İlahi Kader’in sorgulanamayacak zuhuruna bakınız ki Süleyman Özmen’den tam 10 yıl sonra 5 Temmuz 1980 günü akşamı 30 yaşında iken şehîd edilen Sedat Yenigün kardeşimizin cenaze namazını Mahmud Efendi kıldıracak ve tezkiyesini de ben yapacaktım.
Sedat kardeşim İslami kişiliği oluşmuş bir aydındı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesi mezunuydu. Edebiyat öğretmeniydi. Dönemin dergileri ve gazetelerinde yazılar yazıyordu. Onun hakkında İnternete girilerek bilgi edinilebilir. Ben merhum Cemil Meriç’ten yapacağım alıntıyla yetineceğim.
“Şuurdu Sedat, samimiyet idi, imandı… Coşkun bir gönüldü. Zulmün kılıcını kanının ateşinde eritecek kadar coşkun bir gönüldü. İsa Peygamber zamanında yaşasa havari olurdu, Asr-ı Saadette bir sahabe… Konuştuğu gibi düşündü, düşündüğü gibi konuştu… Sevgi idi, ihlâs idi. Asırlardan beri hasretini çektiğimiz yiğit, pervâsız, içi-dışı bir, münevver. Çevresini ışığa boğmak için alev alev yandı…”
Sedat kardeşimi yakından tanırdım. Yüreğinde İslâmî iman, bilgi, ve bilinç olup da mücadele veren İstanbul oturumlu kişileri benim tanımamam zaten mümkün değil gibiydi. Üstelik ancak yakın olan kişiler arasında cereyan edebilecek maddî ve manevî ilişkilerimiz de vardı. Kendisinden beş yaş büyüktüm ve ona nispetle İslâm ile daha önce tanışmıştım. Kültürel birikiminde katkım olduğunu umuyorum. Dönemin şartları içinde bu da kaçınılamaz doğal bir olguydu.
Sedat Kardeş 12 Eylül İhtilalinden 67 Gün Önce Şehid Edildi
Sedat kardeş ülkemizin 12 Eylül ihtilali ortamına sürüklendiği dönemde darbeden yaklaşık 67 gün önce faili meçhûl bırakılan bir cinayete kurban edilerek şehîd edilmişti. Vurulduğu yerde… can veren kişi olarak hâzâ şehiddi.
Şehadeti İslâmî camiayı derin üzüntüye boğmuştu. Aslında şehadeti onun âhiret hayatı açısından sevindiriciydi ve Rabbimizin Cennet müjdesini de içeriyordu.
Güvenlik endişesiyle resmi kurumlardan bir uyarı gelmiş miydi bilmiyorum ama Sedat’ın cenazesi 7 Temmuzda Fatih ve Süleymaniye gibi büyük camilerimizde birinde değil Topkapı Gazi Ahmet Paşa Camiinde kıldırıldı.
Tezkiyesini Ben Yaptım
Yakinen tanıdığım, şahsım ve dâvam adına derinden üzüldüğüm için yürek yangınımı dile getiren duygulu bir tezkiye konuşması yaptım. Konuşmanın bütününü tam tamına hatırlamıyorum ama mealini arz edeceğim Tevbe sûresininin 51. ve 52. âyetlerini konu alan ve şehidimize uyarlayan bir konuşmaydı:“ (Yükümlü insan olarak şöyle) de: Bizim başımıza, Allah’ın bizim için kader kıldığından başka bir şey asla gelmez. O ise bizim koruyucumuz ve dostumuzdur. O halde inananlar, sadece Allah’a güvenip dayansınlar. Şöyle de deyiver: Bizim hakkımızda gözetleyip bekleye durduğunuz, iki güzellikten biri değil de nedir? (Biz ya gazi oluruz, ya da şehid.) Ama biz Allah’ın size ya bizzat kendi tarafından ya da bizim ellerimizle, bir ceza ulaştırmasını gözlüyoruz. O halde siz de bekleyip gözleyin ama bilin ki biz de sizinle birlikte bekleyip gözleyeceğiz.”
Şehitlik Bizim İçin İki Güzellikten Biridir
Hakikattir, şehitlik bizim için iki güzellikten biridir ve Firdevs Cennetine yoldur. Düşmanlarımızın canımıza kasd ederek yapabilecekleri zulüm bizim için ancak şehitlik vesilesidir. Hayrın /güzelliğin ta kendisidir.
Cenaze cemaati içinde Kadir Mısıroğlu da vardı. Konuşmadan çok etkilendiği için olacak konuşmanın Sebil Dergisi için makaleye dönüştürülmesini benden rica etmişti.
Süleyman Özmen ve Sedat Yenigün bu dünyadaki hayatlarını şehîd olarak tamamladılar. Böyle biliyor ve inanıyoruz. Ölüm nasıl olsa gelecek, mukadder olan da zuhur edecek. Rabbim bizlere de şehadet ihsan buyursun. Şehitlerimiz için sözü Rabbimize bırakalım:
“ Allah yolunda öldürülenleri sakın ha ölü sanmayın. Hayır, onlar diridir! Rızıkları, Rableri katındadır; Allah’ın, lütfuyla kendilerine bağışladığı (şehitlikten sevinç duyarlar. Arkada kalıp henüz kendilerine katılmamış olan kardeşlerine, bir korku ve üzüntü duymayacakları müjdesini vermekten de zevk alırlar.” (Âl-i İmran 3/169,170)
Yukarıdaki yazıyı siz okuyucularıma yeni yayınladığım “Bir Kuşluk Vaktinde GÜZEL KUL OLMA MÜCADELEM” isimli hatıratımdan alıntıladım.
Konuşmamı Sebil gazetesi için yazıya dönüştürmemi isteyen merhum Kadir Mısıroğlu’nun bu arzusunu yerine getirip getirmediğimi, unutmuştum. Hasan Güneş kardeşimizin rahmetli Sedat Yenigün kardeşimizle ilgili olarak hazırlayıp yayınladığı kitapta konuşmamım yazıya geçirilmiş ve Sebil’de neşredilmiş halini gördüm. Çok da mutlu oldum.
İnşaallah bu yazımı da Mirat Haber okuyucularımıza sunacağım. Sedat kardeşime ulaştığına inandığım Cennet’te yüce yüce makamlar dilerim,
Ali Rıza DEMİRCAN