Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk şöyle diyor:
“2005 yılında ülkemizde istihdam edilen 5 milyon kadın bulunurken, bu rakam 2018 temmuz itibarıyla 9 milyon 121 kadına çıktı. Buradaki 4 milyonluk artış, yüzde 70 oranında bir iyileştirmeye tekabül ediyor. 2023 yılında ise kadınların iş gücüne katılım oranını yüzde 41’e eriştirmeyi hedefliyoruz. Bakanlık olarak kadının ekonomik ve sosyal gelişimini destekleyerek, kadın girişimciliğini kolaylaştıracak programların hayata geçirilmesi öncelikle hedeflerimiz arasında.”
Tesettürlü sayın bakanın konuşmasını okurken şairin “Şecaatin arz ederken merdi kıptin sirkatin söyler./ Kabadayılığını açıklarken Kıbti hırsızlığını dile getirir.” deyişini hatırladım.”
Bu vesile ile bir daha anladım ki en büyük hata doğruya en yakın hata olduğu gibi zarar verici en büyük atılımlar da bizden olan ama İslâm’ı ve insan doğasını bilmeyen kişi ve kurumların yaptıklarıdır.
1. Allah kadını ve erkeği birbirinin zevci yani eşi, eşiti ve tamamlayıcısı olarak yaratmıştır.(Rûm 21) Buna göre de görevlendirmiştir. Aileyi kurmak, nafakasını sağlamak, maddeten ve mânen korumak ve güzel geçinmek kocanın / babanın vazifeleridir. (Nisa 19,34) Ailenin iç yönetimi, örfe göre işleri, doğurup büyütmek, kocasının malını ve cinsel haramlardan nefsini korumak da kadının temel görevleridir. (Nisa 34)
Bu görevlerini yapması koşuluyla kadının toplumun ihtiyaçları doğrultusunda siyasi ve sosyal aktivitelerde bulunmasında bir engel de yoktur. (Tevbe 71) Çünkü mümin kadınlar da toplumumuzu temsil edebilir ve hukuken tasarrufta bulunabilir konumdadır. (Tevbe 9/71)
2.Kadının dışarıda sürekli çalışmasını gerektireceği ve bu sebeple eş ve analık görevini yapamayacağı ihtisas dallarında okutulup yetiştirilmesinin yanlışlığı gibi onu evi dışında iş gücüne katılmasının amaç edinilmesi de azim hatadır.
3.Kadının evi dışında iş gücü olarak değerlendirilmesi AB kriterlerine uygun olabilir ama biz Müslümanların inanç ve aile yapısına uymaz. İş gücü olarak erkeklerin görülmesi gerekir. Çünkü ailenin kuruluş masrafları ve nafakasını temin etmekler yükümlü olan onlardır. (Nisa 4,34) Erkeklere iş bulamazken kadınları çalıştırmayı amaç edinmek nasıl bir anlayıştır?
4.Kadının iş gücüne katılım ifadesi yanlıştır. Kadın başkasının evinde/iş yerinde yardımcı, çocuk – hasta bakıcısı, işçi, öğretmen, psikolog vs. olarak çalıştığında çalışmış/işgücüne katılmış oluyor da bütün bu işleri daha fazlasıyla kendi evinde/bağında bahçesinde yaptığında çalışmış olmuyor mu? Analarımıza ve eşlerimize saygısızlık etmiş olmuyor muyuz?
5.Kadının çalışması ailenin kurulmasını geciktirmekte ve bu durum ahlâkî sakıncaları beraberinde getirmektedir. Nikâh dışı birlikteliklerin bir diğer anlatımla zinanın/lezbiyenliğin arttığını göremiyor muyuz?
6.Çalışan kadın doğurmak istememekte bu da onu koruyucu yöntemlere baş vurdurmakta, sonuçta cinsel hayatı olumsuz etkilenmekte ve kadın hastalıkları daha bir yaygınlaşmaktadır. Çalışan kadının uğradığı cinsel tacizler ve saldırılar da kanayan bir yaramızdır. Kadına yönelik şiddetten şikâyet etmiyor muyuz?
7.Aile içinde kadına yönelik şiddetin bir sebebi de kadının ev dışında çalışmasıdır. Çünkü bu durum kadının doğasını etkilemekte/dışa eğilimlerini artırmakta ve kıskançlıklara sebep olmaktadır. Çalışmak bir zorunluluk ise işi eve getirici politikalar izlenmelidir. Hükümetimizin görevi bu olmalıdır.
8.Yöneticilerimizin söylemiyle en az üç çocuk istenmektedir. Doğrudur da. Sağlıklı doğum ise genç yaşlarda olmaktadır. Doğum çağlarında evin dışında çalışmaya yönlendirilen kadın üç çocuğu nasıl doğurup büyütecektir?
9.Ev dışında çalışmak özellikle çocuklu kadın için zulümdür. Çocuğuna karşı analık görevinin yapamamanın ruhsal ezikliğini duyarken özel günlerinde bile işe gitmek mecburiyeti de fiziğini yıpratmaktadır. Ana sütü ve şefkatinden yoksun büyüyen çocukların toplumumuza maliyetini düşündük mü?
Gözünü emekliliğe çeviren kadın büyüyen çocuklarına nasıl ilgi gösterecek, problemlerine nasıl çözüm üretecektir.
10.Evlilikler ertelenmekte kurulan ailelerde de boşanmalar çoğalmaktadır. Bunun ana sebeplerinden biri de kadının iş çevresinden etkilenmesi ve ailede fıtrî ve İslâmî olan görev bölümünden uzaklaşılmasıdır. Kadın, kadınlık yapacak, ev işlerini üstlenecek, doğuracak büyütecek bir de her sabah kalkıp işe gidecek…Biz kadına zulmetmiş olmuyor muyuz?
Kızlarımızı Kadınlarımıza Önem Verelim.
Kızlarımıza/kadınlarımıza önem verelim.
İsteyen aileler için olsun kız okullarını artıralım. Bütün kızlarımızı üretkenleştirmek için sanat liselerinden mezun edelim. Üniversite tahsili yapacak zeki kız çocuklarını da ailelerinden koparmadan bulundukları şehirde doğalarına uygun alanlarda okutalım. Onları eşliğe, analığa ve toplumumuza mânen katkı verecek kültür ve güzel sanat dallarında insanımıza hizmete hazırlayalım.
Erkek ve kız çocuklarımızı tahsil çağlarının hemen akabinde evlendirici politikaları oluşturup geliştirelim. Beceriksizliğimiz sebebiyle faize ayırdığımız paranın onda biri ile bile bu tür politikalar gerçekleştirilebilir.
İhtiyaç duyan ailelerin kızları, kadınlarına da iş alanları açılabilir.
İktidar Nimeti Elden Gider
İslami değerlerimize sahip çıkması gereken iktidarımız ve onun tesettürlü bakanı ve Kadem gibi sivil örgütlerimiz bizi yukarıda açıklananlara yönlendirmesi gerekirken yapılanlara ve yapılmak istenenlere bakınca ürperiyoruz. Bunlar batıya özentiden kaynaklanan dayatılmış feminist politikalar değil de nedir?
İslâm’ın cahiliyiz. Ne yapmamız gerektiği bilmiyoruz. Bilenleri de araştırıp istihdam etmiyoruz. Üstelik böyle bir derdimiz yok. Allah bu iktidar nimetini elimizden alır. Bu nankörce gidiş devam ederse alacak da:
“ Rabbiniz size şu gerçeği dildirdi:(Konulan İslâmî kurallara uyarak) şükrederseniz nimetlerimi/iktidarınızı artırırım. Eğer sahip kılındığınız nimetlere nankörlük ederseniz maddî ve manevî azabım sürekli ve şedid olur.” (İbrahim 14/7)
*** Yazarımız Ali Seyyar hocamızın konumuzla ilgili aşağıda link verilen makalesinin okunması tavsiye ederiz.
ww.mirathaber.com/kadin-istihdam-politikalarimiz-ab-normlarina-gore-sekillendirilmektedir-zehra-zumrut-selcuk-2023te-kadinin-is-gucune
Ali Rıza DEMİRCAN