Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş‘ın eşcinseller ve sapkınlar hakkında söyledikleri birtakım çevreyi rahatsız etti. Erbaş’a saldıran güruha vatandaşlar, sosyal medya üzerinden sert tepki gösterdi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ankara’daki Hacı Bayram Camisi’nde Ramazan’ın ilk cuma gününde cuma namazını kıldırmış ve hutbeyi de kendisi yapmıştı. Erbaş, hutbesinde, “İslâm zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti.” demişti bu sözlerden rahatsız olan hazımsızlar Erbaş’a dava açıp görevi bırakma çağrısı yaptı. İHD, Ramazan ayının ilk hutbesinde Ali Erbaş’a eşcinsellere nefret söyleminde bulunduğu gerekçesiyle dava açarken, Ankara ve İzmir baroları da Erbaş’ı kınadı.
Muhterem Okuyucularım;
İlahiyatçı değilim ama sosyal bilimlere ait olan konuları manevî boyutuyla da ele alan bir bilim insanı olarak, Diyanet ile birçok kez birlikte çalıştık. Yani Diyanet personeli beni iyi tanır. Bunların başında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş gelir. Zaman zaman da Başkanımızın haklı beyanlarına daha geniş bir açılım sağlamak maksadıyla Mirat Haber yoluyla önerilerde bulunurum. Bizi aynı karede gösteren aşağıdaki haber, bunun sadece bir örneğidir.
Başkanımızın mezkûr haberde geçen hutbede irat buyurduğu konu, İslâm’a tamamen uygun olduğu için, elbette kendisine destek verilmelidir. Ben de samimiyetle kendisinin yanındayım.
Fakat nasıl oluyor da İHD, başkanımız hakkında suç duyurusunda bulunma cüreti gösterebiliyor? Ve neden bazı barolar, bu suç duyurusunun arkasında durabiliyor? Bir de bunun hikmetini araştırsak? Şimdi eğri değil doğru oturalım ve doğru konuşalım. Ülkemiz, 18 yıldan beri AK Parti hükümeti tarafından yönetilmekte midir? Evet. Hükümetimizden biz AB’ye girmekten vazgeçtik dediğini hiç duydunuz mu? Hayır. Bilakis AB’ye girmek için birçok sözleşmenin altına imza atıldı. Biz henüz tam üye olmasak bile devlet olarak imzaladığımız sözleşmelere sadık olmakla mükellefiz.
Bu bağlamda AB müktesebatı kapsamında hakikaten “cinsel tercihleri farklı olanlara” hakaret etmek, onları aşağılamak, onları lanetlemek veya onlara ayrımcılık uygulamak, kanunen suçtur. Yani Diyanet, dinimiz açısından haklı ama TC’nin kabul ettiği uluslararası sözleşmeler ve buna bağlı olarak iç mevzuat ayrı telden çalıyor. Diyanet bu konuda sadece fikir beyan edebilir, o da kuşdilini kullanarak, ama kişilerin cinsel tercihlerine müdahale edemez. Müdahale makamı, devlete aittir. Ne var ki İstanbul Sözleşmesi ile devletin aile fertlerinin cinsel tercihlerine müdahale hakkı da elinden alınmıştır. Biz bunun acı sonuçlarını 25 Eylül 2019 tarihli yazımızda belirtmiştik.
Kısacası İstanbul Sözleşmesi ile kendi kalemize gol atarak, Diyanetin beyanlarını etkisiz hale getirdik. Neden mi? Zamanında altına tereddüt etmeden imza attığımız İstanbul Sözleşmesi’nin 4/1. Maddesi bakın ne diyor? “Devletler cinsel yönelimi yasal güvence altına alır.” Yani Eşcinsellik, lanetli bir şey de olsa Türkiye’de meşruluk kazansın denilmektedir. Yetmiyor Diyanet personeli, eşcinsellerin nikâhını kıysın diyor! Biz zamanında uyardık. Vazgeçin AB’den ve bununla ilişki sözleşmelerden diye. Lütfen 22 Şubat 2020 tarihli ilgili haber yorum yazımızı okuyunuz.
Prof. Dr. Ali SEYYAR