Evlat: Babacığım; Sana bir soru sorabilir miyim? Ama utanıyorum. Nasıl söylesem bilmem ki?
Baba: Tabiî ki. Buyur. Ben senin babanım. Bana sormayacaksın da kime soracaksın?
Evlat: Şey…Okulda bir kızla tanıştım. Beni çok beğenmiş. Bana çıkma teklifinde bulundu. ‘Benimle flört yapar mısın?’ diye sordu.
Baba: Demek öyle. Peki, sen ne dedin o kıza?
Evlat: Yani…şey…ben de ondan biraz hoşlanır gibi oldum, onun için, tam evet demedim ama hayır da demedim…yani…
Baba: Yani?
Evlat: Yani ‘bir düşüneyim’ dedim.
Baba: Bak oğlum! Bu konuyu ilk önce benimle paylaştığın için sana teşekkür ederim. Ama sen flört ne olduğunu biliyor musun?
Evlat: Yani, biliyorum, arkadaşlık iste…
Baba: Bak oğlum! Anlaşılan ne o kız, ne de sen flörtün olduğunu biliyorsunuz. Bu flört kelimesi bir kere Türkçe değil. Bu tuhaf, kültürümüze yabancı olan ve izaha muhtaç kelime, dilimize Fransızcadan gelmiştir. Fransızca ”fleur” yani çiçek, buket kelimesinin küçültme hâlidir. Toplum hayatında genellikle bir erkek ve bir kadın arasındaki duygusal ilişki ve işve olarak anlaşılmaktadır ama bunun boyutunun nereye kadar varabileceğini hiç tahmin edebiliyor musun?
Evlat: Yani?! Doğrusu tam bilmiyorum.
Baba: Bahsedilen duygusal ilişki, her çeşit cinsel ve erotik yaklaşım anlamındadır. Sevdiğini düşündüğün kıza cinsel istekle bakmak bile bu doğrultuda flörttür. Ama bizim dinimiz bu bakışı dahî hangi kelime ile ifade ediyor biliyor musun?
Evlat: Şey…din dersinde hocamız, namahreme bakmanın göz zinası olduğunu söylemişti. Bunu mu kastettin Baba?
Baba: Doğru hatırladın. Aferin. Peki, bununla ilgili bir âyetin de olduğunu biliyor musun?
Evlat: Doğrusu bilmiyorum.
Baba: Bak, ben şimdi Kur’ân’ı açıyorum ve sana Nur sûresinin 31. âyetini mealen okuyorum: “(Ey Resûlüm), Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan uzak tutsunlar ve ırzlarını zinadan korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. Muhakkak ki Allah, onların bütün yaptıklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, gerdan, baş, kol, bacak ve kol gibi yerlerini) göstermesinler. Ancak bunlardan görülmesi zaruri olan (yüz, el ve ayaklar) müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar. …”. Şimdi sen, mademki bir kızdan böyle bir “arkadaşlık” teklifi aldın ve ondan hoşlandığını söyledin, o halde bu âyeti de anlayacak ve yorumlayacak yaştasın. Ne dersin?
Evlat: Evet; biz erkekler olarak gözlerimizi haramdan sakınmalıyız. Ama ben o kıza kötü gözle bakmıyorum ki Baba!
Baba: Ama flört, arkadaş olduğun kıza cinsel gözle yani şehvanî arzularla bakmanı da sağlıyor. Aynı nefsanî özgürlüğü üstelik kıza da veriyor. İşte bu durum da dinimize göre her iki taraf için sakıncalı ve haram. Sen bana flört yapabilir miyim diye sormadın mı? İşte flört, sadece bu karşılıklı bakışmalar açısından bile çok sakıncalıdır. Üstelik flört dediğin şey, sadece bakmakla da sınırlı değil ki evlat! Bunun daha da ötesi var.
Evlat: Nasıl yani? Tam anlamadım Babacığım. Ne demek istiyorsun? Açık konuş benimle.
Baba: Benim biricik oğlum.Madem öyle, ben de seninle şimdi daha açık konuşayım. Beni şimdi iyi dinle. Ben Avrupa’da okumuş bir insanım. Avrupa kültürünü ve flörtün ne olduğunu edindiğim gözlemlerimle gayet iyi bilirim. Flört hayatında sadece senin zannettiğin gibi sadece karşılıklı bakışmalar olmaz. Bunun arkası, ötesi ve devamı da vardır. Nitekim Avrupa’da flört yapan erkek ve kadınlar, evlilik öncesi cinsel ilişkiye de girer ve âdeta gayri meşru bir şekilde evliliğe benzer bir hayat sürer. Baktılar ki cinsel hayatın dışında birbirleriyle uyum sağlayamadılar ilişkiyi terk ederler ve başka flörtlere yelken açarlar.
Evlat: Ben bunu bilmiyordum. Ama benim niyetim temiz Babacığım. Ben hiç öyle bir şey yapar mıyım? Bana güvenebilirsin…
Baba: Bak güzel oğlum. Unutma, herkesin bir nefsi var. Nefsine hiç güvenme ve onu test etmeye de kalkışma.
Evlat: Nasıl yani? Ben şimdi kız arkadaşımla buluştuğumda, yani kız arkadaşım olursa ve onunla bir araya geldiğimde demek istedim, nefsime mağlup olacağımı mı düşünüyorsun?
Baba: Benim yiğit evladım. Böyle iddialı konuşmamanı tavsiye ederim. Yukarıda okuduğum âyeti yeniden bir gözden geçirelim. İnsanı er veya geç gayri meşru ilişkiye yani zinaya sürükleyen en önemli risk faktörü, şehvetle namahreme bakmak ve(ya) onunla el tutuşmak gibi masumane gibi görünen tutum ve davranışlardır.
Evlat: Neden ki? Bir el tutuşmakla hemen zina mı olur babacığım?
Baba: Belki hemen olmaz ama sen artık delikanlı oldun, şehvanî dürtülerin bunu sana yapmaya bir gün sevk edebilir. Kaldı ki karşı tarafın nefsinde de aynı cinsel dürtüler galeyana gelebileceğini düşün. Ve karşı taraf “ben seni arzuluyorum, gel, haydi…” gibi cazip tekliflerde bulunursa ne yaparsın? Hz. Yusuf gibi karşı direnebilecek misin?
Evlat: Babacığım! Bana neden böyle tuhaf sorular soruyorsun? Sanki ben kızla buluştum da, böyle bir duruma geldim de…Yok daha neler. Kafamı iyice karıştırdın…
Baba: Bak oğlum. Hemen kızma. Sakin bir şekilde düşün. Ben sana zina yaparsın, böyle bir karaktere sahipsin demiyorum. Sen ahlâklı ve efendi bir çocuksun, gençsin. Ama böyle bir risk unsuru, bir ihtimal dâhilinde bile olsa, her zaman vardır, özellikle flört ilişkilerinde. Söyle bana; Flört ilişkilerinde erkekle kız yalnız başına kalmak ister mi?
Evlat: E haliyle. İnsan, sevdiği ile baş başa hiç kalmak istemez mi?
Baba: Ama bak, tam da okuduğumuz âyeti açıklayan bir hadis ne diyor: “(Yabancı, namahrem) bir kadınla yalnız kalmayın, çünkü onların üçüncüsü şeytandır.”[1]Yani böyle durumlarda şeytan, her iki tarafı da tahrik eder ve Allah korusun kişileri göz, dil ve el zinasının ötesinde fiilî zinaya da götürebilir.
Evlat: Hım, olabilir…galiba anladım ne demek istediğini.
Baba: Öyle ise şimdi kalben aklederek bana söyle. Ne anladın benim dediklerimden? Söylediklerim sana aklen, kalben ve vicdanen doğru geldi mi?
Evlat: Evet, çok doğru açıklamalarla beni aydınlattın. Her yönüyle ikna oldum. Teşekkür ederim. İyisin ki varsın Babacığım. Allah, senden razı olsun. Anladığım kadarıyla flört, hem karşılıklı ilişki biçimi, hem de doğabilecek kötü sonuçları açısından İslâm’ın hükümlerine ters düşen bir arkadaşlık türüdür. Herhalde dinimiz, bu gibi yasaklamalarla, hem gençlerin, hem de ailelerinin başına gelebilecek felaketlerden en başından itibaren önlemeyi gaye edinmektedir. Bu durumda malum kızın o teklifini usulünce reddedeceğim. Müsterih ol Babacığım.
Baba: Bu kararına gerçekten çok memnun oldum. Sana yakışan da bu zaten. Seninle İftihar ediyorum oğlum. Allah seni her türlü kötülüklerden korusun. İffetini ve namusunu koruyan manevî yönden güçlü gençlerden olasın inşallah.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
[1] Kütüb-i Sitte; 94.Bölüm: 10; s. 225.