmeye karar verdim.”
“Darbeciler mesleğimi suç sayıyor”
Darbe sonrası gazetecilik mesleğine devam edebilmek için Türkiye’ye gelen gazeteci ve blog yazarı 20 yaşındaki Mahmud Abdulhamid el-Eneni de ülkeden kaçış nedeni şöyle anlattı:
“Bana karşı uygulanan şiddet, darbeden günler önce babam, parayla tutulmuş çetelerce şehit edildikten sonra başladı. Ben bir gazeteci ve blogcuyum. Darbeciler mesleğimi suç sayıyor. Bu sebeple 2013 yılının sonunda tutuklandım ve mahkemeye çıkarıldım. Daha sonra hükümeti devirmeye teşebbüsten altı yıl hapse mahkum edildim.
Evim birden çok kere baskına uğradı ve küçük kardeşlerim gözaltına alındı. Aralarından bir tanesi altı ay demir parmaklıkların arkasında kaldı. Polisin zorbalık ve zulümlerine sürekli maruz kaldığımı görünce, 2014 yılının mayıs ayında mesleğime devam edebilmek için Türkiye’ye geldim. Devrimin başarılı olacağına inancım tam. İşte tam da bu sebeple devrim yaşayacak.”
“Benim için dünyada en sevgili yer Mısır’dır”
Sudan’da bulunan eski sağlık sendikası başkanı Saad Zaglul el-Eshmawy da ülkesine özlemini, “Kendi insanlarının saldırısı altında kalmış olsa da benim için dünyada en sevgili yer Mısır’dır.” ifadeleriyle dile getirdi.
Yaşanan kanlı askeri darbenin ardından pek çok yetişmiş beynin ülkeyi terk ettiğini kaydeden Zaglul, şunları söyledi:
“Bizler, iyi insanlar hakkında sahte suçlamalar üretmekte uzmanlaşmış bir rejimin eline düşerek hapiste unutulup çürümek ile kaçmak arasında seçim yapmak zorunda bırakıldık. Askeri rejimin aklını yitirdiği anlaşıldığı zaman da devrimciler ülkeden kaçtılar.”
“Ölümün kokusunu unutmaya çalıştım”
ABD’nin başkenti Washington’da yaşayan Muhammed Sultan da Rabia meydanında yaşanan katliama ilişkin hatıralarını anlattı.
İki yıl boyunca, Rabia gününe dair aklındaki tüm kareleri bilinçli çabayla bastırdığını kaydeden Sultan, “Her cesedi, her yarayı, her kurşunu unutmaya çalıştım. Ölümden yürüyerek, koşarak kaçan insanların ölüme gidişinin çaresizliğini unutmaya çabaladım. Mısır’ın en güzel gençlerinin, Habibe, Musab, Guda, Esma, Ahmed ve binlercenin aşina olduğum sakin yüzlerini unutmaya çalıştım. Ölümün kokusunu unutmaya çalıştım.” dedi.
Meydanda sosyal medya hesabından canlı yayın yaparken keskin nişancı ateşinden son anda kurtulduğunu belirten Sultan, ancak yaralıları, ölüleri, barut ve kan kokusunu halen unutamadığını ifade etti.
“Yabancı bir ülkede sıkışıp yalnız başıma kaldım”
Darbe sonrası ülkeden ayrılan ve New York’a yerleşen Abdullah Asım, hayatı boyunca bilgisayar üzerine çalıştığını ve Kahire’de “küçük mucit” olarak da anıldığını söyledi.
Asım, California’da 2014’teki bir etkinlikte ülkesini temsil ettikten sonra, Mısır’a dönünce tutuklanacağını anladığı için zor bir karar vererek ABD’de kaldığını kaydetti.
Ömür boyu hapiste yatmayı kabullenmediğini anlatan Asım, “Bunun için bir hazırlık yapmamıştım. Yabancı bir ülkede sıkışıp yalnız başıma kaldım. Ailemden, çocuklarımdan ve tüm sevdiklerimden ayrılmak durumunda kaldım.” dedi.
“Mısır’da masum birçok gazeteci parmaklıklar ardında”
Katar’da yaşayan El Cezire’nin eski Kahire muhabirlerinden 34 yaşındaki Baher Muhammed, Kahire’de 438 gün hapiste kaldığını, tek suçunun ise mesleğini gereğince yerine getirmek olduğunu söyledi.
Hiçbir kanunsuz eylemi ya da buna yönelik herhangi bir delil olmamasına rağmen 10 yıl hapse mahkum edildiğini anlatan Muhammed, temyiz sonucunda da bunun 3 yıla indirildiğini belirtti.
Sisi yönetiminin basına acımasız davrandığını vurgulayan Muhammed, “Parmaklıklar ardında geçirdiğim korkunç aylar, otokratik rejimlerin özgür basından ne kadar korktuklarını bana öğretti. Mısır’da masum birçok gazeteci parmaklıklar ardında.” diye konuştu.
21 yaşında ömür boyu hapse mahkum edildi
Darbeden sonraki süreçte İstanbul’a kaçan öğrenci Halid el-Mısri de lise son sınıfta okurken ocak devrimine katıldığını ve derslerini aksattığını söyledi.
Darbe sırasında ise üniversitede öğrenci olduğunu ve Rabia meydanında oturma eylemlerine öncülük ettiğini belirten Mısri, daha sonra şiddet kışkırtıcılığı iddiasıyla yargılanıp 21 yaşındayken ömür boyu hapse mahkum edildiğini dile getirdi.
Mısri, ülkesinden ve ailesinden ayrılmayı hiç istemediğini ancak ömür boyu hapiste kalmak yerine bu tercihi yapmak zorunda kaldığını kaydetti.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi