Allah Teâlâ’nın muradına uyarak müslümanlar, ölesiye ciddi olma zorundadırlar. Günümüzün, akılları donduran olayı yalnız müslümanları değil bütün insanlığı ciddi olmaya sevk etmektedir. Ölümün pençesinden kurtulma imkânı olmayan, ölümlü biçâre insan, ölümsüz Allah Teâlâ’nın mülkünde, Onun iradesine müdahil olmaya yelteniyor.
Bir virüs dünyayı dize getirdi. Mülkün Sahibi Allah Teâlâ’nın daha çok orduları vardır. Bu ordulardan her hangi birinin çıkış sebebi ne ve kim olursa olsun o sebebi yaratan Allah Teâlâ’dır. ABD Irak’a demokrasi ve özgürlük getirme vaadi ile girdi. Bir defa değil defalarca girdi. Sözüm ona bu özgürlükçü zihniyet, orada çıkan ve oranın insanının hakkı olan petrole göz dikmişti. O mağdur insanların malını çaldı çırptı gasp etti, götürdü. Şimdi sebeplerin akasındaki sebeplerin tezahürleri akılları dondurmaktadır. Amerika, gasp edip götürdüğü ve götürüp biriktirdiği petrolün içinde boğulacak duruma düştü.
Ekonomisi karaya oturan bu güç, şu anda başka şeytanlıktan medet ummaya tevessül ediyor. Ekonomisi böylesine çöküş yaşarken, kendinin parasının değeri düşmesi gerekir. Buna rağmen şeytanlıktan vazgeçmiyor. Bir paranın değeri düşmesi gerekiyorsa o para Türk parası olmamalıdır. Şeytanlıkları bitmiyor. Kendi yaptığı zulmün oturup kritiğini yapmıyor. Sorgulamasına yanaşmıyor. İşi daha da şirretliklere döküyor. Sebepleri zorlamaya çalışırken devletinin batacağını aklına getirmek bile istemiyor. Her kes kendine gelmelidir.
Ne tür güç ve ne tür devlet olursa olsun, her kes kendi doğal zenginliklerine dönme zorundadır. Bu dünya, insana misafirhane olduğu zamandan günümüze kadar misafirlerini beslemiştir. Birinin hakkını gasp ederek geçim sağlamaya kalkışmak zulümdür. Bugün dünyayı dize çökerten bir virüs bilinmeyen sebeplerden biridir. Allah’ın, kader sisteminde sayı ile ifade edilmesi mümkün olmayacak planları vardır. Dünyanın da bütün varlıkların da sahibi olan Allah Teâlâ her kese rızıklarını ayarlamışken ve bu rızıkları huzur ve güvenle kullanmak varken çalarak çırparak kullanmaya kalkışanları Allah daha beter cezalandırır.
Allah Teâlâ bir ayette (7/133) bildirdiği gibi tufan, çekirge, kımıl (haşerat), kurbağalar, kan ve daha nice ağır cezalar verdiği zikredilmektedir. Dünyanın neresinde mağdur bir ülke varsa işgalci ülkelerin, her şeyleriyle toparlanıp hiçbir bedel talep etmeden ve hiçbir şart koşmadan kendi ülkelerine dönmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde ülkelerin yöneticileri bir birlerine daha dengesiz ve daha düşmanca saldırıya geçecekler ve yaptıklarının karşılığını kat kat göreceklerdir. Zâlimler bu dünyada rahat geçindiklerini zannederler.
Ancak Allah Teâlâ ilginç bir açıklama yapar. Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman da ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. (Nal:16/61) O halde dünyayı daha yaşanmaz hale getirmeden her kes çekilip kendi sınırları dâhiline gitmeli ve işgalci emellerinden vazgeçmelidirler. Yerli ülke sahiplerini kendi hallerine bırakmalıdırlar. Kabadayılık taslayıp başka ülkeleri dizayn etmekten vazgeçme zorundadırlar. Tabii bu arada müslümanlar da akıllarını başlarına alarak inandıklarını iddia ettikleri Kur’an’a dönüş yapmalıdırlar. Kendi ezberleri yerine Allah Teâlâ’yı dinlemelidirler.
Hiç kimse başkalarını suçlayarak hiçbir başarı sağlayamaz. Bu genel kural muslümanı da bağlar, her tür kâfiri de bağlar. Hem işgalci devletler ve hem de işgal altında ezilenler kendilerine özgü hayat tarzlarını seçmeleri ve barışçıl bir dünya düzenine dönmelidirler
Rabbimizin ödülü çok büyük önem taşımaktadır. Hele gelen ayette Allah Teâlâ’nın, bütün müminleri ne kadar moralize ettiği açıkça görülmekte ve umut saçan nûr şualarını yaymaktadır: Celâlim hakkı için senden önceki kavimlere peygamberler gönderdik de onlara açık açık deliller ile geldiler. Artık biz günahkâr suçlulardan intikam aldık. Mü’minlere yardım etmek ise Bizim üzerimize bir haktır. (Rum:30/47) Aslında Allah Teâlâ’nın, kendi üzerine vecibe kıldığı hakkı kullanmayan müslümanlara çok dikkat etmek gerekiyor.
Bana öyle geliyor ki, bu küresel afetin kalkmasında birinci görev, müslümanların, İslam’ın kitabı Kur’an’a dönmelerine bağlıdır. Esselamu aleykum.
İlhan ORAL