islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5077
EURO
36,4331
ALTIN
2.962,75
BIST
9.144,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

İslâmî Düzende Devlet Borçlandırmaz Borç Üstlenir

İslâmî Düzende Devlet Borçlandırmaz Borç Üstlenir

Son günlerde hükümet programları ve teşvikleri çizgisinde halkımız faizli tüketici kredilerine yönlendirilerek borçlanmaya teşvik edilmektedirl. Bu sebeple uyarma görmemizi yapmak için art arda üç makale yazma gereğini duyduk.

Bu makalelerimizde İslâm’da borç alma ve verme ölçülerini sunduk; kurduğu Medine İslam Devleti’nin başkanı olan Peygamberimizin borçlanma ve borçlandırmadan sakındırdığını, borçlanmanın doğuracağını bildirdiği dünyevî ve uhrevî zararları özetledik. Konut, taşıt, tatil ve ev eşyası alımında faizli veya faizsiz borçlanmanın caiz olup olamayacağına açıklık getirmeye çalıştık ve “Faiz Sistemini Tek Çözüm Olarak Görmek Nasıl Bir Gavurcuktur? diyerek sorduk.

Allah şanını artırsın Peygamberimiz Allah’a sığındığı borçlanmayı kâfirliğe denk tutacak derecede önemsediği için borçlanmadan sakındırmıştır. Ancak nafaka, konut, tedavi, evlenme ve evlendirme gibi zaruri  sebeplerle borçlanma durumunda kalınacağı da bir gerçektir.

Borçluların Özel Durumları

Borçlu olan kişilerin durumu şöylece açıklanabilir:

  1. Değinilen sebeplerle borçlanan kişi çalışır, alacaklısına teşekkür ve dua ederek borcunu hakkıyla öder.
  2. Kişi borcunu ödemek için iyi niyetle çalışır. Ama yeterince kazanamadığı için borcunu ödeyemez. Bu durumda ona süre verilmesi gerekir veya karşılıksız yardım yapılması icap eder ya da alacaklısı alacağını bağışlar. Rabbimizin emri/öğüdü de bu şekildedir:

“ Borçlu darlık içinde ise, rahata çıkıncaya kadar bekleyin. Alacağınızı bağışlamanız /sadakaya-zekâta saymanız, sizin için daha hayırlıdır. Bunu bir bilseydiniz!” (Bakara 3/280)

  • Kişi ödeme niyeti olmaksın borçlanır veya ödeme imkânı olduğu halde borcunu ödemez. Peygamberimizin ifadesiyle bunlarda birincisi manen hırsız, diğeri de zalimdir. Bu gibi durumlarda günahkâr olan borçlu için yargıya gidilebilir.
  • Kişi borcunu süresi içinde ödemek ister. Ne var ki ömrü vefa etmez, borcunun ödeneceği bir mal bırakmadan ölür.

Borçlu Olarak Ölen Kişi

Bu sonuncu durumu biraz daha irdeleyelim.

Kişi açıklanan meşru sebeplerle aldığı borçlarını ödeyemez ve mal bırakmaksızın ölürse borç ne olacaktır? Borcu kim ödeyecek, alacaklı kişiler/kurumlar mağduriyetten nasıl kurtulacaktır? Ölen kişinin varlıklı olan çocuklarının borcu kapatması erdem ise de buna mecbur edilemeyecekleri açıktır.

Kurduğu Medine İslâm devletinin başkanı sıfatıyla Peygamberimiz bu duruma kamuca müdahale edilmesini istiyordu. Ama Medine döneminin ilk yıllarında devlet bütçesi yeterli olmadığı için Peygamberimiz çözüm üretici fiili müdahale de bulunamıyordu. Bunun için de borçlanmadan sakındırmakla yetiniyordu.

Peygamberimizin Borçlunun Cenaze Namazını Kıldırmaması

Sakındırmayı etkili kılmak için de manevî bir müeyyideyi devreye sokarak geride borcun ödenmesini sağlayıcı mal bırakmaksızın ölen ve borcu ailesi veya başka kişilerce karşılanmayan müminlerin cenaze namazını bizzat kıldırmıyordu. Aşağıda sunacağımız hadis bu gerçeği açıklamaktadır.

Hz. Cabir (R.) anlatımı şöyle:

 “Bizlerden biri öldü. Onu yıkadık, kefenledik ve kokulandırdık. Sonra da onu Allah’ın Resûlü’ne getirerek, cenaze namazını kıldırması ricasında bulunduk.
Allah şanını artırsın Peygamberimiz namaz kıldırmak üzere bir kaç adım attı. Fakat sonra da durup bize sordu:
Borcu var mı?
İki altın borcu var.
Bu durumu öğrenen Allah’ın Resûlü cenaze namazını kıldırmadı. “Mü’min kardeşinizin namazını kılınız,” demekle yetindi.

 Cenaze ortada dururken Ebu Katade isimi arkadaşımız iki altın borcu üzerine aldı. Allah’ın Resûlü’ne geldik. Ebu Katade söz aldı.
– İki altın borcu üstlendim Ya Resûlellah!
Borcu üzerine aldın mı? Merhum borç yükümlülüğünden kurtuldu mu?
– Evet.
Bu cevapları alan Allah’ın Resûlü cenaze namazını kıldırdı.”

Borçlunun Borcunun Kamuca Ödenmesi

Peygamberimiz efendimiz Rabbimizin zekâtın alınması (Tevbe 103) ve dağıtılması emrini aldıktan sonra borçlularla yakından ilgilenmeye başladı.

Çünkü Rabbimiz Tevbe suresinin 60. ayetiyle devletçe alınacak zekâttan diri veya ölü borçlular için fon ayırmıştı:

Sadakalar (zekâtlar) sadece yoksullara, düşkünlere, zekât toplamakla görevli memurlara, kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenenlere verilir; esirler, (borcunu vermeyecek) borçlular, Allah’ın yasalarına uygun olarak yapılacak işler, yolcular/mülteciler için harcanır. Bu zekâtı görev kılma ve paylaştırma Allah tarafından belirlenmiştir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. “

Bu ayetle devlet vergisi nitelikli bir ibadet olan zekât ile meşru sebeplerle borçlanan müminler ve hatta devletin vatandaşı olup cizye ile yükümlü kılınan gayr-ı müslim borçlular için bir fon ayrılmış oldu. Bu fondan da borçlulara devlet yardımı yapıldı. Yardım yasası da konulmuş oldu.

( Hz. Ömer’e göre gayr-ı müslim fakirlere/borçlulara da  zekât verilebilir.)

Mal bırakmaksızın ölen borçluların varislerine borçların ödenmesi için devlete başvurulması da Peygamberimiz tarafından şöylece emir buyuruldu:

«Herhangi bir mümin ölür de mal bırakırsa bu mala onun varisleri varis olsun. Herhangi bir mümin de borç yahut fakir bir aile bırakırsa onlar da bana gelsin.» (Hadis ve izahı için bak. S.B.M.T. Sarih Tercemesi,7/389)

Amaç Para veya Mal Olarak Borç Verenlere Garanti Vermektir

Tevbe 60 ve sunulan hadisin amacı borçluya yardım kadar alacaklıya de devlet garantisi vermektir. Konuyu pekiştirici açıklamalarımızı sürdürelim;

Borcun kasten ödenmemesi bir tarafa, iflas hastalık ve ölüm gibi borcun tediyesini engelleyecek tabiî manilerin zuhuru müm­kün olacağından, İslâm Dini borç vermelerini teşvik ettiği müminlere toplum/devlet garantisi vermektedir.

Eğer İslâm toplumunun üyesi borçlu kişi borcunu ödeyemez veya borcunu ödeyemeden ve miras bırakmadan ölürse, alacaklının belgelendirmesi üze­rine borç İslâm Devleti aracılığı ile mezkûr zekât fonundan ödenir. Alacaklı mağdur edilmez.

Bu nevi tatbikat, ilk İslâm Devleti Başkanı olan Peygambe­rimizle başlamış ve O’nun yukarıda zikredilen emri ile meşruiyet kazan­mıştır.

Ancak Fakir Borç Alabilir

Burada bir önemli noktaya daha değinelim. Borç almak darda kalanların hakkıdır. İşimizi büyütmenin yolu faizli kredi değil şirketleşmedir. Peki borca boğulup varlığını kaybetme noktasına gelen şirketlere devlet yardımı yapılabilir mi? Asıl olan şirketlerin hisse senetlerinin bir kısmını satarak borçlarını kapatmalarıdır.

Bazı özel Şirketlere de Yardım Yapılabilir

Ama bazı özel vasıflı şirketlere yardım edilebilir.

Kehf sûresinde, bilge kişinin, gemici işçilerin sahip olduğu gemiyi gasp edici kraldan korumak için darbeleyerek yardımcı olmasından hareketle, sahiplerini işçilerinin oluşturduğu borçlu şirketlere yardımcı olunabileceği görüşündeyiz. (Kehf  18/79)

Faizci Düzene Tapınmanın Bedeli

Bu makale ile amacımız borca dayalı para sistemi ve faize müstenid ekonomik düzende iyi niyetli olunsa bile devletin /hükümetlerin yapabileceği tek  şey, sonuçta halkı köleleştirici borçlanmaya yöneltme olabileceğine değinmektir.

Gereğinde halkın borçlarını üstlenecek İslâm düzenine geçiş mümkün iken materyalist laik düzenlere tapınmanın elbette bedeli olacaktır. Her gün millet olarak ödediğimiz bir milyar faiz ödemesi, bu tapınmanın ekonomik bedeli olsa gerektir. Birde Allah’ın verdiği rızıklarımızın faizcilere yetirilmesinin uhrevî cezası vardır ki  bela üstü beladır.
Ali Rıza DEMİRCAN

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.